FACEBOOK’TA FİNK ATMAK



Eşime aynı işyerinde çalışan bir arkadaşım ihbarda bulunmuş:

-Akşama kadar Facebook’ta fink atıyor, ne zaman çalışıyor bilmem!

Eşimin işyerinde işleri o kadar yoğun ki, arkadaşımın akşam eve vardığında, Facebook’ta bir sürü paylaşımı görünce böyle düşünmesi gayet doğal tabi ki.

Ben de bazı arkadaşlarım için aynısını düşünüyordum:

-Emekli olmuş, ne yapsın internette vakit geçiriyor!

Fakat Facebook’ta en çok vakit geçirdiğini düşündüğüm Ümit’i birkaç kere telefonla arayıp ulaşamayınca öğrendim ki arkadaşımız meğer bin metrekare bahçeyi tek başına işliyormuş. Oysa ben onu güzel bahçesinde köpekleri ve çiçekleriyle sürekli poz verirken gördüğüm için bahçıvan istihdam ettiğini sanıyordum. Hatta fotoğrafını yayınladığı pasta-börek ve yemeği de meğer hizmetçisi değil kendisi yapıyormuş.

Köye ziyaretlerine gittiğimde  bu sefer de Turuncu Sanat Evindeki eserleri görünce anladım ki, akşama kadar Facebook’ta fink attığını sandığım eşi Varol Bey de meğer bir sürü taşı, toprağı boyayıp ne güzel şeyler yapıyormuş.

Yine sürekli Facebook’ta fink atan Semra ve Şerafettin’in de 700 metrekarelik bahçeleri ve malikanelerini de kendi emekleriyle o hale getirdiklerini öğrendim.

Örnekleri daha da artırmak mümkün; fink atarken hasta muayene eden hekim arkadaşlar ve benim gibi bilgisayarı devamlı açık olduğu halde aynı zamanda binlerce evrak inceleyenler, kısaca aynı zamanda işini yapmaya çalışanlar.

Tabi ki başında hizmet bekleyen vatandaşa aldırmadan Facebook’ta arkadaşına “:))” işareti göndermeye çalışanlar, akşama kadar guruplarda çene çalanlar da olabilir ancak masasında bilgisayarı açık olduğu halde normal yaşamını sürdüren, işini yapanlar da var bu alemde.

Yıllar önce bir eleman cumartesi 8 saat çalıştığını iddia ederek fazla mesai istemişti benden. İdarenin faks görevlisiydi ve cumartesi gelerek 25 sayfa faks çektiğini iddia ediyordu. Onun da benim de aksini iddia edecek durumumuz yoktu. Bunun üzerine hesabını kestim:

-Bir sayfa faks karşıya beş saniyede gidiyormuş. Yirmi beş sayfa, beşer saniyeden yüzyirmi beş saniyede çekilir. Bu da eder yaklaşık iki dakika. Fazla mesai, saat üzerinden verildiği için elli sekiz dakika da benden olsun. Al sana bir saat mesai, bozdur bozdur harca.

Demem o ki, görünüş sizi aldatmasın. Facebook’ta bir paylaşım en fazla iki saniye sürer. On paylaşım eder yirmi saniye. Günün kalanı da her şeye yeter.

Ha, bu arada, biz fink atanların facebook’ta harcadığı süre belli de siz perde gerisinden seyredenler, siz ne kadar vakit harcıyorsunuz nette? 

2 yorum:

Bucera dedi ki...

Eline koluna sağlık aynı şeyi bana da diyorlar, ama ben bazen yaşlı hastam yavaş yavaş gömleğini çıkarırken ya da kışın kat kat kıyafetlerden kurtulmaya çalışırken üç beş cümle yazıyorum ya da paylaşımlarda bulunuyorum. Başkalarına kalsa tüm gün facedeyim, face açık olması sürekli ekranımda o sayfanın olduğu anlamına gelmez ki.

Adsız dedi ki...

Sakız çiğnerken aynı anda yürümekte zorlanan bu müzevirlerden az çekmedim! Top oynamaktan salyangoz ticareti maksadıyla mahallenin çocuklarını örgütlememe, ilk içkimi gizlice içişimden erik çalmama varıncaya dek her teşebbüsümü müzevirlediler... Moğol ordusu gibi beni süre süre okuyup memur olmaya mecbur ettiler.
Emekli olunca kurtulduk mu? Ne gezer!
Şimdi de fahri face müfettişliği yapıp hal ve gidiş notu vermekteler.
Bu türün erkeği;17 sinde ilk bıyığını, 21 inde ilk göbeğini bırkıyo. Dişisi ise hep aynı; gözler hafif kısık, alt dudak bir santim sarkık ve karbonhidrata düşkün...
Iyyy...

Barba DİONYSOS