YER ZENGİNDİR!


-On bir yaşında birahanede veresiye hesabım vardı!

Bunu anlatan artık otuz yaşına gelmiş ama hala tam bir fırlama olan işyerinden bir arkadaştı, öğrenciliğimde. Ne zamandır gidiyordu ki birahaneye, veresiye hesabı olabilecek derecede eski ve hatırlı müşteri statüsüne kavuşmuştu on bir yaşında.

Benden bir hayli büyük bu iş arkadaşımın, dediklerini test etme olanağımız olmadı. Abartı,  yapmakta olduğumuz pazarlamacılık işinde bir parça zaten vardı. Sadece bir defasında o birahaneye gittiğimizde herkesi tanıdığına, orada bir geçmişi olduğuna şahitlik etmişliğim vardır.

Benim kahvehane hayatım da bir hayli eskidir. On üç yaşında başladım gitmeye. Fakat bizimki kahveye gitme değil, bir nevi televizyon izleyicisi konumu. Evlerde televizyon olmadığından kahveye gidiyorduk seyretmeye. Sanırım kolluk kuvvetleri de müsamaha gösteriyordu, on sekiz yaşın altındakilerin kahveye gitmesine. Yoksa o zaman da yasaktı. Ben bu kadar erken başlayınca gitmeye, bir defasında polis baskını ihbarı alan kahveci, yaşı küçük olanların kahveden çıkmalarını istedi. Tam yerimden kalkacakken:

-Sana demedim, sen otur, demişti. Ya yaşımı büyük sanıyordu ya da eski müşteri hatırı. Bilemem artık.

Bu kadar erken yaşta ve bu kadar çok gidince, kahve hayatı-kültürü ister istemez yaşamımıza yön veriyor ve çok şey öğretiyor insana. Kahvede öğrendik adabı, raconu, insan ilişkilerini ve tabi ki oyunları. Yaşamın sonraki aşamalarında orada öğrendiklerimizi uyguladık. Tecrübelerimizden yararlandık. Aslında bu kadar insanın zamanının büyük bir bölümünü geçirdiği kahve kültürünün bir ansiklopedisi yazılmalı bence ya da erkekleri tanıma kılavuzu. Deyimleri, alışkanlıkları ve yazılı olmayan kuralları. Çok işe yarar inanın.

Şimdi, okey oynuyorsunuz. El sıkıntılı. Boşa koyuyorsunuz olmuyor, doluya koyuyorsunuz almıyor, öyle bir durum. Üzerinizdeki bir taş atmış. Alsanız per yapmayacak ama belki ileride işinize yarayabilir. Çifti de çıkmış, bir daha da gelmeyebilir. Türlü alternatifleri deniyorsunuz bir türlü olmuyor. Böyle durumlar için bir söz vardır:

-Taş çek, yer zengindir!

Evet, taş çekin. Okey de gelebilir, beş taşın ortası da. Ya da hiç işinize yaramayan bir taş. Sonuçta umuttur taş çekmek. Okey de, beş taşın ortası da, on eldir beklediğiniz kırmızı ikili de yerdeki taşların arasındadır.

Yaşam da öyle değil mi? Umut bittiğinde yaşam da biter. Bir arkadaşım var, fakülteden sonra önce memuriyete başladı. Baktı olmuyor, kariyer bir mesleğin sınavlarına girdi ve kazandı. Fakat yaşı otuza gelmiş ve kimi kimsesi de yok. Torpil anlamında. Duymuş ki torpilsiz asla girilemiyor oraya. Başka iş dene, diye tavsiye ediyorlar ya da başka pozisyondaki göreve razı olmasını istiyorlar. Fakat ne yapsın, yine de giriyor sözlü sınavına, elenecek olsa bile.

Komisyon Başkanı Genel Müdür, masanın başında, soruyor:

-Yaş kaç?

-Otuz.

-Torpilin var mı, tanıdık falan?

-Yok.

-Aynı benim gibi direkten dönmüşsün. Ben de otuzumda girdim ve torpilim de yoktu. Senin torpilin de ben olayım. Hayırlı olsun!

Arkadaşım üzerindeki oyuncunun attığı taşa razı olmamış, yerden beş taşın ortasını çekerek okey dışarı yapmış.

Hiç yorum yok: