TEKNOLOJİNİN CILKINI ÇIKARMAK



Bir yazarımıza göre hiç birini biz icad etmediğimizden. Kimine göre bizde ihtiyaçtan keşfedilmediği için kullanmasını bilmiyoruz. Araçlar, makineler, trafik ışıkları vs. Hiçbiri ihtiyaçtan doğmamıştı bizde. İhtiyaç duyanlardan alıp getirmiştik. Dolayısıyla yerinde ve zamanında kullanmasını ondan bilmiyorduk.

Ben bu kadar keskin bakmıyorum olaya. Sonuçta herkes her icadı kendine göre algılıyor ve ona göre ilişkisini oluşturuyor. Bir tercih olarak bakıyorum ben buna. Olumsuz kullanımına ise özgürlük tanımı çerçevesinde bakıyorum. Benim özgürlüğüme engel olunmadığı ölçüde herkes aletlerle istediği ilişkiyi kurabilir. Damacanayla kurulan ilişkiyi tabi ki kınıyorum(!).

İlk olarak bir arkadaşımın dikkatini çekmişti tatilde:

-İnanmayacaksın ama plajda bir şemsiye bir telefon adeta, demişti.

Ona inandık, artık beş telefon bir şemsiye durumuna geldik. Sofrada sağ elinde çatal, sol elinde telefon, mesaj arası yemek yiyen oğlum. Otobüste bir eliyle tutunan kızın diğer eliyle o şartlarda mesaj çekmesi. Sokakta telefonla kavga edenler. Evet, hepsine alıştık. Arabada telefon sakıncalı mı onu bile umursamıyoruz artık.

-Bu ülkede ne görsem şaşırtmaz beni artık, demiştim bir zamanlar. Fakat olaylar ve insanlar o kadar hayal ve mantık üzeri gelişiyor ki beynim yetişemiyor ve elinde olmadan sözünü tutamıyor, şaşırıyor.

Bir mola yeri. Saat gecenin dördü. Uzun bir yolculuğun ortası, yarı uykulu halde indim otobüsten.  Eskiden tuvalet, mola yerlerinin bir kenarında olurdu. Kenardan gider gelirdiniz. Şimdi baş köşeye konmaya başladı tuvaletler.  Ulaşmak için bir sürü satılacak şeyin arasından geçilerek gidiliyor tuvalete.

Kapitalizm nihayet keşfetmiş. Tuvalet kenardayken millet ihtiyacını görüp canı isterse içeriye girerdi eskiden . Şimdi bir sürü şeyin arasından geçerek gidiliyor ki insanoğlu bu, gözü mutlaka bir şeye takılır alır ya da yemek yer, çay içer.

Ben de bu halde geçerken bir telefon firmasına ait stant gözüme ilişti. Fakat kontör satan bir stant değil, (kontör büfede satılıyor) bildiğimiz abonelik işlemi yapan, hat satan bir stant. İşin ilginci görevli de var. Başımı iki yana sallayarak geçtim yanından.

Gecenin dördü, bir mola yeri, öyle bir yerleşim yeri de değil burası epey uzak en yakın yerleşim yerine. Bir telefon firmasının standı, görevlisi ve hatta bilgisayar tarayıcı tam tekmil.

Burada kim abonelik işlemi yaptıracak ki?

-Yola çıkmadan bir telefon aldığı halde hat almayı unutanlar mı?

-Gittiği yerdeki arayacağı kişinin hattını diğer firmada olduğunu rüyasında gören ve bu nedenle yeni hat alma ihtiyacı duyan mı?

-Gideceği yere hediye olarak kestane şekeri alan ve yanında bir telefon hattının iyi olacağını düşünen biri mi?

-Artık çocuğuna oyuncak götüren babalar yerine hat alan babalar mı türedi, ondan mı?

-Uğurlamaya gelmeyen sevgilisine kızıp diğer operatöre geçenler mi?

Yıllardır yollardayım. Mola yerlerinde tuvalet, yemek bilemedin bir çayla sigara ancak yetişir insan. Anons başlar hemen. Molada tuvalet, yemek, çay, sigara tamam da telefon hattı, güldüm içimden.

Tuvaletten dönüşte çay içmeye oturunca anladım bu toplumun ne kadar gerisinde kaldığımı. Standın önünde var bir kalabalık. Dedim, soruyorlar herhalde. Baktım, görevli hat zarfını veriyor, kimlik fotokopisini alıyor tarayıcıdan. Baya bildiğimiz hat alınıp-satılıyor ve benim gecenin bu saatinde sinek avlar ancak dediğim görevli işten başını alamıyor.

Gecenin bu saatinde, bu mola yerinde neden hat satın alındığını hala öğrenemedim fakat daha önemli bir şey öğrendim. Pazarlama, istenilen mal veya hizmeti, istenilen yerde, istenilen zamanda, istenilen şartlarda isteyen kişiye hazır etmektir, diye öğrenmiştik. Bildiğin arz ve talep oluşmuş. Çek fotoğrafını mikro iktisat dersine çalış.

Düşündüm de, artık bu toplumu anlayamıyorum. Bilgim, birikimlerim, deneyimlerim ve hayallerim yetmiyor anlamaya. Bu bildik kuşak çatışmasından da öte bir şey.

Gitme zamanı geldi mi ne?

Hiç yorum yok: