TÜRK FİLMLERİNİN SAĞLIĞIMIZA UMULMADIK TESİRLERİ(!)

-Müjde Hasan Bey, hamilesiniz!

-Şener Bey, üç aylık ömrünüz kalmış, helvanızı yiyeceğiz!

Bunun gibi röntgen filmlerinin ve tahlil sonuçlarının karışması sonucu yaşanan dramlara ilişkin o kadar çok film izledik ki. İzlediğimiz bu sahnelerin bilinçaltımızda yarattığı hasarı ancak geçen gün fark ettim.

Efendim, hastanede efor testindeyiz. Bir odada, her yanımıza kablolar yerleştirilmiş halde koşu bandı üzerindeyiz. Yan taraftaki bey, dosyaları teslim ettiğimiz görevli kıza:

-Ahmet Yılmaz benim, aman bir yanlışlık olmasın, dedi.

Görevli kız önce gülümsedi sonra da sitem etti:

-Günde on kişi söylüyor bunu bana. Ben bu işin eğitimini aldım. Hiç karıştırır mıyım?

Anladım ki görevli kızla aramızda nesil farkı var. Üç aylık ömrü kaldığını sanarak sevdiğini kendinden vazgeçirmeye çalışan Türkan Şoray bizim hala aklımızda. O nereden bilsin.


Evet, sayın senaristler, farkında mısınız bilmem ama biz hala sizin zihnimize işlediğiniz cümlelerle yaşıyoruz. O cümleler yaşamımızı da etkiliyor. İşinizi bu kadar iyi yapmak zorunda mısınız?

Hiç yorum yok: