BAŞKANLIK ÜZERİNE ÇOK AŞIRI BİR KOMPLO TEORİSİ!

Cumhurbaşkanının diploması ve sağlığı hakkında yaklaşık 10 Yıl önce bir kitap okudum . Kitap sadece bana yazılmadığına göre eminim kitabı muhalefet partileri ve gazeteciler de okumuştur.

Hatta o dönem Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını da başbakanın diplomasına yordu bazı kesimler. Ben de öyle.

Aradan 7 yıl geçti. Gül’ün görev süresi doldu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı, yeni cumhurbaşkanı seçildi göreve başlayalı da neredeyse 2 yıl olmak üzere.

Ve cumhurbaşkanının diploması, medya ve muhalefet tarafından gündeme getirildi.

Hem de ne getirilme; günlerdir tartışmalar, önergeler birbirini izliyor.

Bu durum benim de komplocu ruhumu harekete geçirdi doğal olarak.

Ne oldu da bunca sene sonra ve hatta cumhurbaşkanı seçildikten 2 yıl sonra diploma tartışmaları alevlendi?

Ne var bugünlerde bu tartışmayı alevlendirecek?

Başkanlık!

Efendim, cumhurbaşkanı, henüz onaylamadığı dokunulmazlıklarla  ilgili anayasa değişikliğini başkanlıkla ilgili madde ilavesiyle halkoyuna götürür.

Bu arada yüzde doksanı 4 Yıllık üniversite bitirmemiş halka da medya ve muhalefetin diploması ile ilgili yayınlarını şikayet ederek,  mağdur sıfatıyla referandumu kazanır ve başkan olur.

Fazla mı oldu?


Komplo Teorisinin iadesi yoktur. Fazla gelen kısmı çöpe atınız!

ALDIK ULAN ALDIK!

Bazı şeyler sadece benim başıma mı geliyor yoksa herkesin başına geliyor da benim gibi her şeyi yazıya mı dökmüyorlar bilmiyorum.

Efendim, siz de benim gibi almak istediğiniz, almayı hayal ettiğiniz şeyleri önce internetten araştırıyor musunuz?

Peki, bundan sonra facebookta ve ziyaret ettiğiniz diğer sayfalarda da karşınıza baktığınız ürünlerin reklamı 
geliyor mu?

Bana geliyor maalesef.

Şu an açtığım facebookta da ziyaret ettiğim diğer sayfalarda da araştırdığım ne kadar ürün varsa onların reklamı devamlı çıkıyor.

Yani, belli sitelerin reklamla ayakta durduğunu, hatta sosyal medyanın da bize bazı şeyleri dayatmak için var olduklarını ve de kapitalist bir ülkede yaşadığımızın farkındayım.

Çarşı-Pazar dolaşmadan evde bazı ürünleri araştırma rahatlığının bir bedeli olabileceğini de düşünüyorum.

Fakat her sayfa açışımda karşıma aynı reklamların çıkması ne kadar devam edecek bilmiyorum. Hadi alamadığım ve sadece hayalini kurduğum şeylerin reklamına bir şey demiyorum da aldığım şeylerin hala bana gösterilmesine bir anlam veremiyorum.

Aldık ulan, aldık.

Hem de fotoğrafını gösterdiğin o ürünü.

Dediğin yerden ve dediğin fiyattan.

Artık gösterip durma, çok görmek istersem, gider evdekine bakarım.

Yeter ulan, gösterme artık.


Bıktım, nasıl anlatabilirim bunu sana?   

YENİ SOSYAL MEDYA DİLİ!

Geçen sabah, ortaokul arkadaşım Zehra’nın facebook’ta yazdığı şu mesajla irkildim:

“Güzel anıları, eski aile fotoğraflarına bakarak yad etmek için mükemmel bir gün… Haydi, fotoğraf albümleri çıksın! 

İrkildim, zira bizim Zehra’nın evi bırak, yaşadığı şehirde durduğu yok neredeyse.Sürekli gezmede. O nedenle onun “oturalım bugün evde, albümlere bakalım” demesi hayra alamet değil.

Derken bende jeton düştü. Sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti:

-Hava yağmurlu diyorsun yani:)))

-Hemde ne yagmur gök delindi sanki erkancım

-"Hava yağmurlu evden çıkamıyorum" diyeceğine "albümlere bakalım bugün" demen çok diplomatça geldi bana:)))
-Vurma işte açıga yaaaa

-Burada da yağmur başlamak üzere. Ben de evden çıkamayınca sağa sola sataşıyorum:)))

-(o zaman) albümlere bakmaya başla.

Görüldüğü gibi, artık sosyal medyanın kendi dili, kendi raconu gelişti. Onu bilmeden/anlamadan konuşmak ve anlaşmak mümkün değil.


Aksi halde, “hava kapalı bugün evde hapis kaldım” diye başlayan muhabbet başlamadan bitmeye mahkumdur!