HAYATIN TADI


Aylık yemek listesine bakarak:

-Allahım bana perşembeye kadar ömür ver. Etli nohutu yemeden alma canımı!

Ya da kaldığı otelden telefonla bir arkadaşına:

-Akşam bir nohut yedim, günlüğüne iki yüz lira deseler de helal olsun!

Diyebilmek, abartı mı, belli bir şeye olan tutku mu, yaşamdan zevk almanın ta kendisi mi?

Eskiden bir arkadaşımın lafı:

-Beyaz şarabı, yapılışındaki zorlukları düşünerek içtim, değerini bilerek!

Yıllar sonra uzmanlarından öğrendim ki, beyaz şarabın yapılışında diğerlerinden daha fazla bir zorluk yokmuş. Ama arkadaşım öyle sanarak içmiş, zevk almış, olsun. 

Bir kaç yıl önce arkadaşlarla deve güreşine gidiyoruz. Germencik'e. Ben de gitmemişim epeydir, bu sefer hem oğlumu hem de işyerinden arkadaşları götürüyorum. Bir arkadaşın Amerika'dan yeni gelmiş kardeşi ise hayret etti:

-Amerika'da erkekler "dün akşam seks shopa gittik" diye övünür, siz deve güreşine gidiyorsunuz! 

İki arabaya doluştuk, kaynanama aldırdığım yağlık da denen çemberleri dağıttım. Herkes başına bağladı ya da omzuna attı gösterdiğim şekilde. Kapıdan biletlerimizi aldık, girdik içeriye. Ben alışkın olsam da arkadaşlar için herşey yeni. Develer, deveciler, urgancılar, saha kenarına dizilmiş römorklar içinde masalarını kurmuş seyirciler, masa bulamamışlar, köftecilerin oraya oturanlar, rakı içenler, bira içenler, meşrubat içenler, erkekler, kadınlar, çocuklar kısacası herkes. Muazzam bir kalabalık. 

Biz geç kalınca güreş seyredecek yer de oturacak yer de kalmamış. Ne tribünde, ne traktör kasalarında ne de köftecilerin masalarında. Ben en azından köftecilerde yer bulur otururuz, diye düşünmüştüm. Herkes için herşey yeni fakat görebildiğimiz kadarıyla. Bir arkadaş da elini havada tutarak videosuna kaydetmeye çalışıyor, belki dönüşte televizyonda seyrederiz, diye.

Ben mahçup olduysam da arkadaşlar halinden memnundu. Güreş seyredemesek de insanlar da yeniydi onlar için, ilginçti. Hele bir adam vardı ki hepimize bir hayat dersi vermişti adeta.

Adamı ilk önce bir traktör kasasından indirilirken görmüştük. Tam traktör kasasında teşkilatını kurmuşken sahipleri gelmişti. O da yaktığı küçük mangalını, bir poşet içerisindeki tavuk kanatlarını ve pet şişe içindeki rakı-su karışımını alarak inmişti. Bu sefer de mangalın dumanı etrafı rahatsız edince oradan kovulmuştu. O ise hiç rahatsız değildi halinden. İtiraz etmeden uzaklaştı.

Biz saha kenarında dolaşmaya devam ettik. En mutlu insanlara köftecilerde rastladık. Körüklü çizme ayaklarında, yağlık başlarında, çöp şiş, rakı önlerinde. Bir yandan içiyorlar bir yandan da güreş seyrediyorlar.

Bir başka köşede ise bir yaşlı amca, zeybek oynuyor. Yeme-içme faslını bitirmiş, davul-zurna ekibini de yakalamış. Zeybek oynuyor, kendinden geçmiş bir halde. Gördüğümüz kadarıyla etrafında kimi kimsesi de yok. Kendisi için oynuyor zaten. Kimseye bir şey göstermek, ispatlamak değil derdi. Fotoğrafını çekeni yok o yüzden.

Biraz daha dolaşınca traktör kasasından kovulan adamı gördük. Bir sandalyenin üzerinde, elinde pet şişesi develere tezahürat yapıyor.

-At çengelini!

Sandalyenin yanında o küçük mangalı, sönmek üzere. Adam kanatlarını pişirmiş yemiş, içkisini içiyor, güreş seyredecek bir sandalye de bulmuş, amacını gerçekleştirmiş tek başına, daha ne istesin hayattan?

Biraz daha dolaştıktan sonra çıktık güreş alanından, gittik bir çöp şişciye, yedik-içtik, arabalarımıza binerek evimize döndük.   

Ertesi günü değerlendirme yaparken herkes o adamdan bahsediyordu. Tek başına, bir küçük mangalda pişmiş iki parça tavuk kanadını yemiş, pet şişedeki içkisini yudumlayarak bir sandalye üzerinde güreşini seyredederek mutluluğu yakalamış olan adamı. Traktör kasalarından atılmasına aldırmadan, tek başına, hayattan zevk alabilen adamdan. Başkalarının daha büyük mangalları, mangalda herşeyi pişirecek kadar parası, her türlü içkiyi barındıran barları, altın tabak, çatal bıçak takımları, hizmetçileri, arabaları, yatları ve de katları olmasına rağmen yakalayamadıkları mutluluğu o basit bir kaç şeyle yakalayabilmişti. Ya o tek başına zeybek oynayan yaşlı adam?

Evet, mutlu olmak, hayattan zevk almak için birbirini çiğneyen, habire para-pul, mal-mülk peşinde koşan insanoğlu, neden mutlu olamıyorum diyorsan git bir deve güreşine, mutluluğun nasıl yakalandığını gör.

Hiç yorum yok: