MAĞAZADAN ÇIKABİLMEK


Her şey insanlar için ve tabi ki her şey her insanın başına gelebilir. Temenni edilmez ama herkes, her şeyi başına gelmeden de öğrenebilir. Tabi ki başkalarının başına gelenden ders çıkarabilirse.

Olay, adam olan için gerçekten kötü bir olay. Nitekim yıllar önce devletin televizyonunun yaptığı kamera şakasına muhatap olan birinin saçları dökülüyor üzüntüden. Saç kıran dedikleri olay. Şakanın yapılışı ile şaka olduğunun söylenişi arasında geçen kısa sürede yaşananlar yetiyor adama. Basından öğrendiğim kadarıyla yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalmıştı devletin televizyonu, o kadar ciddi bir olay.

Nasıl olmasın ki? Efendim, tarif etmeye çalıştığımız olay mağaza kapısında alarm çalması. Ödemediğiniz bir malı çıkarmaya çalışırsanız bağırmaya başlayan alarm, kısacası. Başıma gelmedi ama rastladım birkaç defa. Her seferinde de genelde bir yanlışlıktan kaynaklandığı anlaşıldı. Fakat anlaşılana kadar geçen süre yetiyor.

Ses, bir defa bütün mağazayı ve neredeyse etraf mağazaları size baktıracak kadar kuvvetli ve tiz bir ses. Alarm bağırdı, siz geri çekildiniz ve kısa sürede de sustu alarm. Fakat o anda size bakan personel ve müşterilerin gözünde zanlısınız. Beraat etmesi gereken bir zanlı.

Güvenlikçiler, genelde olaya bir yanlışlık olmuş yaklaşımındalar. Fikrini söyleyen ya da en azından aksine inansa da söyleyemeyenler tamam da bakanları ne yapacaksınız?

-Kılık kıyafete bakarsan hırsıza benzemiyor ama.

-Alnında yazacak değil ya.

-Bazıları hastası oluyormuş çalmanın, paradan değil.

Bu ve benzeri bir sürü yorum. Kimi içeriden kimi dışarıdan söylenen yorumlar. Genelde kasaya gidilmesi veya kasa fişinin gösterilmesiyle olay aydınlığa kavuşur. Beraat eder çıkarsınız mağazadan. Bu durumun sizin de başınıza gelmesinden korkarsınız ve mağazayı suçlarsınız.

Bir arkadaşım var. O kadar tedbirlidir ki, yaşamını çok kısıtlayacak kadar. Risk almaz ve bu durum muhafazakar da yapar onu. O kadar tedbirli, iyi, mükemmel bir insan. İyi bir evlat, yeğen, bir dost, bir arkadaş. Hayır’ı da pek yoktur. O nedenle kapısında kuyruk olmuştur borç isteyenler, kefil arayanlar. Bankaya giderken de söylenir:

-Bu parayı ben ödeyeceğim ama ne yapalım hayır diyemiyorum.

Bu kadar iyi ve hassas arkadaş tabi ki alışverişinde de hassas. Ödemeden mağazadan çıkmak asla onunla bir arada düşünülemeyecek bir eylemdir.

Hal böyleyken bir gün eşi ve çocuğuyla mağazan çıkarken başlıyor alarm bağırmaya. Kasa fişleri, alınanlar üzerindeki ürün kontrol barkotları her şey kontrol ediliyor. Her şey tamam. Tam tekrar deneyecekler yine alarm çalıyor. Hadi bakalım tekrar her şey yine kontrol ediliyor. Tekrar çıkış, tekrar alarm.

Her denemeden ve her alarm çalışından sonra sinirler geriliyor doğal olarak. Meraklı bakışlar da artıyor. Gire- çıka, araya-sora alarm bir türlü susmuyor. Görevliler de mağazadan ayrılmalarına izin vermiyor. Sinir harbi devam ederken nasıl olduysa birinin aklına geliyor ya da biri görüyor.

Yere düşen etiketlerden biri arkadaşımın oğlunun ayakkabısının altına yapışmış. Ondan çalıyormuş alarm sürekli. Hemen etiketi sökmüşler çocuğun ayakkabısının altından. Bin bir özür arasında çıkabilmişler mağazadan.

Ne diyelim, gezdiğin yeri mağaza diye geçme tanı, başına iş açar etiketin ayakkabına yapışanı!

Hiç yorum yok: