ÇİĞNENMEMİŞ ÇİĞ KÖFTE


Dünya globalleşti, mesafeler kısaldı, insanların birbirlerinden haberleri oldu ve kültür alışverişi de hızlandı. İnsanların birbirlerine olan merakı, kılık-kıyafet ve yemek alanlarında da kendini gösterdi. Herkes yeni tatlar, yeni heyecanlar peşinde koşar oldu.

Dünya hızla değişiyor, insanlar da zevkler de hızla değişiyor, kabul. Fakat yaşam ne kadar hızlansa da yüzyılların oluşturduğu birikimi kısa sürede oluşturmak öyle kolay değil.

Efendim, çocuklarımız sayesinde tanıştığımız bir gurup arkadaşımız var. Sık sık bir araya geliyoruz. Çocuklarımız da bu sayede tek çocuk yalnızlığı yaşamıyor.
Günlerden bir gün bir telefon:

-Abi, bu akşam çiğ köfte yapalım diyoruz. Senin evde yapsak olur mu?

-Tabi ki.

-Sen bir şey alma. Biz her şeyi getiririz!

-Hay hay.

Akşam bizim evde toplanıldı. Kadınlar salonda, çocuklar da bizim oğlanın odasında otururken balkonda bir faaliyet başladı. Tecrübeli ve ustaca hareketlerle çiğköfte yoğrulmaya başlandı. 

Genelde ben mangalda ateşi körüklemek, çiğ köfte yaparken de yapanın terini silmek işini üstlendiğim için elimde mendille yerimi aldım. Fakat bana pek iş düşmedi. Zira köfteyi yoğuranlar pek terlemedi. Daha önce gördüğümde köfteyi yoğuranlar avuçları içindeki malzemeyi birbirine sürterken bu arkadaşlar ellerinin tersiyle sini içinde ezmekteydiler.

Sordum, bu işte tecrübelilerdi. Memleketlerini sorduğumda işin rengi ortaya çıktı. Bir arkadaş Uşak’lı diğeri Manisalıydı. Ben de Aydın’lı olduğuma göre yapılacak çiğ köftenin akıbeti şimdiden belliydi.

Birkaç kere “arkadaşlar çiğ köfte böyle yapılmıyordu galiba” dediysem de sesimi duyuramadım. Arkadaşların gayretini görünce de heveslerini kırmak istemedim. Arkadaşlar uzun uğraşlar sonucunda hazır ettiler çiğ köfteyi. Soran gözlerle de bana uzattılar.

Tamam, Urfa’da Diyarbakır’da, Elazığ’da ve Mardin’de çiğ köfte yemiş birine ne kadar güzel yapsanız çiğ köfte beğendirmek zordur. Fakat ben oralarda bile sevmemişim ki çiğ köfteyi hamur yoğrulur gibi yapılmışını nasıl seveyim? Fakat emeğe saygımdan ve de ayaklarıyla çiğnemeden yapmış olmalarına olan minnetimden ötürü onayı verdim:

-Diyarbakır’daki gibi olmamış ancak onların malzemesi tabi ki farklı. Bu malzemeyle gayet güzel olmuş!

Demem o ki, globalleşme, kültürel değişim tamam ama yüz yıllık yemek kültürünü birkaç kitap okuyarak veya seyrederek elde etmek mümkün değildir. Şimdilik çiğ köftenin hamur gibi yoğrulmayacağını bilin yeter!

SANA DAHİLDEN ONA SAHİLDEN


Geçenlerde bir yerde okudum: kardeşler arasındaki problemlerin, kıskançlıkların ve geçimsizliklerin nedeni ana-babaymış. Ana-baba, gösterdiği yanlış tavırlarla çocuklarından birini diğerinden daha fazla sevdiği izlenimi verirmiş ve problemler bundan sonra ortaya çıkarmış.

Teorinin doğruluğunu bilemem ancak bir meslektaşımın anlattığı olay bana bu olayın gerçek olabileceğini gösterdi.

Mesleğe yeni giren iki eleman çok iyi arkadaşlar. Bunu da etraflarına ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Meslektaş çekiyor birini:

-Şimdi çok iyi arkadaşsınız. Ancak her yıl seni dahile onu sahile göreve gönderseler de yine böyle dost kalabilir misiniz? Her sene sen doğuya o sahil kasabalarına göreve gitse yine de sever misin arkadaşını?

SURETİYLE


Bu kelime, çok sık duyulan, bilinen bir kelimedir ancak hiçbir zaman sıcak bir ortamda kullanılan bir kelime değildir. Nereden mi biliyorum? Hayır, bilmiyorum sadece öyle olduğunu hissediyorum. 

Bir defasında brifing vermeye meraklı birisi o kadar çok kullandı ve bana da her seferinde o kadar itici geldi ki bu kelimenin asla eşe, dosta ve bir arkadaşa söylenebilecek bir kelime olmadığına karar verdim.

Evet, sevdiklerine söylenebilecek bir kelime değildir “”suretiyle”. Soğuktur, mesafe kokar ve daha ziyade anlamayana anlatmak için destekleyici unsurları cümleye bağlamak için kullanılır.

Bir yoklayın hafızanızı; duydunuz mu hiçbir sıcak dost meclisinde bu kelimeyi?

Çok masraflı olmadıysam bir soru daha sorayım:

-Hiçbir samimi arkadaşınızın kullandığı bir kelimeyi sözlüğe baktığınız oldu mu?

Tabi ki dostluk ve samimiyet, sözlüğe bakmadan arkadaşınıza anlamadığınız bir kelimeyi sorma hakkını verir. O nedenle sözlüğe bakmamış olabilirsiniz. Fakat geçen gün yazdığım bir yazıya yorum yazan sevgili arkadaşım Mahmut AKARÇAY’ın kullandığı bir kelimeyi anlamayınca sözlüğe baktım mecburen. O zahmet etmiş yazmış, anlama zahmetine de ben gireyim, diye.

Ayrıca hep okuyucu soracak değil ya “yazar ne demek istemiş” diye. Bu sefer de yazar baksın sözlüğe “okuyucu ne demek istemiş”, diye.

Peki, son soru:

-Bir insanın arkadaşı sözlüğe bakılacak kelimeler kullanıyorsa bu neye dalalet? Filozof arkadaşların olmasına mı? Yoksa yaşlanmaya mı?

IŞIĞINIZ YOLUMUZU AYDINLATIYOR!


İnanıyorum ki insan bir şeyi söylemek isterse mutlaka söyler. Dil bunun için var hatta zeka bile. Belki de insanın en önemli ayrıcalığı bu; istediğini yapabilmek,  istediğini söyleyebilmek.

-Aman efendim, buyursunlar!

-Emrederler!

-Doğru söylüyor benim canım efendim!

Bu konuşmalara tanık olmuş hatta bir kısmına da muhatap olmuş biri olarak bu sözlerin hiçbirinin söylenmesi gereken sözler olmadığını anlamak zor değil. Bir söyleyene bir de söylenene bakınca olaydaki abartı ve ince alay hemen seziliyor. Fakat bu sözleri söylediği için ne birine kızabilirsiniz ne de alay ettiğini iddia edebilirsiniz. Çaresiz ya sineye çekeceksiniz ya da siz daha fazla aklınızı kullanarak karşılığını vereceksiniz.

Sonunda abartılı söz söyleyen kişinin şoförünün yanında olayın farkında olduğumuzu ve hoşlanmadığımızı belirten cümleler kurduk da kurtulduk bu abartılı sevgi gösterisinden.


Fakat tarih tekerrür eder misali geçenlerde yine bir söz:

-Nasılsın Çetin?

-İyiyiz efendim, ışığınız yolumuzu aydınlatıyor. Yaydığınız ışık sayesinde tökezlemeden yürüyebiliyoruz şu hayat denen yolda!

Önce arkama baktım, birileri mezardan kalktı da peşimden mi geliyor diye. Hayır, gelen giden yok. Laf bana söylenmiş. De niye söylenmiş? Yani bir insan işyerindeki santral görevlisine ne demiş olabilir ki onun yolunu aydınlatabilsin, tökezlemeden hayat denen yolda yürümesine yardımcı olabilsin?

Ulan Çetin, demek “ışığınız yolumuzu aydınlatıyor” ha? Dua et laf çok güzel. Bir insanın içini ısıtan, başını döndüren, duyması her kula nasip olmayacak bir cümle. Beni bir miktar gevşetti kabul ediyorum. Bu sözü söyledin diye ne sana hakaret davası açabilirim ne de bir disiplin işlemi başlatabilirim. Cümlendeki abartının, ince alayın da farkındayım. Ayrıca çok zekice olduğunu da kabul ediyorum. Ama bu lafı yediğimi de sanma. En kısa zamanda aynı şıklıkta iade edeceğimden de emin ol!

FACEBOOK’TA FİNK ATMAK



Eşime aynı işyerinde çalışan bir arkadaşım ihbarda bulunmuş:

-Akşama kadar Facebook’ta fink atıyor, ne zaman çalışıyor bilmem!

Eşimin işyerinde işleri o kadar yoğun ki, arkadaşımın akşam eve vardığında, Facebook’ta bir sürü paylaşımı görünce böyle düşünmesi gayet doğal tabi ki.

Ben de bazı arkadaşlarım için aynısını düşünüyordum:

-Emekli olmuş, ne yapsın internette vakit geçiriyor!

Fakat Facebook’ta en çok vakit geçirdiğini düşündüğüm Ümit’i birkaç kere telefonla arayıp ulaşamayınca öğrendim ki arkadaşımız meğer bin metrekare bahçeyi tek başına işliyormuş. Oysa ben onu güzel bahçesinde köpekleri ve çiçekleriyle sürekli poz verirken gördüğüm için bahçıvan istihdam ettiğini sanıyordum. Hatta fotoğrafını yayınladığı pasta-börek ve yemeği de meğer hizmetçisi değil kendisi yapıyormuş.

Köye ziyaretlerine gittiğimde  bu sefer de Turuncu Sanat Evindeki eserleri görünce anladım ki, akşama kadar Facebook’ta fink attığını sandığım eşi Varol Bey de meğer bir sürü taşı, toprağı boyayıp ne güzel şeyler yapıyormuş.

Yine sürekli Facebook’ta fink atan Semra ve Şerafettin’in de 700 metrekarelik bahçeleri ve malikanelerini de kendi emekleriyle o hale getirdiklerini öğrendim.

Örnekleri daha da artırmak mümkün; fink atarken hasta muayene eden hekim arkadaşlar ve benim gibi bilgisayarı devamlı açık olduğu halde aynı zamanda binlerce evrak inceleyenler, kısaca aynı zamanda işini yapmaya çalışanlar.

Tabi ki başında hizmet bekleyen vatandaşa aldırmadan Facebook’ta arkadaşına “:))” işareti göndermeye çalışanlar, akşama kadar guruplarda çene çalanlar da olabilir ancak masasında bilgisayarı açık olduğu halde normal yaşamını sürdüren, işini yapanlar da var bu alemde.

Yıllar önce bir eleman cumartesi 8 saat çalıştığını iddia ederek fazla mesai istemişti benden. İdarenin faks görevlisiydi ve cumartesi gelerek 25 sayfa faks çektiğini iddia ediyordu. Onun da benim de aksini iddia edecek durumumuz yoktu. Bunun üzerine hesabını kestim:

-Bir sayfa faks karşıya beş saniyede gidiyormuş. Yirmi beş sayfa, beşer saniyeden yüzyirmi beş saniyede çekilir. Bu da eder yaklaşık iki dakika. Fazla mesai, saat üzerinden verildiği için elli sekiz dakika da benden olsun. Al sana bir saat mesai, bozdur bozdur harca.

Demem o ki, görünüş sizi aldatmasın. Facebook’ta bir paylaşım en fazla iki saniye sürer. On paylaşım eder yirmi saniye. Günün kalanı da her şeye yeter.

Ha, bu arada, biz fink atanların facebook’ta harcadığı süre belli de siz perde gerisinden seyredenler, siz ne kadar vakit harcıyorsunuz nette? 

DİŞ İPİYLE DAVUL ÇALMAK


İkinci el bir arabayı deneyen adam mal sahibine soruyor:

-Bu arabanın ses çıkmayan yeri yok mu?

-Var, kornası!

Bu çok sevdiğim fıkradaki araba gibi insanlar vardır etrafımızda. Çok temiz insanlardır. Sorun, temizlenirken çok ses çıkarmalarıdır. Her yerinden ses çıkararak temizlenirler: gark, gurk, kak, tu...

Normalde çok medeni görünen bu insanlar çıkardıkları ses nedeniyle temizlenmemesinde fayda görülen insanlardır. Örneğin her öğleyin yemek öncesi lavaboya elini yıkamaya gidenler ta koridordan duyarlar o çok temiz insanın sesini ve bütün iştahları kaçar.

Ya da burun, kulak temizliği neyse de diş ipiyle o sesi nasıl çıkarabilir bir insan; tak, tuk, tak , tuk.  Keşkek dövülen kazandan çıkan ses gibi.

Bir gün bir hayvanat bahçesinde bir maymunu temizlenirken gördüm . İnanın imrendim. Zira maymun bütün temizliğini ulu orta yapmak zorunda olduğu halde ses çıkarmadan yapabiliyordu bunu. Sonradan aklıma geldi. Temizlenen hiçbir hayvandan bu kadar ses çıktığına tanık olmadım. Temizlenen hayvana çevirirseniz başınızı rahatsız edecek bir şey duymazsınız.

Hayır, amacım kimseyi rahatsız etmek değil ancak sözde temizlik adına milletin iştahını kaçıranlara bir çift sözüm var:

-Ses çıkarmadan temizlenemiyorsanız bir hayvanat bahçesine gidip gorillere bakın. İnanın çok şey öğreneceksiniz onlardan.

RADAR KARDEŞLİĞİ


Bana sorarsanız “hayırların en hayırlısı” lokmadır. Zira belli bir hedef gözetmeden yapılır; zengin-fakir, kadın-erkek vs. Zorlama da yoktur. O sırada oradan geçen herkes, istediği takdirde veya davet üzerine alır lokmasını, ağzını tatlandırır. Oysa küçüklüğümüzde en sık yapılan “sokakta oynayan çocuklara tavuklu pilav dağıtmak” bile bundan daha adil değildir. Büyükler, çocuk olmadıklarına hayıflanarak seyreder tavuklu pilav yiyen çocukları.

Bunun dışındaki hedef gözetmeyen ayrım yapmayan en “hayırlı hayır” ise selektördür. Yolda radarı gören başlar karşıdan gelenleri uyarmaya. Gelenin kim olduğuna bakılmaksızın, ayrım yapılmaksızın yapılan bir uyarıdır bu.

Ülkemizin milli birlik ve beraberliğinin bir sembolüdür selektör kardeşliği. Ki kardeşler hızlarını azaltsınlar ceza yemesinler sonra yine istedikleri hızda gidebilsinler. Aşırı hız nedeniyle her yıl binlerce insan ölmüş, yaralanmış sakat kalmış önemli değil. Yeter ki kardeşliğe bir halel gelmesin. Cenazeye hastaneye gider onlara da bir kardeşlik gösteririz nasılsa.

Geçen gün de baktım kardeşlik internete taşınmış. Bir gizli radar fotoğrafı ve altında bir uyarı: “ARKADAŞLAR DİKKAT 2013 DE KULLANIMA BAŞLANACAK GİZLİ RADAR, HERKES PAYLAŞŞINKİ HERKESİ HABERDAR EDELİM”.

Tam ben bu yazıyı yazmaya hazırlanırken baktım ki altında bir uyarı:

-Neden uyaralım ki, uyaralım da trafik canavarı mı olsunlar?

Bu ülkeden tam umudu keserken her seferinde böyle bir ışık görürüm. Bu sefer de öyle oldu. Demek benim gibi trafikte selektör yakmayanlar var hala.

HALİT ÇETİN'DEN: TEMEL İÇKİYİ BIRAKMIŞ(!)

Temel her gün meyhaneye gidiyor ve üç kadeh içki içiyormuş. 


Bu durum garsonun dikkatini çekmiş ve "her gün neden üç kadeh içki içiyorsunuz?" diye sormuş.


Temel de: "biz üç kardeşiz, diğer ikisi olmadığından onların yerine de içiyorum" demiş. 


Aradan zaman geçmiş, Temel bir gün tekrar gelmiş ve iki kadeh içki içmiş. 


Garson şaşırmış ve sormuş tabii: "hayırdır bugün iki kadeh içtiniz yoksa kardeşiniz mi öldü?"


Temelse şöyle cevap vermiş: "hayır ben içkiyi bıraktım."

SEVGİ SELİNDE BOĞULMAK






Gurbetteki her sabah gibi dün sabah da biraz buruk, biraz yorgun başladım güne. Bilgisayarı açtığımda facebookta karşılaştığım manzara aynen böyleydi:

Neşe Bolcal
Erkan, doğum günün kutlu olsun sağlıklı mutlu nice yıllara
Ali Osman Yener
Nice yıllara gözüm:))) Su gibi ömrün olsun.

Mehmet Yavuz
nice mutlu yillara dostum erkan.. sevgilerimle...

Kamile Kurt
gülümsemenizin eksilmediği nice yaşlar dilerim...

Fatma Özer
arkadaşım doğum günün kutlu olsun .sevdiklerinle nice mutlu yıllar dilerim ...sevgiyle kalın....

Zehra Ege
erkan, doğum günün kutlu olsun. Daha nice mutlu, huzurlu yıllar dilerim...

Efdal Otaç Altıngül
mutlu yıllar , sağlıkla

Ebru Çiçek
doğum gününüz kutlu olsun. Nice sağlıklı mutlu güzel yaşlara...

Mehmet Salih Özsaraç
doğum gününüz KUTLU olsun...

Tansel Saylı
DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN....

Hasan Gündüz
nice senelere......

Levent Elpen
Nice güzel ve mutlu yıllar diliyorum. Selâmlar, sevgiler...

Talat Gençalp
doğum gününüz kutlu olsun...

Şafak Tuzcu Hacaloğlu
Mutlu ,sağlıklı yıllar dilerim.

Saffet Antep
Doğum günün kutlu olsun arkadaşım.Nice yaşlara...

Gülay Coşkun Kasap
Servet Kasap · DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN..YAŞAM SİZE VE SEVDİKLERİNİZE HEP GÜLSÜN..

Rahmi Öztürk
doğum günün kutlu olsun.

Ahmet S. Sular
ERKAN ARKADAİ; NİCE MUTLU, SAGLIKLI YAŞLAR. HER ŞEY GÖNLÜNCE OLSUN.

Ayşe Aygör
Yazılarıyla ruhumuzu, yemek fotolarıyla gözümüzü doyuran sevgili arkadaşım Erkan, nice nice mutlu yıllara diyorum..

Filiz Aydın
doğum günün kutlu olsun erkan

Hasan Kalaycı
üstadım doğum gününüzü kutlar, sağlıklı ve mutlu yıllar dilerim...

Münevver Özdamar OR
Doğum günün kutlu olsun sevgili Erkan..Sevenlerin ve sevdiklerin ile birlikte nice güzel yıllar..herşey gönlünce olsun..

Sehran Ercan
Sağlıklı.mutlu yıllar dilerim! 

Barba Dionysos
Facebook'un prensi, harika dostum Erkan; sevdiklerinle birlikte, sağlıklı, keyifli ve çok yaşa. Telefonla kutlamak istedim ama yoğundun galiba..

Ismail Kayalı
abi doğum gününü kutlar, sevdiklerin le nice mutlu yıllar dilerim..

Sezai Emiral
yeni yaşın kutlu olsun devrem

Zafer Karakulak
pırıl pırıl günler seninle olsun..

Reşat Sinan
Sevgili dostum,bol yemekli,fotoğraflı,gezili mutlu günler diliyorum...

Meltem Şahan
 Daha nice mutlu, keyifli anlar dilerim, iyi ki varsınız.. Sevgiler, herşey gönlünüzce olsun..

Aytül Tekay
MUTLU YILLAR DİLEĞİYLE....DUVARI AŞAMADIK AMA BACADAN DA OLSA YAZI MASANA BİR PASTA BIRAKAYIM DEDİM...SEVGİYLE VE SAĞLIKLA KAL...

Ümit Aşçı Çini
aman efendim, ikidir arıyorum, telefonunuz meşgulde...hayranlar rahat bırakmıyor zaar) Nice yaşların olsun sevgili Erkan, sağlıklı, huzurlu, sevdiklerin yanında, şöööyle her daim kalemli kağıtlı, tatlı, neşeli geçsin ömrün...İyi ki doğdun!  
Ece Sezgin
Doğum günün kutlu olsun amcacımmm,nasıl keyifler?:)

Halit Çetin
Erkancığım, doğum günün kutlu olsun, nice yıllara...

Ali Eser
Sağlıklı,huzurlu nice seneler...Doğum günün kutlu olsun. Selamlar

Gürsel Kiremitçi
Mutlu yıllar, aydınlık yarınlar arkadaşım...

Gündüz Akagündüz
olabildiğince...keyfince.... sevgiler......

Mahmut Emin
İşte face'nin faydası.... Doğum günün kutlu olsun....

Asım Yaman
Özlemini duyduğun bir dünyada nice mutlu yaşlara Erkan

Mihrimah Diril
Her gelen yaş gönlümüzce günler getirsin ve sağlık,huzur,mutluluk dolu olsun.Nice yıllara...

Metin Özel
Doğum günün kutlu olsun,nice yeni yaşlara...

Hikmet Doydum
Erkan'cığım nice nice sağlıklı yıllar diliyorum.

Sevim Ejder
nice nice nice nice güzel ya§lara sevgili Erkan.

Mustafa Şimşek
Sağlık, mutluluk ve huzurla nice mutlu seneler diliyorum.

Ayşenur Öztürk

Feza Çakır
Sevdiklerinle birlikte sağlık, huzur, mutluluk ve başarı dolu daha nice yaşlara.. 

Zehra Çıdamal Ataç
ErKAN mutlu yıllar 

Varol Çini
Sağlıklı,mutlu,sevdiklerinle,dilediğince yaşa...

Şerafettin Elmacıoğlu
Sevgili Erkan,doğum günün kutlu olsun,sevdiklerinle,sağlıklı ve neşeyle dolsun...Nice nice yıllara...

Sema Aypolat Kurtuluş
Evettt yine bir ikizler burcu arkadaşımızla karşıkarşıyayız  Umutlu uzun yıllar dileirm

Hüsamettin Korkusuz
Erkan kardeşim yeni yaşın hayırlı olsun.Tüm sevdiklerinle daha nicelerini kutlamanı dilerim....

Vakif Mercimek
Ustad; Mutly,saglikli bur omur diliyorum.

Dursun Yuksek
Doğum günün kutlu olsun arkadaşım. Ulaşmak istediğin bütün hedefler , senin için dileğimdir.

Turgut Ordu
Doğum gününüzü kutlar sağlık huzur ve mutluluklar dilerim, nice yıllara !

Fatma Lapacı Taş
Erkancım; doğum günün kutlu olsun...Sevdiklerinle beraber nice güzel yıllara....

Atilla Tuncel
nice nice yıllara 

Melike Soydaş
Duvarını kapatan arkadaşım; mecburen özelden kutluyorum doğum gününü...yeni yaşın kutlu olsun, kalemin mürekkep dolsun:)))

Rıza Göksu
Doğum günün kutlu olsun Erkan,sağlıklı mutlu nice yaşlara.. 

Aysel Er şahin
Sağlıkla, dere tepe gezmeli nice yaşlara.....

Rüveyda Fidan Parmaksız
m U t l U y A ş l A r ......

Gönül Ülker Aydın
Nice mutlu seneler.

Nalan Can
Doğum gününüz kutlu olsun Erkan Bey....yaşamınız çektiğiniz sonrada bizimle paylaştığınız fotoğraflarınız gibi cıvıl cıvıl,rengarenk ve çok yönlü olsun ve çok güzel olsun...selamlar,sevgiler....)))

Heykeltraş Nerm Sozel
doğum günün kutlu olsuuunnn erkaaannnnnnn:))))))sevdiğin her şey ile birlikte pek çok yeni yaşın olsun sevgili dost insan..sevgiler,selamlar..

Hülya Cingöz
SEVDİKLERİNİZLE NİCE YAŞLARA ...

Muhterem Durmuş
Doğum günün kutlu olsun..

Veysel Bilal
Mutlu yıllar.

Zehra Çıdamal Ataç
iyiki varsın arkadaşım mutlu yıllar :)

Esin Gürel
sadece face üzerinden de olsa sizi tanımak gerçekten büyük keyif, iyi ki varsınız, nice güzel yaşlara..

Aydın Er
nice yaşlara doğum günün kutlu olsun.

Gülten Sazlı Pazar
Doğum günün kutlu olsun, sevdiklerinle mutlu nice yaşlara..

Belgin Albayrak Gül
 Nice yaşlara sağlıkla huzurla inşallah.

Hayriye Söylemez 
Nice yıllara...Erkan arkadaşım doğum günün kutlu olsun, nice yaşları sağlık ve huzurla ,sevdiklerinle birlikte geçirmeni diliyorum.

Ümit Aşçı Çini
 Yav arkadaş, bu duvar niye kapalıysa, ben anlamıyorum...tam güzel bir şey hazırlamıştım kafamda, ana, duvarının kapalı olduğu geldi aklıma...:( neyse buradan kutlıycaz mecbır...:)) Mutlu yaşlar, mutlu yaş günleri, bol hediyeli, şımartmalı, kucaklamalı, pışpışlamalı bir gün diliyorum...İyi ki doğmuşsun, iyi ki de karşılaşmışız...doğum günün kulu olsun:) ♥

Nuray Caliskan
 Sevgili arkadaşım doğum günün kutlu olsun... Nice mutlu yıllara... Sevgiler...:)

Arzu UludağÜniversitesi
 güzelliklerle dolu nice nice mutlu yaşlar,yıllar dilerim erkan .....sağlıkla ,huzurla ve sevdiklerinle....

Aytül Tekay
 MUTLU YILLAR DİLEĞİYLE SEVGİLİ ERKAN...BENDE ÜMİT GİBİ DÜŞÜNÜYORUM...BENDE SANA BİR PASTA HAZIRLAMIŞTIMMM AMA DUVARIN DUVAR OLDU İŞTE NE YAPALIM...SAĞLIKLA VE SEVGİYLE KAL...

Oya Akansel Çolakoğlu
 sağlıklı,mutlu nice yıllar...

Nihal Duruca Karaman
 Doğum gününüz kutlu olsun, dilediklerinize kavuşarak yaşayacağınız yeni yaşlarınız olsun..nice yıllara..

Kürşat Bülbül
 Sevgili Erkan abim, muhabbetinin, kahkahalarının ve dostluğunun eksilmemesi dileklerimle nice yıllara... (Sanal alemdeki paylaşımların sanırım yakında ulusal düzeyden sonra uluslararası düzeyde de ses getirecek. Paylaşım hızının önünde saygıyla eğiliyorum. Bir ara canlı yayın yapacaksın diye düşünmeye başlamıştım). Zuhal abla ve Ongan'a da selamlarımla.

İdris Topcu
 Paket yaptık, kapı duvar Afedersin; Duvar duvar olmuş. Neyse Sevdiklerinle sevenlerinle sevgi dolu nişe yaş dönümlerin olsun....:))))

Aydın Yüksek
 Mutlu ve sağlıklı yıllar.Selamlar.

Sevim Ordu sevgili erkan, yeni yaşın kutlu olsun, gönlün neşeyle dolsun arkadaşım.

Serpil Kutoğlu Kayan
 Mutlu yaşlar dilerim...

Meltem Aygün Ergen 
Nice yillara Erkan.

Melda Omay Erkancım kapı duvar, şey duvar-kapı. Şirinlikler tasarlamıştım. İyi ki doğdun diyorum, çok çok mutlu seneler diliyorum, ÇOOOOk ve SAĞLIKLI yaşa!

Bunun dışında telefonla arayan Gülname GÜMÜŞ, Ümit AŞÇI ÇİNİ, Ümran TUNOĞLU, Mahmut AKARÇAY, Ali Galip BÜYÜKKALAYCI, Anne Yarısı Naime Teyzem, Gelini Betül, Hande ve kuzenlerim Mehmet KAYA ve İsmail KAYALI da doğum günümü kutlayarak iyi dileklerini ilettiler.

Bu arada telefonla arayan arkadaşlarımdan Nuray ÇALIŞKAN ise “duvarında bir şey paylaşmama izin vermeyen birinin doğum gününü kutlamamak lazım aslında” diyerek sitemini iletti. Aldığım mesajlarda da benzer sitemlere rastladım ve habersiz reklam yayınlanmasını engelleyeyim derken dostlarımın güzel mesajlarına mani olduğumu anladım ve derhal duvarımı açtım. Dostlarımın benim için hazırlayıp  paylaşamadıkları güzel paylaşımlardan mahrum kalmayı da bu hatamın cezası olarak kabul ediyorum.

Evet sevgili dostlarım, mesajlarınız, kutlamalarınız ve iyi dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum. Hani bir laf var ya “boğulacaksan büyük suda boğul” diye, ben onu değiştirdim: boğulacaksan sevgi selinde boğul!




HALİT ÇETİN'DEN: SIRA GELMEDİ Mİ?

Temel akşam eve gitmiş, Fadime evde yokmuş.
Yarım saat sonra Fadime gelmiş.


Temel sormuş: nerde idun?


Fadime:güzellik salonuna gittum.


Temel:eee ne oldi, sıra sana gelmedi mi?..!

EŞKİNA BUĞULAMA: BİR LEZZETİN PEŞİNDE ALTI YIL


Yıllar önce tanışmıştım bu lezzetle. Yine bir Bafra görevim sırasında personelimizle gitmiştik Yakakent’teki o restorana ve ilk kez adını orada duymuş, tadını da orada tatmıştım: Eşkina Buğulama.

Bundan sonra gittiğim yerlerde aradıysam da bulamadım bu lezzeti. Altı yıl sonra tekrar Bafra’ya gelince aklımda yine o lezzete ulaşma arzusu vardı. Fakat adını bilen yoktu. Meğer Mavişgül de deniyormuş o balığa.

Ve tarih tekerrür etti. Tekel’in Efsane Başeksperlerinden Özcan Nazlım, son iki eşkinayı ayırtmayı başarmış. Bir akşamüzeri Şenol’un Yerinde yerlerimizi aldık. Kısa sürede masamız donatıldı. Sonunda o da teşrif etti. Altı yıllık hasret de sona erdi.

Zaman, çalıştığımız kurumları alıp götürse, saçlarımız beyazlasa, göbeğimiz büyüse ve mekan son derece şık, temiz, birinci sınıf hale gelse de lezzet aynen yerinde duruyordu. Yapanın ellerine sağlık, sebep olanların da yüreğine.

Bir daha ki buluşmamızın altı yıldan az sürmesi dileğiyle…

BİR EROİNİM YOK ABİ!


-Çok içiyorsun.

-Rakının yanında iyi gidiyor.

-Sende hepsi var galiba; içki, sigara, kumar, kadın…

-Bir eroinim yok abi, ona henüz başlamadım.

-Eh, buna da şükür(!)

“NASILSIN” DEMEK YETERLİ!


-Elli kuruşu sonra versem olur mu?

-Hep “evlenmedin mi?” diye soruyordun, evlendik sormaz oldun Melahat Abla!

Bu konuşma bir markette kasiyerle müşteri arasında geçiyor. Konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla da birbirini market dışında tanıyan iki kişi arasında. Müşteri, elli kuruşu vermeden kasadan geçme derdindeyken kasiyer işten atılmak pahasına yıllarca kendisine yapılan eziyetin hesabını sormak derdinde.

Evet, eziyettir bazı sorular. Genelde de yanıtını öğrenmek için değil, karşıya bir kusurunu belli etmek ona zulmetmek için sorulur:

- İş bulamadın mı daha?

-Ne oldu, bu sene de mi kazanamadın üniversiteyi?

-Yok mu daha çocuk?

Yıllar önce benim de başımdan geçmişti. Fakülte sonrası işsiz dönemimde “ne oldu?” diye soran ablama patlamıştım:

-Bilmiyor musun ne olduğunu? İş bulsam ilk senin haberin olurdu zaten.Bıktım milletin sorularından!

Bir başka sefer aynı şey benim başıma geldi. Yıllardır memlekette her bayram “daha evlenmedin mi?” diye sorduğum arkadaşım meğer evlenmiş, çocuğu bile olmuş. O da bana patladı:

-Her sefer sorardın “evlenmedin mi” diye. Evlendim, kızım oldu ama senin sorduğun yok!

Sonuç olarak, iş verecek-iş bulacak konumda değilseniz, “iş bulamadın mı” diye, jinekolog değilseniz “çocuğun olmadı mı hala?” diye ve evlenme programı sunucusu değilseniz “bekar mısın hala?” diye sormayın. Sorunuz karşınızdakini üzebilir, bir işe yaramadığı gibi eziyettir aynı zamanda. Amacınız bu değilse “nasılsın” demeniz yeterlidir. 

SUÇA TEŞVİK EDEN EV KADINLARI


-Cemil, Mert’in gerçek annesini ve Sevim’i öldürdü.

-Kadir, Behçet’i öldürdü, Nermin’in dayısının işyerini yaktı, doktoru tartakladı.

-Kerem, Zeliş’in kayınvalidesine çarparak ölümüne neden oldu.

-Sinan ve Mert’in Dedesi Cemil’i kaçırarak işkence yaptılar.

-Yasemin, Emel’in evini, Emel de Yasemin’in evini yaktı.
Bu liste uzayıp gidiyor. Dizi başladığından beri her bölümde yeni bir suça tanık oluyoruz; cinayet, adam kaçırma, haneye tecavüz, kundaklama vs.

Fakat işlenen bunca suça karşın birkaç polis dışında ne savcı gördük dizide ne hakim, ne mübaşir ne de cezaevi. İşlenen suçların hiçbiri cezalandırılmadı. Sadece karşılıklı anlaşma ile bir kaçı halı altına süpürüldü ya da herkes kendi cezasını vermeye çalıştı hepsi bu.

Herkesin istediği suçu işlediği ancak kimsenin yargılanmadığı, cezalandırılmadığı, yapanın yanına kar kaldığı, hukukun işlemediği bir dünya.

Diyebilirsiniz ki bu bir dizi, gerçek hayatı yansıtmıyor. Fakat gerçek hayatta her gün artan şiddette bunun bir payı olmasın? Herkes artan toplumsal şiddetin nedenini Kurtlar Vadisinde ararken suça teşvik eden diziler hiç ummadığımız diziler olmasın sakın?