SOKAK KÖPEKLERİNE MUHTAÇ OLDUNUZ!

Kırılan banka kartım için müracaat etmiştim. Birkaç saat sonra bankadan aradılar:

-Hangi takımı tutuyorsunuz?

-Hiçbirini.

-Bir takım söylemeniz lazım zira kartlarımız takım logolu.

-Logosuz yok mu?

-Yok.

-Peki, milli takım var mı?

-Hayır, üç büyüklerden birini söylemeniz lazım.

Anladığım kadarıyla banka üç büyüklere logolarını kullanma karşılığı kaynak aktarıyor. Benim gibi futbolla ilişiğini kesmiş olanlardan bile.

Son yıllarda futbola büyük kaynaklar aktarıldı: naklen yayın gelirleri, forma satışları, ürünlerinde takım logosu kullanan şirketlerin aktardığı kaynaklar.

Yanı sıra, hemen hemen bütün statlar yenileniyor.

Peki, bunca desteğe kaynağa rağmen ortada futbol diye bir şey var mı?

Milli takımımız dünya kupasında yok. Takımlarımız şampiyonlar liginin giriş kapısından dönüyor. Kovduğumuz teknik direktörler dünya kupasını kaldırıyor ve biz hala takımı şampiyon yapmış teknik direktörü kovuyoruz.

Ortada futbol olmayınca, konuşulacak bir başarı kalmayınca, yıldız futbolcularınız da olmayınca ne kalıyor geriye konuşulacak? Volkan’ın sokak köpekleri ile ilgili sözleri. Yarın da her maçtan sonra memleketin bir başka meselesi ile ilgili sözler dökülür futbolcuların ağzından; HES’ler, plansız yapılaşma, işsizlik vs.

Evet, daha önce ülkemizde futbolun can çekiştiğini yazmıştım. Böyle giderse, futbolun gerçek sorunları yerine sanal gündemler konuşulmaya devam edilirse daha çok muhtaç kalırsınız sokak köpeklerine.


Benden söylemesi…

BU VAHŞETTEN HEPİMİZ SORUMLUYUZ!

Hala 2010 Referandumu ile ülkeye demokrasi geldiğine inanan var mı bilmiyorum.

Ya da çıkarılan yasaların “ordunun bir bölümünü tasfiye etmek için” değil de Avrupa Birliğine girmek için çıkarıldığına inanan.

Yine hala ABD’nin Saddam’ın kimyasal silahları için Irak’ı işgal ettiğini düşünen.

“Arap Baharı” ile bu ülkelere istikrar ve demokrasi geldiğini sanan.

On yıldır bunca olan bitenin sonunda gelinen yer, kafa kesmeler, köle pazarları, binlerce ölü ve yaralı ve milyonlarca evinden yurdundan edilmiş insan.

Ve de Mültecilerin gittikleri ülkelerde yaşanan sorunlar.

Demokrasi gelecek sanılan ülkelere ortaçağ geri geldi.

Kimse bu yaşananların sorumluluğunu IŞİD, Saddam ve Esad gibi birkaç kötü adamın veya birkaç ülkenin masum dış politika yanlışlığının üzerine yıkmaya kalkmasın.


Yaşananlardan hepimiz sorumluyuz; olayların ardındaki gerçekleri görmeyerek, toplumu yanlış yönlendirerek, inandığımızı-gördüğümüzü değil de bize söylenenleri başkalarına aktararak, gerçeği gören birkaç kişiye “Saddamcı, Esadcı” yaftası yapıştırarak ve her şeyden önemlisi bunca yaşananlara sessiz kalarak…

ERMENİ İMAM!

Haberlerden öğrendiğim kadarıyla, son TEOG sonuçlarına göre İstanbul’da iki Ermeni öğrenci imam hatip lisesine yerleştirilmiş.

Oh, ne güzel. Getir Kelime-i şahadeti, kısa yoldan bir meslek sahibi ol, toplumda saygın bir yerin olsun.

Yok, “imam olmak istemiyorum” diyorsan üniversite sınavında istediğin yere gir.

“Ben imam hatipte okumak istemiyorum” diyorsan da bastır parayı özel okula git.

Ne de olsa demokrasi seçenekler rejimi.

Bir de IŞİD’in Irak’ta Yezidilere yaptıklarına bakın; “ya Müslüman ol ya da öl” deyip kabul etmeyen erkekleri öldür, kadınları da cariye yap köle pazarında sat.


İşte ülkemizin farkı burada, ne de olsa “demokratik, laik bir hukuk devleti” Türkiye!

MÜSTEŞARIN SIRTI ELLENMEZ!

Bir müsteşar, eski doğu bloku ülkelerinden birine seyahat etmek üzeredir. Maiyeti de ona gideceği ülkeler hakkında bilgi vermekte.

Derken bir personel:

-Efendim orada çok güzel masaj yapıyorlar, diyor.

Öyle sözler vardır ki ve öyle aniden söylenir ki ne diyeceğini bilemez insan.

Nitekim müsteşar bey de bu söze önce şaşırıyor. Zira lafın nereye gideceği belli olmasına karşın konunun açıkça söylenmemiş olması karşısında yanıt da aynı şekilde olmak zorunda. Yoksa bir iletişim kazası içten bile değil.

“Benim o taraklarda bezim yok” diye sert çıksa söyleyen anında “ben onu kastetmedim” diyerek müsteşar beyin aklının orada olduğunu ima edebilir.

Sonunda müsteşar bey doğru sözü buluyor ve “orada güzel masaj yapıyorlar” sözünü ustalıkla savuşturuyor:


-Orada güzel masaj yapabilirler ancak benimki müsteşar sırtı, öyle herkese elletilmez!