HER POZİSYONA DÜDÜK ÇALABİLMEK

-Yeni devlet memuru keskin bıçak gibidir, sağa sola sürte sürte körelir.

Bu söz Aziz Nesin’in bir hikayesinden alıntıdır. Devlet Memurunun zamanla reflekslerinin azalmasını, görevini ilk zamanki heyecanla yapmamasını ifade eder.

-Madde üç boyutludur. Hayat da öyle. İlk zaman maddenin ilk boyutunu görürüz çocukluğumuzda. Daha sonra her şeyin gördüğümüz gibi olmadığını anlar, ilk gördüğümüz her şeyin tam tersinin doğru olduğunu ispatlamaya çalışırız. Olgunluk devremizde ise gerçeğe daha yaklaşırız. Üçüncü boyutu da görmeye çalışırız. İlk doğrularımızın çoğu üçüncü boyut sınavını geçer, geçemeyenlerin yerini ikinci boyuttaki doğrularımız alır.

Yukarıdaki iki görüşü bir arada değerlendirdiğimizde; refleksini kaybetmekle bir nevi olgunluk diyebileceğimiz üçüncü boyutu görmek arasındaki farkı iyi görmek gerekir. Çünkü refleksini kaybedenlerin de iddiasıdır üçüncü boyutu görmek, olgunlaşmak. Bazen ısrar edilir:

-Yeni memur değilsin artık, olaylara geniş bak.

-Hala dikine gidiyorsun, olgunlaş artık.

İnsan, yaptığından şüpheye düşüyor ya da onaylanmak-takdir edilmek arzusu tatmin edilemiyor. Acaba sorusu burada ortaya çıkıyor.

-Hata mı yapıyorum?

Böyle durumlarda ise Erman Toroğlu imdadıma yetişiyor. Hani derler ya ekranda topluma hitap edenlerin sorumluluğu var, diye. Evet, ben bir futbol özürlüsü olmama rağmen, Erman Toroğlu’ dan dinlediğim bazı sözler yaşamıma yön veriyor.

En beğendiğim sözü, kendisini kabzımal diye küçümseyenlere verdiği cevaptır:

-Evet ben kabzımalım, hıyardan iyi anlarım.

Fakat konumuz bu sözü değil, düdük çalmakla ilgili sözü:

-İyi hakem, gördüğü pozisyona düdük çalabilen hakemdir.

Hakem, gördüğü pozisyona çekinmeden, korkmadan düdük çalabilmelidir. Büyük takım, küçük takım demeden, “akşam televizyon yorumcuları ne der” diye korkmadan, “şu kulübün başkanı güçlüdür” önyargısı olmadan. Ama gördüğü pozisyona, göremediğinin de sorumluluğunu alabilmelidir dürüstçe.

Oysa öyle mi futbol sahası dışındaki yaşam? Elinde düdük olanlar korkmadan çalabiliyorlar mı? Hak edene korkmadan gösterebiliyorlar mı sarı kartı? Çıkartabiliyorlar mı kırmızı kartı, yüzleri kızarmadan?

-Herkes eşittir, bazıları daha eşittir, sözü nereden kaynaklanıyor?

-Sen benim kim olduğumu biliyor musun, sözü hangi durumda çıkıyor ağızdan?

Ya da bir trafik polisinin haklı sitemi:



-Durdurduğumuz arabadan kimin çıkacağı belli olmuyor.

Bu sadece elinde yetki olanların adil davranması ile ilgili de değil. İnsanın zamanla karşılaştığı haksızlıklara verdiği tepkiler de öyle. Genç insanla olgun insanın tepkisi aynı mı?

-Şimdi bununla mı uğraşalım?

-Şahit yazarlar kaçın!

Evet, yaşam gördüğü pozisyona düdük çalmakla, bir nevi reflekslerini korumakla yaşamın üçüncü boyutunu görmek arasında ince bir çizgide devam ediyor. Hangisi hangi ağırlıkta, hangisinden hangi dozda olacağını deneyimlerimiz, korkularımız, kişiliğimiz ve tercihlerimiz belirliyor.

Hiç yorum yok: