DELİKANLILIK ÖLÜYOR MU?

Kocaman bir yazı: yüzde yetmişe varan indirim!

Giriyorsun içeriye, hangisi?

Çiğ sarı bir erkek ceketi ve eflatun bir pantolon. İndirimse indirim. Al giy, güle güle kullan.

Şu kaça?

Ondan yüzde beş indirim, malum yüzde yetmişe varan dedik ya, bu varamayandan.

Ya da bir başka gün bir telefon hattı almaya bir cep telefonu bayiine girdim. Bayiinin camında bir sürü kampanya ilanları.

Girdim içeriye. O kampanya için üç hat almanız gerekiyor, bu kampanya için beş kişiyi davet etmeniz gerekiyor. Filanca kampanya için şu zamandır abone olmanız gerekiyor, derken hiçbir kampanyanın bana isabet etmediği anlaşıldı. Ben de sordum görevli kıza:

-Size de tuhaf gelmedi mi bu kadar kampanyadan bir tanesinin bile bana uymaması?

-Ne yapalım efendim, kampanya şartları böyle.

Sonunda aldım bir hat. Kampanyasız, sade, adi, şerefsiz ve karaktersiz bir hat!

Bunları şundan yazıyorum. Şimdilerde bir reklam var. Eski bir efsane jönümüzü taklit ederek bir kampanya yürütüyorlar. Taklide, kampanyaya itirazım yok Şiddetle itiraz ettiğim, bizim jönlerimiz delikanlıdır. Kesin konuşur. Yüzde şu kadar indirim, öyle şuraya varan, buraya giden demez.

***

Artık duymaktan, okumaktan bıktık. Sevişme görüntüleri ile sevgilisini başkasıyla ilişkiye zorladı. Çıplak fotoğraflarını internette yayınlamakla tehdit etti. Bunun gibi bir çok haber. Boşandığı eşinin fotoğraflarını maille yayan bile gördük. Ya da seviştiği kadınının yüzü görünmeyen fotoğrafını arkadaşlarına göndererek hava yapan zamparalar.

Ben öncelikle bu gelişen teknolojiyi şantaj, teşhircilik gibi kötü amaçla kullanma fikrini anlayamıyorum. Yani bir kadını sevmek, birlikte olmak hemen paylaşılması gereken, şantaja yarayan bir şey mi?

Eskiden delikanlı hamamda peştamalı açılıp bir yeri görünecek diye ödü kopan bu nedenle etek giyen kadınların işinin ne kadar zor olduğunu anlayan adamdı. Nerede şimdiki gibi kendi sevişme görüntüsünü arkadaşına çekip gösteren biri.

Bu ülkede bir hafta önce para karşılığı birlikte olduğu nataşayı bir başkasıyla görüp cinayet işleyenler olmuştur. Ya da pavyonda on dakika önce oturduğu kadını diğer masaya selam verdi diye bıçaklayanları da.

Bu örnekler aptalca olsa bile delikanlı için ölünecek öldürecek kadar değerliydi kadın. Şimdiki gibi görüntüleri sağa sola dağıtılacak biri değil.

***

Bir de işin görsellik boyutu var. Kadın ve erkeğin kıyafet, aksesuar ve davranış yönlerinin birbirine yakınlaşması var. Saç uzatan, küpe takan, kıllarından arınan erkekler, erkek el kol hareketleri yapan erkeksi kıyafetli kadınlar.

Bunların özellikle delikanlılığı bozduğunu iddia edecek kadar saplantılı değilim tabi ki. Ancak neyin neden yapıldığının bilinmesi bilinçli olunması gerektiği kanısındayım. Ayrıca yukarıdaki saplantılarla bunların ilgisi olduğunu da sanmıyorum.

İtirazım şuna: örneğin bildiğim kadarıyla erkeğin küpe takması, yelkenliyle atlantiği geçmenin bir göstergesiymiş. O nedenle dedim oğluma:

-Geç atlantiği yelkenliyle tak küpeyi.

Ya da dövme. Sanki şart. Medyada yoğun bir propaganda var. Olmazsa olmaz. İnsanın ilelebet görmek isteyeceği asla bıkmayacağı ne olabilir ki ömründe, onun dövmesini yaptıracağı veya vücudunda olmasını isteyeceği. Nitekim yazın sürekli uzun kollu gömlek giyen birine sorunca öğrenmiştim. Kolu boydan boya dövmeymiş, gençliğinde yaptırmış, şimdiki konumuyla dövmeyi düşününce hak verdim uzun gömlek işkencesi çekmesine. Veya bir zamanlar uğruna ölmeyi göze aldığı erkeğin adını dövme yaptıran kadının şimdiki kocasından dövmeyi gizlemek için çektiği eziyeti düşününce insanın ömür boyu vazgeçemeyeceği bir sembol olamayacağı kanısına vardım. Evet, silinebiliyorsa karşı değilim dövmeye.

Gelelim kıl mevzuuna. Bizim ergenliğimizde yatılı okulda sakalı çıkmayanlar sürekli traş olurlardı bıyıkları sakalları çıksın, diye. Şimdi ise erkekleri de bakımlı olmak adına kıllarından arındırmaya çalışıyorlar. Bir bayan rektörümüzün bir konuşmasını dinlemiştim televizyonda: beni önce şişmanlatacaklar ki sonra zayıflatma ürünleri satabilsinler!

Bu yoldan gidersek; erkek küpe takarsa iki kat küpe satabilirsin ya da erkekler de epilasyon yaptırırsa sektörün kazancı ikiye katlanır. Bütün moda ve değişiklikler tüketime dönük dikkat edilirse. Madem farklılık olacak, kadınlar bakım yaptırmasın diyen var mı? Kılsız erkek, kıllı kadın.

***

Şimdi anlatacaklarımın da delikanlılıkla ilgisi yok ama ağzım açıldı bari anlatmadan kapatmayayım. Bir mezuniyet gecesi. Kız elindeki bir fotoğraf makinesini babasına veriyor, ne olur fotoğrafımızı çek baba, diyor. Adamcağız makineyi alıyor, kız erkek arkadaşına sarılıyor babası fotoğraflarını çekiyor. İyi çıkmadı şöyle dönün bir daha çekeyim, diyor sonra. Bir başka gün bir adam anlatıyor. Kızım şurada okuyor, şu mesleği olacak, bir de erkek arkadaşı var, bakalım ne olacak? Veya kızının ilköğretimden beri çıktığı beşinci erkekle evinde tanışan baba biliyorum.

Bir kıza arkadaşlık teklif ettiği için kızın babası ve ağabeylerinden dayak yemiş bir olarak ve de kızından matematik defterini isteyen çocuğun kızın babası tarafından kapıdan kovulduğuna şahit olmuş biri olarak kız babalarına kızlarını dövmelerini tavsiye ediyor değilim.

Annesi ve babası çok anlayışlı olduğu için herkesin gıpta ettiği bir kız arkadaşımın kırk beş yaşındaki bir sözünü paylaşmak istiyorum:

-Annem babam hep bana arkadaş gibi davrandılar. Beni hep anlayışla karşıladılar. Başıma gelenlerden sonra anladım ki benim arkadaşa ihtiyacım yokmuş. Zaten çoktu arkadaşım. Benim anne ve babaya ihtiyacım varmış.

Hiç yorum yok: