FACEBOOK'UN KARİZMASI (Röportaj)

Mahmut da benim fakülteden yemek sırasında yanıma düşemeyenlerden.Sınıf olarak da büyük zaten benden. Daha çok nette tanıdım ben onu. Daha doğrusu tanıdığım kadarıyla röportaj yapmaya karar vermiştim de biraz incelediğimde onu hiç tanımadığımı anladım.

Zira, Mahmut daha ziyade geceleri ortaya çıkan bir yarasaymış meğer. Ben netten ayrıldıktan sonra başlıyormuş esas faaliyeti. 

Bu sefer şöyle yaptık; önce Mahmut'un fotoğraflarını ele aldık, onları sorduk, daha sonra da mesajlarını sorduk. En son da bunların dışındaki soracaklarımızı sorduk. İyi bir şey oldu umarım.


Baba filminden esinlenme var gibi bu fotoğrafta?

12 yıllık dostum 'Bıdık' dır o. Geçen yıl 6 Aralık'ta;''ben gidiyorum;çok üzülme e mi'' dedi ve gitti... Marlon baba ağlamış mıydı bilmem ama; ben günlerce ağladım, gizli gizli.
Lale'ye fal baktırır mısın sürekli? Riskli değil mi abi, ya falda birini görse de öbür Lale'ye anlatsa?

Benim değil, ortadaki lalenin falına bakıyorum burda. Yaban armuduna aşıktı o lale. Karşılıksız bişi tabi...



Şimdi aklıma geldi, aynı isimli biriyle yakalansan ceza indirimi var mı? Resimde Lale seni bir başka laleyle yakalıyor:))

Yok öyle diil; ben de mürdüm eriğine karşı hislenmiştim baharda; ''ilaç saatin geldi Mahmut'' diyodu Lale.





Bu kadar genç görünme, edeleli bir vücut ama boşuna dememişler gözler yalan söylemez diye. Sen de bizim gibisin, yakın gözlüğü ha? Aklıma geldi bir insanın gözleri 50 vücudu 30 yaşında olabilir mi? Yirmi yıl önce gelmiş dünyaya, vücuda yer bakmaya:


Şu anda, suratımdaki şapşal ifadeyi görseydin:) Hemen boy aynasına koşup, güven tazeledim kendimle :)











Mertcan'ın senin bilet işini eline yüzüne bulaştıracağı bu fotoğraftan belli değil mi? Çocuğun ne kabahati var?

Konuşmaya bile değmez. Bu yaşlarındayken Mertcan; biberonuna bira doldurup, birlikte İstanbul turu yapardık.(şaka değil)







Abi sırf karizma için gençlere ne tavsiye edersin? Karizmatik olunmaz doğulur mu diyorsun?

Güneş gözlüğü şart.












Ünal'ın bu masayı senin için hazırladığına emin misin? İki erkeğin buluşması için fazla romantik değil mi?

Ünal o masayı doğum günümde, ben ve Shakira için hazırlamıştı. Şeytan dürtmesi sonucu, Ünal ve Shakira; ''biz birbirimiz için yaratılmışız, adios maho'' yazıp, kaybolmuşlardı. Bodrum tanrıları çarpsın onları!..









Bu fotoğrafı bir yönetmen gördü mü? Bu fotoğraf için Kadirizmin bitişi Mahmutizmin başlangıcı diyebilir miyiz?

Çıkaramadım; Kadir kim?.. :)




Abi ağaç sevgisi, doğa sevgisini sen yanlış anlamışsın sanki? Doğayı sev yeşili koru demişler. Sen resmen yeşille dansediyorsun?Aranızda boy problemi var gibi geldi bana?

O limon çamını, 12 yıl önce ben dikmiştim bahçeme. Saatlece dibinde oturup keyf yaparım.Ben bir şamanım sanırım;aşığım o çama... Boy farkımızı bana hiç hissettirmedi, sağolsun...







Binen çok diyorsun ama şikayetçi değilsin. Sırtına binmek şikayete bağlı bir suç biliyorsun.

Üstelik 36 saattir uykusuzdum o anda. Cem Onat, havuz başında biberon partisi vermişti, bi tırıs bırakıp dönmüştüm, eşek sıpasını :)



Çocukken Kuran kursunda bize gusül abdesti alırken üç tas sağa, üç tas da sola su dökün demişlerdi. Bu çocuk gusül abdesti alıyor gibi geldi bana. Bu yaşta farz değil halbuki.

Cem Onat budisttir. Ganj nehri niyetiyle, arınma ritüeli yapıyo burda. Az sonra su sesinin etkisiyle, leğene işeyeceğinden habersiz...







Abi bu Kurtlar Vadisindeki Konsey toplantısı öncesi mi çekildi? Hangi Mafya gurubundansın çıkaramadık?

Romantik bir müzik sonrası sapıtmışım kanaatindeyim. O gün hangi kurbanım vardı karşımda acep;)Not;Bu resim hakkında, yurt içinden ve dışından gelen mesajlar, başlıbaşına kitap olur:)))








Üstsüz fotoğraflarım basının eline geçer diye korkmadın mı hiç? Bu fotoğraf eski turizm bakanlarından birinin "çirkinler üstünü açmasın" genelgesinden önce mi çekildi?

Bir haplı gazoz durumu olmalı. Burda altsızım da...:))


***
"ıslık çalarak yürümeli bir müddet... enseyi karartmadan..."

Her zaman mı? Moral bozulunca mı?

Islık çalarak yürüyenlerle 'ıslık konçertosu' yapıncaya dek...
***
"Bugün bir kez daha sınanan nitelikli %42, yeni kurucu iradenin membağıdır. Bu her engele rağmen elde edilmiş büyük bir başarıdır."

Islığa gerek yok o zaman?

Aksine; müzik çok ham ve ürkek. Kompozitör desen;yok henüz. Daha çok ıslık çalmalı...
***
"Yaşanmış hiç birşey boşa gitmez. Bir sigara molasının gevşekliğinde,terli yüzlerimize konan sineklerin arsızlığı da, sigaranın ömrü kadar olur."

Ne bu hoşgörü mü? Esneklik mi? Bu da geçer mi?

Sigaradan son fırtı çekerken, şamarı patlatmak.Referandum yenilgisi sonrasında, kendimde çevremdeki bezginlik, bir anda öfkeye dönüşmüştü içimde. Heryanıma arsız sineklerin işgal ettiği hissine kaplmıştım. 

***
"ruhunda kanama olan dostlara; doldur sufi kadehleri aşk ile!.."

Ruhunda kanama...bunun üzerine söz söylenebilir mi? Bu kadar güzel bir sözün üzerine. Sufi kanamamızı durdurabilir mi?

Sufi kadehleri doldurur; adabıyla içip, 'can cana' diyebilenin kanı, kevser şarabına dönüşür, ossaat. Bilirim de konuşurum :)
***
"sonbahar vefalıdır;papatya tohumlarını saklar bağrında..."

Her mevsime sözün vardır senin. Diğerleri için ne dersin?

Diğerleri gelir geçer. Sonbahar;deler geçer...ya da "ve sonbaharla arkadaş olup düştüler yola; baharı karşılayıp, papatyadan bir taç yapacaklardı... sol omzunda bir beyaz güvercin yaz'ın...

***
"Dünya basketbol şampiyonası, evimin karşısında yapılıyo ama; bilet almayan hayırlı yeğenim Mertcan(orda görevlidir) sayesinde, Fransa maçını tv da izliycem..."

Allah sana ev vermiş, spor salonunun karşısında vermiş, dünya şampiyonasını da o spor salonuna getirmiş. Helva yapmayı neden yeğenin Mertcan'a bıraktın da açıkta kaldın? Mertcan'ın bayram harçlığında ceza olarak bir tenkısata gidildi mi?(Umarım doğru yazmışımdır)

Tamamen, Mertcan'ın karakterini ölçmeye yönelik bir tavırdı benimkisi.Enflasyonun çok üzerinde zamlar almıştır harçlığına, ama heyhat! 12 dev adamın en dev olanlarından birisi, yakın arkadaşımdır;istesem, Tanjeviç'in yanında izlerdim valla. Ataköy'ü bilir misin? İstanbul'un ortasında bir vahadır,adeta. İşte bu vahanın karşısına, güya, olimpiyatları bize verecekler diye, 15 yıldır habire spor komleksi yapar devlet. Onların inşaatını izlemekle geçti delikanlı yıllarım. Öncesinde, milli futbol takımının antrenman alanıydı ve yemyeşil bir ormandı. Devlet de okur belki bu röportajı ümidiyle mevzuyu biraz şeetim ama...Ah Mertcan,...Finalde bizi dağıtan Amerikalının formasını bile getirse; ''sieeeeee!'' derim O'na.

***
"İşte kavuştuk İstanbul... Sessizliğinle şaşırttın beni!.. 12 Eylül günü haykırarak, ''HAYIR'' demeye hazırlanır gibisin..."

Meğer fırtına öncesi sessizliğiymiş mi diyorsun şimdi?

Varoşların kurnazlığı diyorum.
***
"ciddi işlerle uğraşasım hiç yok, şu sıralar..."

Arada gerekli mi Boşvermek? Hangi dozda verelim boşu? 


Küçük sahil kasabasına kaçma sendromu'' başladığında, hemen boşa atmalı vitesi. Kayışı koparmadan az önce...




***
"hüznün dili farklı olsa da, acısı aynı olmalı... Lakin; beğendiğimiz şeyleri satın alamayınca duyduğumuz acıların yanında nedir ki, başkalarının hüznü!.."

Güzel bir eleştiri.AVM'lerin önüne çerçeveletip assak frenler mi biraz?

Hem de nasıl frenler! Adamı öyle bir döverler ki, asgari ücretle çalışan AVM emekçileri...

***
"30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Dizlerinin üzerinde yaşamaktansa, bir ağaç gibi ayakta ölmeyi bilenlerin ruhları şad olsun."

Cumhurbaşkanı veya başbakan olsan da böyle mesajlarla milletin kulağının pası silinse..

En büyük korkum;pisipisine ölmektir.Yaşarken duyduğum tatminsizlikleri, ölürken giderebilme arzusu var bunun altında, sanırım. O dediğin makamlarda olsaydım böyle konuşmazdım ama. Epey süslü yalan arşivim vardır.

***
"Tutturmuşlar bir; ''göründüğün gibi ol !'' İyi de; hanginize göründüğüm gbi?!..."

Fotoğraflarından seçsek olur mu nasıl görüneceğini. ?

Gözlerim kapalı olan foto uyar mı acep?


***
"İstanbul'a dönmeye hazırlanan kahramanımız, düzenli bir şehir adamı olmak için, erken yatmaya karar verir... İçindeki zombi, endişelidir..."

Şehir,iş hayatı mı zombiyi endişenlendiren?

Ağaçlarla göz hizasında olmayı seviyorum.Yaz boyunca da öyleyim. İstanbulda yeşil bir semtte yaşamama rağmen, 9. katta oturuyorum. Kuşlar bile rüşvet almadan çıkmıyolar pencereme.Beş yıldır, mesai gerektirien işlerde çalışmıyorum.

***
"İlk çağlarda Sparta krallığı yapan Agesilaus'a sormuşlar: ''Doğruluk mu daha büyük meziyettir, yiğitlik mi?'' Agesilaus cevap vermiş: ''Bütün insanlar doğru olsaydı, yiğitliğe ne lüzum kalırdı''

Akşamları çocuk bilgisayarı vermeyince bak neler kaçırmışım.Bu durumda yiğitlik yanlışa borçlu bir anlamda?

Yiğitlik hüzün vericidir aslında. Genelimize benzemeyeni, ite kaka atarız öne ve toprağa düşüşünü izleriz. Düşmeyenlerin hikayelerini okur,avunuruz.

***
"ve, türküye oturur bir çoban; yıldızlar dinler..".

Bu sözü sormaya gerek yok.Çerçevelet as duvara.

Haklısın. Kaçasım vardı dağlara, bunu yazdığımda.
***
"Facebook'un 'arkadaş bulucu aracı' ne ola ki? Duruma bakılırsa, herkes, harıl harıl arkadaş aramaktaymış... Yani mevcut arkaaşlara, bir nevi; diş dolgusu muamelesi! Esefle izliyorum!...;)"

Ben de..

Müşteri kızıştırmak için, feysbuk'un puştluğuymuş bu durum. Meğer biz de, başkalarına öyle görünüuomuşuz.
***
"kendi hükümetimin, his işleri bakanlığından..."

Diğer bakanlık isimlerini alsak senin hükümetinin?

Koalisyon hükümeti olduğundan, payıma sadec 'his işleri' düştü. Bana yetiyo abi :)
***
Feysbuk cemaati; bilmem kaç bin yıllık felsefe tarihinde söylenmiş *manalı sözlerin külliyatını, zihnime zihnime fırlatmaya ara verseniz azcık,diyorum.. Çünkü; hangi lafı kim söylemiş, ne maksatla sarfetmiş,o laf bugün nerde söylenirse 'cuk' diye oturur;hepsi birbirine karıştı! Entel infilakı yaşıycam mazallah! Vebali boynunuza ha...:)

Bana da haftada bir dozdan fazlası dokunuyor. Yan etki yapıyor, o nedenle durgunlaştım, sessiz bir adam oldum. O sözlerin üzerine söz söylenmez, diye:)))

Felsefe,sosyoloji ve ulaşabildiğim kadar;antropoloji + astronomi manyağı bi adamım ben. Ne bulursam, içerim adeta. Feysbuk cemaati, en rafine olanlarını seçip paylaştığı için, es geçmem mümkün olmuyo. Öyle yapınca da; ''yanıyor mu yeşil köşkün lambası'' hallerine düşüyorum. Bu yazıdaki hislenişimle alakalı olarak, Nuray hocamın hedef yapılmasına üzülmüştüm. Oysa ki O, bu konuda en seçici davrananımızdır.

Herkes, birbirine öykünmek yerine, daha çok kendini ifade etse, dadından yenilmez feysbuk... Başkalarınca beğenilmek, hoşuma gitse de; eklediğim müzikler ve ifadelerim, sadece o anki ruh halimle ilgilidir.

***
Ponpon kızlar için "ara sıcak " deyimin çok güzel.Olayı tam açıklayan bir söz olmuş.Ben de o nedenle hoşlanmıyorum. Sana sormak istediğim, bizim nesil Duygu Asena ile büyüdü. Kahramanları kocasına sevgilisine kızıp Paris'e gidiyordu. Bizim kızlar da o reçeteye göre bizi yargılıyordu. Ben Asena'nın bizim nesilin evliliklerinde etkisi olduğunu düşünüyorum. Sorum; Asena kızlara feministliği öğretti bize de kadına değer vermeyi. Ponpon kız olayına tepkimiz bundan olabilir mi?

Rahmetli Duygu Asena, yazılarıyla da, fiziğiyle de, beni hiç etkilemedi. Etkilediği kızlardan da uzak durdum.Çok şükür ki; etkilenmeyen kızlar, kahır bir ekseriyata sahiptiler bizim ormanda.Bizim kuşağın kadın anlayışı; 'pastanede karşılıklı keşkül yemek' le özetlenecek kadar vahimken; feminist dalga, keşkül kaşığını gırtlağımıza sokmaya kalkıştı! Heba oldu; Dursun gibi utangaç nice delikanlımız, valla.
Bütünün parçalarından birini cımbızla çekip ''ahan da asıl mesele budur!'' diyenler, bana hep gülünç gelmiştir.Kızların meseleye yaklaşımlarının da;moda olan bir gömleği alma heyecanından,daha fazla olduğunu düşünmedim. ''Valla bacım; biz aşiretcek feministiz'' diyerek avlanan apaçilere, yararı olmuş mudur, bilemem.
Ta Paris'e kadar kaçmamı gerektirecek ciddi tartışmalara girmedim ben kızlarla. Param kadar sorun çıkarmaya özen gösterdim. Bursa'da okumanın avantajıyla, param olduğu zamanlar, teleferikle ya da dolmuşla Uludağ'a kaçıp, rakı içtim. Kadına değer vermemeyi anlamam, mümkün değildir. Onlar;okyanuslardır. Ponpon kız ya da ona benzer hallerde görmek, fena halde canımı yakıyo.
***
Profilinde kolejli bir erkek olduğun anlaşılıyor. Kolejli kız tanımı vardır da kolejli erkek nasıldır. Türk filmlerinde gördüğümüz uzun paçalı pantalonlu, mini etekli kızlarla danseden vur patlasın çal oynasın gibi mi?

'Sustalı bıçağı olan bir muştayla uyurdum' diyeyim de, anla benim kolejli yıllarımı.Ankara'da yatlıydı. 'Vur patlasın' kısmı bana uyuyo da; çal oynasın kısmında, yutkundum sadece. Epey vurup patlattılar suratımı. Vurduklarım patladı mı; bilmiyorum.
Kendimi daha rahat koruyabilmek düşüncesiyle, güreşçi olmuştum.Güreş minderine vurmaktan, üç yıl boyunca başım ağrımıştı. Yıldızlar kategorisinde, güreşçi lisansım ve madalyalarım vardır. Hadi vazgeçtik; tenisçi veya çim hokeyci olmaktan; futbolcu olmayı bile hayal edecek lükse hasret, bir kolejli erkektim :) Guleşçi olunca, değişen tek şey; beni dövmek için,biraz daha kalabalık gelinmesi oldu:)) Üniversiteye geldiğimde, fena halde yorgundum.

***
Benim için sorulan, Ümit'e de sorduğum soruyu sana da sorayım. Sen hep böyle miydin, sonradan mı oldun?

Nasıl görünüyorum ordan,bilmem ama; sanırım, değiştim biraz. Üniversite öğrencisi Oğlum ve Kızım'ın baskıları, fena presliyo nicedir. Akıllı uslu bi adam olmaktan ödüm patlıyo be Erkan! Ben bile o halimi çekemem. Şaka değil bu; çok ciddiyim.
***
"fena halde romance hallerdeyim; uzak durun kızlar...;)i "demişsin bir şarkıyı paylaşırken. Sahiden var mı öyle bir tehlike?

Olmaz mı! Bildim bileli çok romantik ve çapkın biriyim. Zamparalıkla karıştırmayın ama çapkınlığı! Yakın arkadaşlarıma bile, bu ikisinin farkını anlatmakta çok zorlandığım düşünülürse; bu röportajı okuyacak olanların bir kısmınca, anlaşılamamaktan korktuğumu söylemeliyim. Benimkisi, sanatçılara özgü; güzele karşı duyulan, yoğun bir heyecan dalgası olmalı. Bu güzelin illa da, kadın olması da gerkmez. Bir ağaç ya da; bozkırın ortasındaki bir gölge bile olabilir. Yine de,kadınların yeri özeldir tabi. Güzel bir müziği dinlerken, rahatlıkla aşık olabilirim. Uzun sürmese de; aşk aşktır. Hele mevsim sonbaharsa ve güzel de müzik varsa; hiç şansım yok!.. Benimki; bir duruma, bir an'a aşık olmak sanırım. En ucuz ve en zararsız sarhoşluk hali... Tek bir insana aşık olabileceğimi sanmıyorum. Aksi olsaydı; başımın beladan çıkmaması gerekirdi İstanbul'da.
Saldırgan olmamak ve kendisi dahil kimselere zarar vermemek koşuluyla; zamparalara da sözüm yoktur. 26 yıldır İstanbul'da yaşayan ve eğlencenin kralını bilen birisi olarak, şunu söylemeliyimki; zamparalık, erkeklerin tekelinde filan değil ha! Bu konuda; ne ahkam keserim, ne de öğüt dinlerim. Kısacık bir ömüre, kim ne istiyosa; onu doldursun. Aslında;yazılı ve yazılmamış kurallardan arındırınca bilincimi; insana dair hiç birşeye, şaşmamayı öğrendim ben. Hayyam'cı ve Neyzen'ci felsefeye sahibim yani.

Doldur sufi kadehleri aşk ile...
***
Anlaşıldığı kadar meslektaşız ya da ciddi adamlarız. Sana da diyorlar mı kelli felli adamsın, yakışıyor mu, diye?

Görüntüm icabı; kelli felli olmam mümkün değil. Müfettişlikle başlayıp, yöneticilik yaptım bankalarda. Sadece, para kazanmak için çalıştım. Üniversiteye de, askerlik korkusu sebebiyle girmiştim zaten. Yaptığım her işin, en iyisini yaptım. Çok başarılı bir bankacı oldum. Hani; 'prens' denilenlerden biri... Abartısız; yüz milyonlarca dolar kazandıran işlere imza attım. Ciddi olmanın tek ölçüsü; sorumluluk sahibi olmaktı benim için. Lacivert takımlarla höt-zöt yapanlara fena halde gıcığımdır. Müfettiş arkadaşlarımla da, yönetici olanlarla da da, çok takıştım bu yüzden. Teftiş yaparken 'Gırgır' okurdum bir yandan. Yöneticiliğim sırasında, odamda, ağzına kadar dolu bir mini barım oldu hep; Usulünce içmeleri koşuluyla, personelime de açıktı o bar... Çok pahalı mefruş edilmiş, gösterişli odalarda oturan birisi içmiyosa, niye işgal etmeliki odayı! Kimseyle, emir kipiyle konuşmadım; bana konuşanlarla da geçinemedim. Personelime, istedikleri kadar izin kullanma ve çok uykuları varsa, işe gelmeme hakkı verdim. (ve hiç kimse bu hakkını kullanmadı yahu!...)
Popülist olma kaygısı duymadan yaptım ama tümünü. Çünkü; istediğimi değişterme yetkim vardı.
Kelli ferli ve nemrut suratlı ciddi bi adam olamadım ama; dadından yenilmez bir 'canım kendim' dim yahu :)
Hadi şimdi sen söyle; benden, kelli ferli ve de genelin anladığı haliyle, ciddi bi adam olur mu?! Herkes, çok ciddiye aldı beni ama.
***
Geceleri çocuk izin vermediği için sizin terelelli muhabbetlerinize katılamadığım için tam bilmiyorum. Kaynak belirtmediğin bütün sözler sana mı ait? (Paylaşırken yazdığın kısa cümleler dışında uzun metinler)

Şimdi anımsamam mümkün değil, hangi sözleri paylaştığımı...Lakin; terelelli muhabbetlerinde, yabancı kaynak kullanmış olacağımı sanmıyorum. Orada, ailemle sohpet eder gibiyim. Şöyle diyelim en iyisi; oturaklı ve çok beğeni alan sözler, mutlaka bana aittir:))
Feysbuk ortamında konuştuğum okul arkadaşlarımın çoğuyla ve diğerlerinin büyük kısmıyla, yüzyüze gelmişliğim bile yoktur. Burda tanışıp, kanka olduk:) İstemeden birilerini kırarım endişesiyle; yazarken, epeyce elemeden geçiriyorum her kelimeyi. Neler yazarım yoksa :)))
***
 Arkadaşlar nezdinde hem maho ağa hem de mahmut can'sın. Ağalık hele de Maho ağalık tamam da Mahmut Can bende sevimli 6 yaş çocuğu izlenimi veriyor. Mahmut olan dedesinin adı konmuş, olayı kamufle için Can ismi eklenmiş gibi.Gördüğüm kadarıyla, resimlerde ağa, mesajlarda can'sın..Sence hangisi ağır basıyor?

Valla buna gelinceye kadarki sorularda, çala klavye,aklıma gelen ilk sözleri yazmıştım, burda tıkandım ama... ''Senin için hıyarın teki diyolar; hıyar mısın sahiden?'' diye sorsaydın; ''halt etmiş münafıklar!'' der, çıkardım işin içinden. Ama böyle tatlı talı övgü olunca; ''sadece, ağa ve can mı demişler! Ben kralım bee!'' diyesim geldi.:)

***
Paylaşımlarının önüne kısa özlü ve güzel mesajlar..Büyük beğeni topluyor. Çevrende bir hare oluşmuş..Bu sende bir sorumluluk duygusu yaratıyor mu yoksa dostlar arasındayım durumu mu?

Bişeyler yazınca; o müziğe notalar ilave etmişim gibi hissediyorum. Seçtiğim her müzik ve söz; o günkü ruh halimle örtüşür. Kendimi ifade etmeye çalışırken,içimden bi tutam Maho serpiyorum videonun üzerine.
Seçimlerimde,sadece kendime karşı sorumluyum. Feysbuk yoldaşlarıma tercihlerinden dolayı, saygılı olma sorumluluğum var sadece...
***
İnternetin daha az yazı daha çok görsellikle birlikte bir yeni tür ortaya çıkarıdğını düşünüyorum. Sen, Ümit, Şerife vs. gibi iki bin arkadaşı olanlar da var. Ne desek bunlara, internet vc si mi? Senin müthiş bir birikimin var. Zevkin var. Bunları kitap, internet sitesi gibi derli toplu birşey yapmayı düşünür müsün?
Bu kadar övgüden sonra, site de, kitap da kesmez beni abicim!Ama; ''maho'nun çay ocağı'' isimli bi sitem olmalı bence de. Kendimiz demler, kendimiz içeriz. Aklıma yattı bu. Şerife çay yollar İngiltere'den, Ümit, kek-pasta neym yapar... Sultan da,Malatya şire pazarından el atarsa...:)

Benim iki bin arkaaşım olsaydı, özerklik ilan ederdim be! 350 yoldaşımla bile, Spartaküs havalarına giriyorum bazen...;)

Bu kadar uğraş, pasylaşım, derdin ne? Ne yapmak istiyorsun? Arkadaşlar arasında güzel bir muhabbet mi? İyi vakit geçirmek mi?

Bu soruya cevaben, kitap bile yazabilirim... Herkes çok yalnız ve kimsenin kimseyi dinleyecek takati kalmamış. Elbette; muhabbet edip eğleniyorum da. Sanırım herkes gibi asıl derdim; ''ben de yaşıyorum ve değerliyim! Farkıma varın lütfen!'' diyebilmek...
***
Son soru bir istek sorusu arkadaşlardan, bayan arkadaşlardan:

senden daha yakışıklı ve sportmen bir damadın olursa nasıl geçinmeyi düşünüyorsun?"....

Öyle birisi var mıdır :)))

7 yorum:

Unknown dedi ki...

Facebookun giderek güzelleştiğine şahit oldum. Cidden çok etkileyici buldum.

Unknown dedi ki...

Ahhaaa:)))

ipek dedi ki...

ben böyle tatlı bir muhabbet okumadım daha önce..Mahmut abim demiş ki;''çoğu arkadaşı facebookta tanıdım yıllar sonra.varlıklarından bile haberim yoktu.''ben de onlardan biriyim.ama iyiki kötü bir sebeple de olsa tanımışım görüşüm kendisini.mutlu oldum böyle bir insanı hayatıma kattığıma.bu söyleşiyi yapana da kocaman bir teşekkür yüreğimden.

sedat dedi ki...

çok eğlenceli bir söyleşi

Adsız dedi ki...

iyi hoş güzel

Adsız dedi ki...

az önce "adsız" başlığı altındaki yorum benimidi a dostlar, ben Facebook'un yıldızı Ümit! :)) Oğlum Poyraz ; "yorumunu adsız üzerinden yap " diyerek bana pratik bir yol önerdi...Bunda kelli , adsızdan yapcem yorumumu, üstüne ekliycem adımı, nüfusumu..Nassı ama? bu arada, Mahmut bi daha söylüyorum, zaten ilk fotoğrafla çarpılıyo millet, sonuna doğru yamulmalar, her türlü ortopedik arızaya yol açıyosun ben mübarek insan...Çok güzel, on üzerinden 11 veridm..sana da , Erkan ustama da...)

Unknown dedi ki...

Canım röportajım, nasıl özlemişim yahu:)