BIRAKILMALI BU MERET


Bugün 17 Ağustos 2009 Pazartesi. Evimin balkonundayım. Mesele 25 yıllık bir dosttan ayrılma meselesi. Zaman zaman ayrılmak mümkün olsa da hala günde kırk defa beraberiz. Ama ayrılık vakti geldi artık. Çünkü;

1-Bazı şeyler vardır. Birlikteliğin de belli şartları vardır. Olmazsa, birlikteliğin bir anlamı yoktur. Artık kapalı alanda, yarı kapalı alanda, çay içerken, bira içerken, dertli olduğunda, neşeli olduğunda artık birlikte olman mümkün değil. O zaman da birlikteliğin bir anlamı yoktur. En iyi dostun istediğinde yanında olmazsa dostluğun ne anlamı var ki. Kaldı ki dost olduğu da tartışılır. Bu meret, soğukta titreyerek şartlar elverdiğin de içilecek şey değil. O nedenle bırakılmalı.

2-Bu meretin en nefret ettiğim kısmı dişlerime yaptığı renk olgusu. Başladığımı ilk bir akrabam fark etmişti dişlerime bakarak. Kapkara dişlerle gezmekteydim çünkü. İşin ilginci; bir sürü dişi fırça görmemiş, onunla günlük teması daha fazla insanlar bembeyaz dişlerle gezerken ben kapkara dişlerle gezmekte ve ne kadar pis bir insan olduğum muamelesi görmekteydim. Bazıları inanmazken her gün diş fırçaladığıma, bir diş hekimi dişlerimin yapısı nedeniyle karardığını söylemişti. İnsan dostuna bunu yapar mı? Bu nedenle bile bırakılmalı bu meret. Yaşasın beyaz dişler.

3-Efendim, bir de rasyonellik meselesi var. Yaşamımda yaptığımın ettiğimin kendime göre bir mantığı, kendime ve topluma, insanlığa yararlı şeyler olmasına dikkat ederim. Bilerek isteyerek mantıksız, yararlı bulmadığım şeyleri yapmamaya çalışırım. Şimdi, bugün itibarıyla günde 11,90 TL’yi bu merete harcamaktayım. Bu ayda 357-TL, yılda 4.284-TL demek. 25 Yılda demek ki yaklaşık 107.100-TL’yi bu merete harcamışım. Zaman gelmiş ekmeğe para bulamamışım buna bulmuşum. Belki bir evim, bir cipim bile olabilirmiş, buna harcamasaymışım. Bu nedenle de bırakılmalı bu meret.

4-Bir arkadaşımın güzel bir lafı vardı, büyük aptesini yapmaya giderken.”iyi insanda kötü şey durmamalı” derdi. Gerçekten de iyi bir insanın vücudunda ne işi vardı büyük aptes gibi pis bir şeyin. Bu da öyle; kapkara bir ciğerle geziyorsun. Kapkara dişlerle. Dilinin üzerini kapladığından nikotini yediğinin tadını bile alamıyorsun. Hayattan daha fazla zevk alabilmek için, iyi insanda kötü şey bulunmaması için de bırakılmalı bu meret.(Vücudunuz mabedinizdir, mabedinize kötü şeyler sokmayın sözünü söylemiyorum bile)

5-Bir de belki yarın belki yarından da yakın işyerimden ayrılıyorum. Genelde ayrıldığım yerlerle temasımı keserim. Gemileri yakarım. Geçmişte takılı kalmamak, yaşamda ileriye bakmak için. Diyeceksiniz ne alaka? Efendim yakın alaka. Çünkü ben bu meretin üretildiği yerde çalışıyorum. Buna harcadığım para bir anlamda bana geri dönüyor. Şimdi madem gemileri yakıyorum. Bundan sonra günde kırk temasın olduğu şeyle nasıl geçmişten kurtulacaksın ileriye bakacaksın. Her eline aldığında aklına gelecek eski işyerin. Bu nedenle bile bırakılmalı bu meret.

6-Bu meretin bir başka özelliği de yaşamının tam ortasına yerleşmesi. Her şeyine müdahale etmesi. Şımarık bir çocuk gibi her şeyini ona göre yönlendirmeni istiyor. Her an yedekli olacaksın. Aniden onsuz kalmak hayatın en zor işi. Yukarıda da söyledim. Ekmeğe para bulamasan buna bulacaksın. Onunla buluşacağın duruma göre ayarlayacaksın hayatını. O zaman nerede kaldı düşkün olduğunu söylediğin özgürlüğün?

Biri söylemişti; o beni idare edemesin diye bıraktım. Özgürlüğün için bile bırakılmalı bu meret.

Hiç yorum yok: