BIRAKINIZ DİNLESİNLER, BIRAKINIZ KAYDETSİNLER


Bugünlerde bir paranoyadır gidiyor. Beni dinliyorlar! Yavaş konuş dinleniyorum. Bunu yüz yüze konuşalım, dinleyebilirler v.s. Sanırsınız devlet işi-gücü bırakmış herkesi dinliyor, ya da herkes dinlenilmesi gerekecek kadar önemli ya da gizli işler peşinde.

Oysa ben dinlenilmekten yanayım. Keşke sürekli dinlenilip kaydedilsem. Nedeni, geçmişte çok büyük bir haksızlığa uğramam. Ne yaptıysam etkili ve yetkilileri harekete geçiremedim. Ne haksızlığı yapanlara mani olundu ne de hesap soruldu. Ne yetkili olduğunu düşündüğüm mevkidekiler, ne yargı ne de medya. Hiçbiri uğradığım haksızlık karşısında kılını kıpırdatmadı. 

Ateş düştüğü yeri yakıyordu anlaşılan ve benim yanmam kimsenin umurunda değildi. Baktım olacağı yok, Başbakanlıkta çalışan bir arkadaşımı aradım santral numarasından. Başladım makineli tüfek gibi anlatmaya. Beni sabırla dinleyen arkadaşım sonunda patladı:

-İyi de bunları bana niye anlatıyorsun? Dedi.

Ben de:

-Ben bunları sana anlatmıyorum. Koca devlet başbakanlık santralini olsun dinleyip kaydediyordur, onlara anlatıyorum, dedim. Duyuyorsunuz değil mi? Diye not bırakmayı da ihmal etmedim.

Yararı oldu mu bilmiyorum ama haksızlık yapanlardan hesap sorulmadıysa da benim uğradığım haksızlıklar bir şekilde sona erdi. Ne olur sonuçta dinlendiysem?

Eşimin “gelirken iki ekmek al” ya da oğlumun “baba gelirken para çek, haftalığımı verecektin bugün” türü cümleleri bir dava dosyasında yer alır bir gün. Nereden ekmek aldığım ve oğluma ne kadar haftalık verdiğim deşifre olur özel hayatıma dair.

Hiç yorum yok: