MÜZİK ÜZERİNE TEZLER



Tam 4 saattir Beethowen’in ezgilerini dinlemekteyim. Bir yandan da kendimi derin düşüncelere kaptırdım. Müzik üzerine düşüncelerimi yazmaya başladım. Bu arada müzikle ilgili benim hakkımda bilmediklerini içeren (dinleyici olarak tabi..) anılarımı, müzik üzerinden kimlikli toplum hakkındaki derin ve paylaşılmamış fikirlerimi döktüm..bu fikirler doğduğum yerden sürekli uzakta olmama rağmen hala en sevdiğim türkülerin ege türküleri olmasının genetik bilimi ile ilgisinin olup-olmadığı veya bu beğeninin altında melodi zenginliği nedeniyle zor söylenen türküler olup-olmamasının sorgulanması vs...finali ise kendimi yüzyıl sonra bestelenecek gabardıç senfonisinin orijinalini dinlemiş öbür dünyanın şanslı kulları arasında görmemle sona eriyordu.

Fakat yazarken, yazım beni anlatmakta ise ve de yazıdaki eksiklikler benim eksikliklerimi yansıtacak olmasına rağmen, yazım hakkında çıkacak eleştirileri duyar gibi olduğumdan kendimi koruma içgüdüsü ile yazımı sildim ve yazmaktan vazgeçtim..

İçim yine rahat olmadı. Bari, dedim "yazma cesaretini gösterememenin sorumluluğunu al, oradan başla. Belki de sana; yıllardır beyninin imbiklerinden geçirdiğin, geçirirken zevk aldığın, düşündüğün için kendinle gurur duyduğun ama hiçbir zaman tembellikten ve medeni cesaret eksikliğinden yazıya dökemediğin, çok azını konuşma aralarına serpiştirdiğin, aldığın tepkilerden yazıya dökmediğin, daha çok insanla paylaşmadığın için suçluluk duyduğun, bu nedenle beynini sürekli çöpe gidecek konularla meşgul ettiğini söylerler, belki sana cesaret verirler, diye düşündüm. Bu da bir tembellik tabi. Beni motive et, eleştir, yazmama yardım et. Hala bu kafada olduğun için üretemiyorsun, diye düşündüm..

Bugün çöpe gidenler:

A) ANILARDAN:

-Urfa’da bir kebapçıda İbonun meşhur olmadan önce çıkardığı İbrahim Tatlı isimli ilk kasetini dinlediğim,

-Mustafa Keser’i meşhur olmadan Elazığ Kanal 23 televizyonunda seyrettiğim..sonra da odacıya “bu da kim dediğim”,

-Ardahan’da meyhanede dinleyerek mest olduğum Sabri Şimşekoğlu’na hayran olarak 1 kasetini aldığım, sonradan 3 kaset daha edindiğim..ama 10 yıl önce hayal ettiğim hane halkının iznini alamadığım için bir türlü gerçekleştiremediğim “araba kullanırken bir rampada o türküyü henüz dinleyemediğimden” üzüntü duyduğum,

-Burdur’da BSSS (Burdur’lu sanatçılar seçme sınavı ) yaptığım, sınavı kabak kemane ve sipsi enstrumanlarını ve gırtlağını iyi kullandığı için Sülayman Yakan’ın kazandığı,

-Eşme’de kuzu yiyip rakı içerken aynı zamanda meşhur olamamış, enfes bir sesten canlı türküler dinlediğim,

-Her gittiğim yerde canlı müzik dinlemeye çalıştığım, ama hala yazının muhatabından böyle bir teklif almadığım,

-Çok iyi kulağım olması ve de hafızamda en az Mustafa Keser kadar şarkı türkü bilmeme rağmen öğrenciyken yapılan toplu şarkı-türkü söyleme faaliyetleri sırasında arkadaşlarım tarafından sesimin kötülüğü nedeniyle şarkılara eşlik etmememin istendiği, benim de play-back yaparak olaydan haz almaya çalıştığım, sadece topluluğun şarkının sözlerini bilemediklerinde hatırlatma yaptığım,

-Ongan efendiyi “zülüf dökülmüş yüze “türküsünü söyleyerek uyuttuğum, Onganefendinin yüzüme bakarak “ bu adamı dinleyeceğime uyuyayım daha iyi “diyerek hemen uyuduğu, böylelikle sesimin kötülüğünün faydasını gördüğüm,

-Ama arkadaşım Adnan’ın lise korosunda sesi bozduğu için öğretmeni tarafından uzun uğraşlar sonucu “sesi bozan kişi “olarak tespit edilmesini dinleyince biraz rahatladığım,

-Benim ortaokulda “müziği 10 olan kişilerden oluşan” koroda şarkı söylediğim, Adnan gibi yakalanmadığım için mutlu olduğum,

-Askerde çingene memetten dinlediğim “içimdeki özlemi unutamıyorum” şarkısını çok sevdiğim, her gittiğim yerde bu şarkıyı peçeteye yazarak garson marifetiyle istediğim, bu şarkının genelde bilinmediği, bilenlerin ise asla çingene memet gibi içten ve derinden söyleyemediği, bu nedenle hala İzmir’in çingene mahallelerinde çingene memetin araştırılmasının devam ettiği, araştırmanın önümüzdeki kış memetin çalışması muhtemel bar, pavyon ve de inşaatlarda sürdürüleceği,

-Neşet Ertaş’ı çok sevdiğim, bir çingene mahallesi ziyaretinde onların da çok sevdiğini görünce memnun olduğum, hatta bir soy araştırmasını önümüzdeki 50 yıl içinde düşündüğüm,

-Kırşehir’in girişinde Muharrem Ertaş’ın saz çalar vaziyette bir heykeli olduğunu duyduğum, ama bir vatandaşın bu heykeli görünce “ o kadar Atatürk heykeli gördüm ama saz çalanını ilk görüyorum “dediğini duyunca halkımızın heykel sanatı hakkındaki birikimlerine hayran olduğum,

-Yatılı okulun ilk eğlence gecesinde Özay Gönlüm’ün “ninenin mektubunu “ okuduğum, daha ilk günden okulda meşhur olduğum, müteakip 2 yıl her eğlencede aynı mektubu okuduğum, sonraki yıllarda da arada nostalji için genel istek üzerine okuduğum, böylelikle dünyada henüz hiçbir şarkıcının başaramadığı tek şarkıyla en uzun gündemde kalma ve de tek şarkılı nostalji yapma rekorunun ben de olduğu ama bundan kimsenin ve guinesin henüz haberinin olmamasından üzüntü duyduğum,

-Bahçeden eşek üstünde dönerken TRT-1 radyosunda o zamanlar cumartesi 18.00’de yayınlanan “dilek kutusu” programında klasik müzik dinlediğim, dinlerken dinlediklerimin bestecilerine saygısızlık yapma suçluluğunu duyduğum, ama dinlerken eşeğin anırmasının müziğe yaptığı katkıyı görünce bu hususu bestecilere ve de müzik eleştirmenlerine iletmeyi düşündüğüm,

-Fakültede sürekli geceyarıları ders çalışırken “gecenin içinden programını dinlediğim, bunun 58 fakülte not ortalamasına ne katkılar yaptığını zaman zaman düşündüğüm, bu arada aynı programda canlı bağlanılan “karayolları yol danışma memuru Ali Orman’ın emekli olup-olmadığını merak ettiğim, bu merakın altında şu anda radyolarda yol danışma memuru olarak başka isimlerin çıkmasının yattığı, emekli olduysa yaşamını nasıl devam ettirdiği, 20 yıl sonra adının bazı hafızalarda yer aldığını bilip-bilmediği, medyanın gücünün ne kadar önemli olduğunu düşündüğüm,

B-FİKİRLERDEN:

-10 Yaşından beri ayrı olduğum halde hala en beğendiğim türkülerin memleket türküleri olmasının, müzik beğenilerinin genetik bilimiyle ilgisinin sorgulanması,

-Yıllar önce gittiğim bir diskoda elektrikler kesilince müziksiz kalan topluluğun bir kişinin masada tuttuğu tempo ile dansetmeye başlaması ve bunun topluluğu daha önce çalan rock müzikten daha çok eğlendirmesinin, Sadettin TANTAN’ın “kimliksiz toplum” teorisi ile irdelenmesi,

-Zülfü Livaneli’nin müzikteki başarısından sonra el attığı yazarlık, politikacı, yönetmen, köşe yazarlığı , büyükelçilik (unesco) faaliyetlerinden sonra müzikte eser verememesinin Peter’in ilkelerinden “yeteneksizlik seviyesi” ile yorumlanması, “evine dön zülfü” başlıklı yazının yazılması gerektiğinin tespiti,

-Beethowen’in 9.senfoniyi bestelerken sağır olmasına rağmen sesleri içerden duyma yöntemiyle bestesini dinleyip-dinleyemediği, dinleyemediyse bestecinin sağır olması dramının adaleti hususunun irdelenmesi,

C-HAYALLERDEN:

-Yüzyıl sonra Anadolu topraklarından anadolu ezgilerini çağdaş yorumlayan bestecilerin artması, Gabardıç senfonisini Broadway’da dinleyecek birinin, bunu yüzyıl önce yöresinde dinleyen bir başkasından haberdar olmaması,

-Onganefendinin Senfoni Orkestrasındaki akrabalarının torpiliyle kompozitör olması, evde babasının kasetlerinden bulduğu ve sağlığında bir arabanın teybinden rampada dinletmediği yanık Ardahan türkülerinden senfoni bestelemesi, bunu yönettiği Newyork Senfoni orkestrasına çaldırması, ortalığın ayağa kalkması, ertesi gün kendisiyle röportaj yapan The Newyork Times, cnn , fox news’te yayınlanan demecinde babasının hakkını teslim etmesi, mümkünse timsah gözyaşları dökmesi, babasının kemiklerinin sızlamasının durması, mezarlık civarında sızlamadan kaynaklanan titreşimleri araştıran jeologların 50 yıl da titreşimlerin durma nedenlerini araştırması ve bu konu üzerinde 50 makalenin bilimsel dergilerde yayımlanması,

-“Manda yuva yapmış söğüt dalına” türküsü ile ilgili söğüt dalının mukavemet gücü ile mandanın ağırlığının irdelendiği bilimsel çalışmaların ve bununla ilgili bilgisayar simülasyonlarının discovarey ve national georaphic kanallarında gösterilmesi……

Hiç yorum yok: