KEYFIMİ KAÇIRAN GÜZELLIKLER!


Bir peysaj mimarının yalancısıyım. Bitkiler strese girince açarmış.Onlara güzel bakar, rahat rahat ettirirsek çiçek açmazlarmış.

Anladığım kadarıyla, bizim çoğu zaman güzellik diye gördüğümüz şey başkalarının acısı.

O nedenle dün işyerinde yeni biçilmiş çimlerin kokusunu ciğerlerime çekerken bu aklıma geldi ve keyfim kaçtı.

KILIÇDAROĞLU’NA PİYANGO VURDU!

Seçimler bitti. Herkes “halk ne mesaj verdi” sorusuna yanıt arıyor. Öyle ki, halkın kendiside ne mesaj verdiğini bilmiyor olmalı ki o da  kahvede, otobüste, metroda ve işyerlerinde koalisyon problemini çözme derdinde.

Ben de halkın bir ferdi olarak çözüme katkı yapayım istedim ancak benim bulduğum sonuç şaşırtıcı:

1-Muhalefet partilerinin hiçbiri AKP ile koalisyondan yana değil. Haklılar. Bence de AKP ile koalisyon yapan parti biter. Tabi ki AKP Azınlık Hükümetine destek veren de.

2-İkinci en güçlü seçenek olan CHP-MHP-HDP koalisyonu seçeneği de mümkün görünmüyor.

3-Koalisyon kurulamaz ve erken seçime gidilirse sanırım bu durum bütün partiler için hayal kırıklığı yaratır.

4-MHP, HDP destekli CHP-MHP hükümetinin yolunu tıkadığı için geriye tek seçenek kalıyor. O da MHP ve HDP’nin dışarıdan desteklediği, ülkeyi seçime götürecek bir CHP Azınlık Hükümeti.

Böyle olursa, Kılıçdaroğlu, eski bakanları yüce divana gönderir, Aksarayı boşaltır, emekliye, asgari ücretliye, taşeron işçiye, atanamayan öğretmenlere ve çiftçilere verdiği sözü turar. Bir kaç anti-demokratik yasayı değiştirir ve seçime öyle girer. Belki bu sayede alamadığı oyu alma şansı olur.

Hayat ne garip, eğer ülkede bir hükümet sorunu olmasa şu an herkes Kılıçdaroğlu’nun “geçen seçimden az oy alırsam istifa ederim” sözünü tutmasını bekleyecekti. Şimdi ise Kılıçdaroğlu en büyük başbakan adayı.

Bir tartışma ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ol, bir kasetle genel başkanın devrilsin sen yerine geç. Şimdi de seçimi kaybettiğin halde başbakan ol.

Ne denir buna:

-Bir insana Allah yürü ya kulum demesin!


SÖVDÜĞÜNE OY VERMEK!

Sonunda seçimler bitti. Bir yandan koalisyon üzerine fikir jimnastiği devam ederken diğer yandan da uzmanlar seçmenin oy verme davranışları üzerine kafa yormaya başladılar. Ben de bu çalışmalara bir katkı yapayım dedim: sövdüğüne oy vermek!

Nasıl oluyor derseniz, şöyle oluyor efendim: yıllar önce bir açılışa gitmiştik. Oğlumuzu da verilecek konser sayesinde açılışa götürebilmiştik.

Fakat açılıştaki konuşmalar yaklaşan yerel seçimler nedeniyle uzayınca oğlumuz sıkılmış ve hemen önümüzde oturan büyükşehir belediye başkanına küfür etmiş, biz de yerin dibine geçmiştik.

Aradan yıllar geçti. Oğlumun küfrettiği başkan vefat etti ve bu sefer oğlu ilçe belediye başkan adayı oldu. Partisini beğenmesem de ona oy vermeye karar verdim.

Hayır, babası gibi onun da iyi bir belediye başkanı olacağına inandığımdan değil. Madem oğlum babasına küfretmişti ben de oğluna oy vererek vefa borcumu ödeyeyim düşüncesinden. 

Hatta oğlumu da uyardım:


-Babasına küfrettin, bari oğluna oy ver de borcunu öde!

MAZLUM ZALİMİ BOYUNDAN TANIR!

İnsanların hayvanları ile tatil yapabildikleri bir butik otel. Otelin bir hayli kısa boylu garsonu dışında İnsanların da hayvanların da keyfi yerinde.

Garson ne zaman restorana girse, bir küçük köpek hemen garsonu kovalamaya başlıyor. Tabi ki sahipleri de peşinde.

Bir öğünde yan masamıza gelen küçük köpeğin sahiplerine sordum. Köpeği sokaktan almışlar. Onlar almadan önce çocuklar çok eziyet etmişler. Küçük köpek de o nedenle kısa boylu insanları kendine eziyet eden  çocuklar  sanarak tepki gösteriyormuş.


Anladım ki mazlum zalimi asla unutmuyor ve boyunda tanıyor.