EN GÜZEL ASKERLİK ANISI


Sıvasız evler oraya ait olmamanın, geçiciliğin bir ifadesiymiş. Nasılsa gidilecek, ya başka semte ya başka memlekete. Bu evde geçici olarak oturuluyor, o nedenle gerek yok sıvaya. Böyle idare edilecek şimdilik, boşuna masraf yapılmayacak.

Ev sıvalı ama çatısız. En üst katın üzerinde demir çubuklar uzanmış ise bu da umudun simgesi. Evin üzerine kat çıkılacak daha, o nedenle gerek yok çatıya.

Benim işim de sıvasız ev gibiydi. Devamlı yapacak değildim bu işi. Yaz tatillerimde hem iş hem de tatil amaçlı turistik bir otelde kasiyerlik yapıyordum. Kendimi oraya ait hissetmediğimden hep geçici baktığımdan pek samimi değildim personelle. İstesem de mümkün değildi zaten. Ben yazları birkaç ay beraberken, onlar yıllarını birlikte geçirmişlerdi. Komi, garson, kaptan ve şef garson, her aşamada kariyerleri bir geçmişleri vardı.

Her akşam servis bittikten sonra herkes bir yerlere gidiyordu. Sabah da akşam gidilen yerlerin kritiği yapılıyor ve her sabahın sonunda beni de davet ediyorlardı. Hergün dinleye dinleye “acaba neler kaçırıyorum” duygusuna kapılıyordum.

-Abi neydi o muhabbet?

-Ya şaraplar?

-O manzara ne öyle?

Sonunda dayanamadım , iki garsonun davetine icabet ettim. Akşam servisi bittikten sonra hesabı bağladım ve hasılatı teslim ettim. Garsonlar da masaları toplayıp ertesi sabaha hazır ettiler.

Birlikte çıktık. Kim ne derse desin, turizm sektörü çalışanın ufkunu açıyor, zevkini görgüsünü artırıyor. Nereden gelirse gelsin, ne eğitimi alırsa alsın, göre göre, yaşaya yaşaya gelişiyor, değişiyor insan.

Gittiğimiz yer çok güzel. Denize eğimli bir restoran. Ay ışığı denize vurmuş, bir yandan dalga sesi, bir yandan da enfes bir müzik. Masada balık, beyaz şarap ve ben askerlik anısı dinliyorum.

Olsun o kadar, sen manzaranın, şarabın,balığın tadını çıkar diyebilirsiniz. Burada “masanın yenisi” kavramı ortaya çıkar. Masanın yenisiyseniz size anlatılır her şey. O kadar ikram, itibar, dinlemeseniz olmaz.

Zaten üç kişiyiz. Diğeri anlatanın komiliğini yapmış. Yıllardır dinleye dinleye ezberlemiş zaten anlatılanları. Örneğin:

-Askerde bir gün babam ziyaretime gelmiş.

-Çıkmadın tabi.

-Tabi ki çıkmam, çünkü o bana babalık görevini yapmadı.

Öbür dinleyen ezberlediğine göre anılar bana anlatılıyor demekti.

Ben genelde bir kaç işi aynı anda yapabilirim. Ama bunu karşımdakinin de yapabilmesi ya da benim yapabildiğimi bilmesi gerekir. Hem anıları dinleyeyim hem de manzarayı seyredeyim dediysem de hemen sitemkar bir sözle dinlemeye davet ediliyordum. Öyle ki bütün gece kafamı anlatandan manzaraya bir dakika bile çeviremedim.

Askerlik yirmi ay sürmüştü, ben ise sadece üç saatini dinleyebilmiştim. Ne yediğimi ne içtiğimi anlayamadan geç vakit kalktık. Askerliğin acemilik kısmı bitmemişti ancak günler çoktu daha.

Ertesi sabah bu defa bana sordular:

-Ne muhabbetti değil mi? Bu akşam yine gidelim.

Hiç yorum yok: