ÜÇ DİL KONUŞABİLMEK

Fakülte yılları. Yaz tatillerinde kardeşimin çalıştığı otelde ben de çalışıyorum.Yabancı dilim olmadığı için kasiyerlik yapıyorum, müşteriyle en az temas eden personel statüsünde.

Bir gün, Ankara’da yüksek mevkide görev yapan kuzenim arkadaşlarını görmeye otele geldi. Barda otururken, müşteriler sıcaktan mayışmış haldeki garsonlar bakmadığından bara kendileri gelerek bir şeyler istiyorlar. Ben de turistik yöredeki her ayakkabı boyacısı, taksicinin yaptığı gibi işi götürecek kadar üç-beş kelimenin söylenişini ezberlemişim, öyle idare ediyorum..

Bizim kuzen barda oturuyor, bir yandan laflıyoruz. Önce bir alman bir büyük şişe su istedi. Barmene seslendim; bir büyük su. Kaç para olduğunu sordu, söyledim. Parayı alıp üzerini verdim başarıyla.Kuzenim:

-Almanca ha?

-İdare ediyoruz abi.

Derken, İngilizce konuşan bir müşteri kola istedi. Yine barmene, "oğlum bir kola getir" diye seslendim.Yine kaç para, para üstü, teşekkür muhabbeti. Kuzenim:

-İngilizce ha.

-İdare ediyoruz abi.

Derken, bir Fransız anne-kız. Benim hiç olmazsa okul dilim Fransızca. Fakat şu Fransızların da yavaş konuşanına rastlamadım hiç. Kadın makineli tüfek gibi konuşuyor. Ben sadece buz ve at kelimelerini anlayabildim. Bir de kızın yaralı dizine ilişti gözüm. Barmene dönerek, “ oğlum kız attan düşmüş, kadın bir torba buz istiyor, kızın dizine basmak için” diye bağırdım. Şaşkınlıktan gözleri yuvasından fırlamak üzere olan kuzenim:

-Fransızca ha!

-İdare….

Sonradan halamı aramış. Üç dili gözünün önünde şakır şakır konuştuğum için benimle gurur duyduğunu söylemiş.

Hiç yorum yok: