BİRAZ GEÇ KALMADIN MI?


Eşimin şefi emekli oluyor. Bir veda yemeği. Daha doğrusu veda yemekleri zincirinin ilki. Sadece kendi servisindeki elemanlarıyla. Bizim işyerinin sosyal tesisindeyiz. Yemeğini ben organize edince daha doğrusu sosyal tesisi, konuşmayı da bana yaptırdılar. Veda konuşmaları öyle yani; sıradan, yasak savma şeklinde. Bir elemanın kocasının bile arada gördüğü biri hakkında konuşma yapabilmesi. Ben ne diyeyim, diye itiraz etmeme rağmen söyle bir şeyler diye ısrar ettiler.

Yemek, rutininde devam ediyor. Çatal bıçak sesleri. Yanındakiyle cılız konuşmalar. Baştaki konuşmayı da düşününce olay bir yasak savmaya doğru gidiyor. Kimsenin o geceye dair bir anısı olmayacak. Öylesine bir yemek olacak. Kimse hatırlamayacak.

Hemen durumdan vazife çıkardım. Biraz işyerindeki gündemden haberim vardı. Takıldıkları bir kız vardı. Ben havan atışını tam karşımda oturan bu kıza yaptım. Tam isabet. Herkes bu başlama vuruşunu bekliyormuş ki bir başladı muhabbet, bütün gece sürdü.

Benim için de çok keyifli bir akşam oldu. Ayrılırken emekli olan şef özel teşekkürlerini iletti. Çoğunu ilk defa gördüğüm eşimin işyerinden kız erkek bütün arkadaşları sarılıp öptüler. Genel olarak memnuniyetlerini ilettiler. Muhabbet iyiydi, yemekler ve servis zaten iyiydi her zaman.

Gönül rahatlığıyla eve döndük. Her şey yolunda. Yalnız eşim küçük bir uyarıda bulundu:

-Keşke o kıza yüklenmeseydin o kadar. Alıngandır biraz.

Ertesi günü akşamı ise evde kıyamet koptu.

-Ben sana hep diyorum, sen lafını bilmiyorsun. Nerede ne konuşulur, kime ne denir ölçün yok senin. Kız geldi hesap sordu benden!

-Ben hesap sorulacak bir şey yapmadım. Onun alınganlığı, sor diğer arkadaşlarına!

Diğer arkadaşları benim ölçüyü kaçırmadığımı çok memnun kaldıklarını söyleseler de kar etmedi. Ben kendimden şüpheye düştüğümden işyerindeki arkadaşlarıma sordum. Rahmetli bir meslektaşımın sözleri hala kulağımdadır:

-İçin rahat olsun, senin dokundurmaların takılmaların dozunda. Bana da habire dokunduruyorsun, bekliyorum ki dozu kaçır da sana göstereyim ama hala bekliyorum!

İnsanlar, evlenmeden önce bazı şeyleri fark ederler. Fakat evlendikten sonra düzeltirim, hallederim diye düşündüklerinden üzerinde durmazlar. Evlendikten sonra da ne kadar uğraşsalar da ne kimse değişir ne de bir şeyi düzeltebilirler.

Toplum içinde konuşma tarzı ve şekli konusundaki anlayışımız farklı olduğundan bu konu bir anlaşmazlık halinde kaldı aramızda ve her seferinde de bu kızın şikayeti delil olarak karşıma çıkarıldı.

Bir gün eşimin işyerinden arkadaşlarıyla bir tiyatro gösterisine gittik. Oyunu beklerken arkadaşlarıyla da merhabalaştık. O geceden beri o kızla hep bir mesafemiz vardı. Bu sefer ben tokalaşmaya çalışırken illaki kendine doğru çekerek öpmek istedi. Ben çekildim. Normalde bir kız öpmek isterse kaçmamak lazımdı fakat kızgınlığım geçmemişti. O yinede ısrar etti öptü beni ve ekledi:

-Ben seni yanlış anlamışım o gün. Sen öyle biri değilsin, özür dilerim.

-Biz o geceden beri on yıldır kavga ediyoruz senin yüzünden, özür için biraz geç kalmadın mı?

Hiç yorum yok: