BİR BABA-KIZ HİKAYESİ


İnsanlar farklı olana ilgi duyar, merak eder ancak herkes gibi olanı yapar. Farklı olmak cesaret ister. Sürüden ayrılanı kurt kapar atasözü boşa değildir.

Farklı olanın akıbeti merak edilir, kurt kaparsa sevinilir, iyi ki sürüden ayrılmamışım diye. Kurt kapmazsa da sürüden ayrılanın artı hanesine yazılmaz, kurt suçlanır. Eğer yakından biri sürüden ayrılmaya kalkarsa formasından çekilir gitmesin diye.

Rivayet odur ki; ilk zamanlar insanlar dört ayak üzerinde yürüyorlarmış. Biri iki ayakları üzerinde yürümeyi akıl edince, iki ayakla yürümenin daha kolay olduğuna bakılmaksızın öldürülmüş iki ayağı üzerinde yürüyen. İcat çıkarmasın diye. Oysa şimdi herkes iki ayağı üzerinde yürüyor. Artık dört ayağı üzerinde yürüyenin canı tehlikede.

Bir balık yemi ve malzemeleri dükkanı. Dükkanda normali temsil eden biziz. On yaşında bir erkek çocuk ve yanında kırk yaşında babası. Balık yemi ve eksik olan iğne, kurşun gibi malzemeler alınıyor ve baba ödüyor, babanın kullandığı arabayla da balık tutmaya gidiliyor.

Dükkanda aylardır gördüğüm tek kadın, elli-ellibeş yaşlarında, boyalı saçlı, bakımlı bir kadın. Yanında seksen yaşlarında bir sakallı bir adam.

-Sinek iğnemiz kaldı mı baba?
(Yanlış görmemişim, balığa gidiyor baba-kız)

-Geçen sefer sen ödedin, bu sefer dünyada olmaz.
(Demek ki baba-kızın balığa gitmeleri sık sık tekrarlanan bir şey, bütçeleri de ayrı, muhtemelen ayrı yaşıyorlar)

Alınacakları aldılar, kız hesabı ödedi, kız şoför koltuğunda, baba yanında hızla uzaklaştılar.

Bu yaşta bir kızla babasının balıkta işleri neydi? Adamın karısı yaşıyor muydu? Kız evli miydi? Torun var mıydı? Varsa o niye yoktu? Kızın kocası varsa o niye yoktu ya da nasıl izin veriyordu? 

Beni bu sorularla baş başa bırakarak gittiler. Oysa onların hiçbir şey umurunda değildi. Abidin, mutluluğun resmini yapacak olsa, kızıyla balığa giden nur yüzlü ihtiyar adamın resmini yapardı eminim!

Hiç yorum yok: