KOKTUN ULAN KOKTUN ARTIK!


Öğrendiğim kadarıyla gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin ilgi çekme nedeni, insanların okudukları haberlerin kendi başına gelme korkusundanmış. Okuyan nasıl olduğunu öğrenecek, tedbir alacak ve başına gelmeyecek.


Kişisel gelişim uzmanları, korkunun hegemonyası diyorlar buna. Korku saikı ile hareket etme, korkularımızın bizi yönlendirmesi. Korku, tabi ki insani bir şey. Bir çizgi filmde bilge kişi söylüyordu; korkmaktan korkmayın, diye.

Korkmayalım da nereye kadar. Hangi dozda. İlginç olanı, insanın bu konuda aynaya bakma olanağı da yok. Korkuları kendini ne kadar idare ediyor, dışarıya nasıl yansıyor, etrafı ne kadar rahatsız ediyor.

Ben de çok evhamlıyım. Riske girmem bazı konularda, bu bir tercihtir. Bilerek yani. Bazı konular da vardır ki evham, tedbir hayatı zehir eder etrafına.

Bir gün internette başımıza gelebilecekler üzerine tedbir alma gayretindeyim. Soruyorum, yetkili, bilgili gördüklerime; neler yapabilirim? Yetkili, arkadaşım ve beni iyi tanıyor. Ben bankacılık şifresi peşindeyim. Bilgi alma, tedbir alma derdindeyim:

-Nette gördüm banka hesabına girmişler, boşaltmışlar. Şifre makinesi mi alsam? Yabancı yerde girmesem mi? Daha ne yapabilirim?

-Yahu sen kredi borcunu anca ödeyen adamsın. Ne yapacaklar senin hesaba girip de. Ne alacaklar ki, uğraşmazlar bile.

Düşündüm, evet ne var ki ne alacaklar. Bulduklarına da değmez. O andan itibaren bu analizi hep yaptım. Zaten ne varsa sigorta, kasko yaptırmışım evhamımdan. Evdeyken hırsız girmesin, yeter. Ondan sonra hep rahat oldum. Görevli gittiğim yerlerde de genelde odam, kaldığım yerin kapısı hep açık kaldı. Gittiğimde temizlenmiş buldum.

Birçok insanın benim arkadaşım gibi uyaranı olmadığından mı bilmem çok evhamlı ve korkuları ile yaşadığını görüyorum. Uyarmak bize düşmez ama anlatacağım olayı yaşayınca keşke uyarsaydım demeden duramadım.

Karadeniz’de bir yerde görevliyiz. Kurumumuza ait bir yerde kalıyoruz. Biz rahatız. Sabah kapıyı kilitlemeden çıkıyoruz. Akşama kadar odamız tertemiz ediliyor, pırıl pırıl akşama bizi bekliyor. Orada başka bir kurumun görevlisi de kalıyor ama kapısını kilitliyor ve anahtarını da yanında götürüyor. Aslında biz ima ediyoruz biraz.

-Nevresimler değişti mi dün?

-Kirliler de halledilmiş ne güzel.

Biz ima etsek de diğer kurum görevlisi kapısını kilitlemeye, anahtarını yanına almaya devam etti. Eski Mahkum Kadın Görevli ise bu durumu kendisine güvensizlik olarak değerlendirdiği için çok bozuluyordu. Bir gün patladı, Karadeniz insanının kendine özgü açık sözlülüğüyle:

-İki aydır kapıyı kilitleyip gidiyorsun, ne var bu odada? Bıraksan anahtarını da temizlesek odanı, nevresimlerini değiştirsek ne olur? Koktun ulan koktun artık!

Doğru söze ne denir, diğer kurumun görevlisi diyecek bir şey bulamadı, yüzüne sahte bir gülücük yerleştirmekle yetindi ama yine de anahtarını vermedi.


Hiç yorum yok: