DÜNYANIN EN CESUR İNSANLARI



-Ne güzel, geziyorsun her yeri, yediğin içtiğin senin olsun, duyup gördüğünü anlat!

-Vallahi ben yediğim içtiğimi anlatmak istiyorum.

Bu bizim Ertan Güner’in, “nasılsın” diye soranlara verdiği “sana ne” yanıtı kadar şaşırtıcı biliyorum. Fakat başka türlü anlatmak mümkün değil, meramımı.

Evet, geziyoruz, yiyoruz-içiyoruz. Hakkari’deyken bir arkadaşım da Paris’teydi. Sordum ona da:

-Bu ülkede Paris’e giden mi çoktur, Hakkari’ye giden mi?

Görevli gidenleri düşerseniz sanırım Paris kazanır kıl payı.

Evet, üç tur attım hemen hemen. Her yeri gezdim, yedim-içtim. Bir sürü anı biriktirdim ve bir de ağzımın tadı oluştu. Bir şey yesem bilirim artık ne var içinde nasıl pişmiş. Bu iyi tarafı.

Kötü tarafı ise, Ayvalık’ta yediğin çipuranın üzerine ne yenir ki. Ya da Ağrıda yediğin alabalığın üzerinde alabalık bulabilir misin artık? Erzurum’daki cağ kebabı, Urfa’daki patlıcan kebabı, Bitlis’te büryan, Antakya’da meydandaki künefecide künefe ve Diyarbakır’da kaburga. Say sayabildiğin kadar.

Yemekte ağız tadında zirveye ulaştıktan sonra diğerlerinden zevk almak mümkün mü?

***

Elimde bir CD var. Sevgi Yolundaki kitapçılardan Pavarotti ismini görünce almıştım. Eve varınca utanç içinde kaldım. Evet, yabancı cd ve de özellikle Pavarotti ismi olunca epey ucuzdu ama bilinçli değildim alırken. Beni utandıran korsan cd almak değildi. O da utanılacak bir hareket ama burada vahim olan aldığım cd’nin Pavarotti ve arkadaşlarının Kosova’lı çocuklar için vermiş oldukları yardım konseri cd’si olmasıydı.

1999 Marmara Depreminde unutmadığım bir haber vardır. Hala çözemediğim, çözmeyi, derinine inmeyi, nedenlerini öğrenmek istediğim bir haber; bir insan davranışı. Depremi duyduktan sonra hemen otobüse binen sanıyorum Samsun’dan yola çıkan otuz beş hırsızın yakalanmasıydı haber. Depremi duyan bir sürü insanın içi parçalanırken depremi bir iş fırsatı görebilmenin nedeni ne olabilirdi?

Bu cd’yi aldığımda da aynı duyguları hissettim. Hadi ben Pavarotti dinleyeyim diye aldım da siz nasıl Kosova’lı çocukların sırtından para kazanmayı düşünebildiniz?

Bu olayın bir boyutu. Asıl beni düşündüren ve bu yazıyı yazdıran şeyi cd’yi dinleyince gördüm. Evet, dünyanın en cesur insanları bence Pavarotti ile düet yapan sanatçılardı. Kimler yoktu ki, her biri alanında dünya çapında sanatçılardı. Şarkının bir kısmını bu sanatçılar söylüyor, diğer kısmını da Pavarotti söylüyordu. Fakat şarkıyı Pavarotti söylemeye başlayınca bu zavallı sanatçıların sesi adeta bir sinek vızıltısı gibi geliyordu insana. O nedenle bence dünyanın en cesur insanları Pavarotti ile düet yapmayı kabul eden bu sanatçılardı.

***

Bugünlerde artık her şey insanın elinin altında. İnsanlığın en iyi müzikleri bir tık ötede. Bunun altında da yeni bir şarkı. Ya da ünlü filozofların bir cümlesi, hemen altında da günümüz yazarlarının cümleleri. Bir de benim gibi naçizane yazar olmaya çalışanlar.

Yüzyılların yetiştirdiği filozofların, yazarların, düşünürlerin seçme sözlerinin hemen altında söz söylemek, yazdığı yazıyı yayınlamak, İzmir’de Urfa Kebabı yapmak ya da Pavarotti ile düet yapmak kadar cesur bir davranış değil mi?

Hiç yorum yok: