HANGİ BANKADAN KREDİ ALINIR?


Kuralların işlemediği, kurallara uymanın bir medeniyet değil de enayilik görüldüğü bir ülkede tavassut çok gereklidir. Tavassut olmazları oldurur olanaksız bir şey bırakmaz. O nedenle insanlar anayasanın güvencesinde olmaktansa eş-dostun güvencesinde olmak isterler. Ondan çoktur dayanışma dernekleri. Anayasanın şemsiyesinde kanunların gölgesinde güçlü birey olmaktansa, güçlü birinin gölgesinde olmayı tercih eder çoğu insan.


O nedenle birine- birilerine yaslanarak yaşamak zorunda insan. Tanıdık birini bulursa bir devlet dairesinde itilip-kakılmayacak, adam yerine konacak. Adam yerine konmayanları yenmek hele daha zevklidir. 


Hayatta itile-kakıla, kazık yiye yiye artık birine yaslanabildiği kadar kendini güvende hissedecek. Esnaftan da kazık yiye yiye korunmak için tanıdık birini arayacak. Ayakkabı bağı almak için tanıdık ayakkabıcınız var mı diye soran arkadaş bilirim.


Bir devlet dairesinde işim olduğunda ya da bir şey almam gerektiğinde stres basar beni. Genelde kavga ederim. Esnaftan kazık yemeyi ya da bir devlet dairesinde adam yerine konmamayı hazmedemem.


Kimileri özellikle devlet dairesinde ne istediklerinden önce kim olduklarını söylemeyi tercih ederler ki istemedikleri şeylere muhatap olmasınlar.”Sen benim kim olduğumu biliyor musun" Sorusu başka dillerde var mıdır bilmem. Kim olduğumu söylemediğim için onbeş gün alamadığım tapuyu bir saatte aldım söyleyince.


Ama tavassutun da bazı sakıncaları yok değil.Yatak bulamadığı için onaltı kişilik koğuşta sedyede yatmakta olan kayınpederim bulduğum tavassutla iki kişilik odaya alınınca tecrit koğuşuna atıldığını, ölümünün yaklaştığını düşünmeye başlamıştı.Güç bela ikna edebilmiştik tavassutla bu odaya alındığını.


Bildiğim en çılgın tavassut hikayesi bir müdürün genel müdürünü uçağa bindirme hikayesidir. Uçakta yer olmayınca tanıdık bir polis müdürü bir yolcuyu “bizimle emniyete kadar geleceksiniz” diye indiriyor, genel müdür yedek yolcu olarak uçağa biniyor, uçak kalktıktan sonra “bir yanlışlık olmuş” denilerek yolcu bırakılıyor ve böylece genel müdür selametle gidiyor varacağı yere.


Bizim tavassut hikayemiz ise bankadan kredi almakla ilgili. Ama büyük çaplı bir işadamının alacağı kredi değil. Mütevazi bir devlet memurunun alacağı ihtiyaç kredisi. Aslında benim bir banka müdürü arkadaşım var. Normalde elimize bir bordro alarak gidiyoruz arkadaşa. Daha önce defalarca kredi çektiğimiz ya da kefil olduğumuz için diğer evraklarımız bankada var. Güncel maaşımızı gösteren bordroyu götürünce arkadaşın çayını içene kadar kredimiz çıkıyor, işlemler tamamlanıyor ve memur soruyor, parayı nakit mi istersiniz yoksa hesabınıza mı yatıralım?


Bu böyle olduğu halde kredi çekecek bir arkadaşım çekeceği ve benim de kefil olacağım kredi için kendi tavassutunu kullanmak istedi. Belki bana ihtiyacı olmadığını göstermek istiyordu.Bu nedenle banka müdürü arkadaşımdan alalım diye ısrar etmedim. Krediyi bacanağının tanıdığı bir banka müdüründen alacaktık.


Tavassutumuzun konusu kısaca şöyleydi; arkadaşın bacanağı bir bankada güvenlik görevlisiydi. Müdürüne kredi alacağımız banka müdürüne telefon ettirmişti yardımcı olması için. (Kendi bankasından neden almadığımızı ise sormadım bile) Neyse biz bankaya gittik ve doğrudan Müdire Hanımın odasına çıktık.Müdire Hanım bizimle ilgili telefon almadığını söylediyse de sorun yoktu. Devlet memuru olduğumuz, kredi için de şartlarımız tuttuğu için sorun yoktu. Bizzat kendisi aşağıda bizimle ilgilenecek memura götürdü ve işlemlerimizi yapmasını emretti.


Ne yalan söyleyeyim bu hareket karşısında ezim ezim ezildim. Yerin dibine girdim.Bir kere gittiğimiz banka özel bir bankaydı ve pırıl pırıldı. Yerler bal dök yala. Müdire Hanım ise adeta bir manken..güzel ve zarif. Benim bir kamu bankasında göbekli müdür arkadaşımın esamesi bile okunamazdı bu hanımın yanında. O an ben de bundan sonra alacağım müteakip kredileri bu bankadan almaya karar verdim. Arkadaş hatırı da bir yere kadardı yani.Arkadaşı satacaktım çaresiz.Bu özel sektör de bir başkaydı canım.


Müdire Hanımın bizi teslim ettiği memurun yanında bir müşteri olduğundan, bankadaki oturma sistemi, bir çalışan bir memur olduğundan, bekleme salonundaki sandalyeler de dolu olduğundan ayakta bekliyorduk. Banka özel sektör bankası olduğundan kaynaklar maksimum kullanıldığından ayakta bekleyecek yerler sınırlıydı ve beklediğimiz yer giriş kapısının ağzındaydı.


Beklerken öğrenmiştik. O gün elektrik parasının ödenmesinin son günüydü.Saat onaltıda süre dolmuştu ve ödeme yapmak mümkün değildi. Bunu nereden mi öğrendik?Sık sık sırtımıza vuran kapıdan sonra kapıdan her girene bize ısrarla kredi kartı vermeye çalışan güvenlik görevlisinden. 



Kapı her açıldığında sırtımıza vurduktan sonra elektrik parası ödemesinin saat onaltıda sona erdiğini söylemekteydi. O kadar öğrenmiştik ki artık sırtıma kapı vurunca ben söylemeye başladım. Güvenlik Görevlisinin bize kredi kartı verme çabası da ayrıca takdire şayandı. Özel sektör bir başka çalışıyordu canım. 


Sırtımıza vuran kapı.


-Elektrik parasının ödenmesi onaltıda sona erdi.


-Bizim kredi kartından verelim.


- Vallahi kartımız var almayalım.


Bu böyle neredeyse saatlerce sürdü sanki. Nihayet Müdire Hanımın bizi emanet ettiği memur boşaldı.Biz de güvenlik görevlisinin ısrarla uzattığı kredi kartı formunu doldurmadan memurun yanına kendimizi atmayı başardık.


Birimiz ayakta birimiz oturarak işlemlere başladık. Prosedür uzun sürdü.Bütün belgelerimiz tamamdı. Bütün soruları başarıyla yanıtladık. Ancak bir konuda sorun çıktı. Sorun şuydu, memur krediyi alacak arkadaşa krediyi niçin aldığını sordu. Arkadaş kredi kartı borçlarını kapatmak için aldığını söyledi. Ancak güvenlik görevlisinin bile kredi kartı pazarladığı manken gibi müdür istihdam eden özel bankanın bilgisayarında bu seçenek yoktu. Memur bilgisayarda böyle bir seçenek yok, dedi,Uyduralım bir şey! Mobilya, beyaz eşya, ev, araba alma seçenekleri vardı, ancak kredi kartı borcunu kapatma seçeneği yoktu.


Seçmeyince de işlem yapılamıyordu. Çaresiz yalan söyleyecektik. Kamu bankasındaki göbekli arkadaştan bir çay içimi alabileceğimiz kredi için saatlerdir ; sırtımıza vuran kapı, elektrik parası ödemesi dörtte bitti, bizim kredi kartımızdan verelim, yok istemem kardeşim, lafları ve üzerine de uyduralım bir şey ev, eşya, mobilya lafları artık fazla gelmişti. Güzel dekorasyon, manken müdire hanım etkisini çoktan kaybetmişti.


Sonunda arkadaşım isyan etti. Memura sordu, sizin faiz oranı ne, diye.Memur bir oran söyledi.Arkadaş yüksek almıyorum dedi. Getirdiğimiz evrakları alarak bankadan çıktık. Gittik bizim göbekliye,  çayımız bitmeden sordular, nakit mi hesabınıza mı?

Hiç yorum yok: