KOMPLOCU MİLLET

Bütün kabahat başkalarının, bütün kötülükleri de başkası yapar biz masumuz. Ah onlar olmasa. Kötüler, başkaları, diğerleri.

Bizim nesil "dış güçler" edebiyatı ile büyüdü. Ah o dış güçler olmasa, bütün kötülüklerin anası onlar. Fakat hiç bir zaman söylenmedi kim bu dış güçler. Belki de beynimiz özgür bırakıldı, herkes kendi bulsun bir dış güç diye. Fakat bir ara ben o kadar bunaldım ki bu dış güçlerden, bulsam bir yetkili soracaktım, kim bu dış güçler, diye.Ve önerecektim;  biz  nesil olarak kendimizi feda edelim, bu dış güçlere karşı savaşalım bari gelecek nesil rahat etsin.

İç olaylarda da var öyle bir faili meçhul durum. Tamam, faili meçhul cinayetler var da başka kötülükler de var onlar da faili meçhul. Her kötülükte herkes masum, bilinmeyen birileri sorumlu. 

Yalnız bazı konularda milletvekilleri var suçlanan:

-Hep kendilerini düşünüyorlar, dünyanın parasını alıyorlar, meclis lokantasında da bir liraya çorba içiyorlar.

Bu öyle bir hal aldı ki, hani milletvekillerinin maaşını düşürsek, içtikleri çorbayı da iki lira yapsak memleket kurtulacak. Oysa yavaş yavaş anlaşılıyor ki, milletvekillerinin kaç katı maaş alan belediye başkanları, oda başkanları, sendika başkanları varmış. O kadar dozu kaçtı ki bir defasında bir eski başbakanın dört evi olduğu ortaya çıkmıştı. Biri dedi ki, "biz de onu dürüst bilirdik". O eski başbakan otuz yıldır başbakan maaşı alıyordu dört evi de normaldi belki. Dürüst bilirdik diyen yirmi yıllık memurdu, başbakan maaşı da almıyordu ama onun da dört evi vardı. Kimse demedi "seni dürüst bilirdik" diye. Birilerini suçlayalım yeter. Kahrolsun birileri.

Bana kalırsa milletvekilleri kendilerine sponsor olanlara hizmet etmesinler, parayla ihale takip etmesinler ve komisyon karşılığı işe adam yerleştirip tayin için araya girmesinler, kendi payıma maaşları helal olsun.

Bir de komplocular var. Onlar da kötü insanlar. Onlar da ülkemize insanımıza kötülük yapmak için komplo üzerine komplo planlıyorlar uyguluyorlar. Onlar da başkaları ve faili meçhul ama en azından iki tanesi benim için meçhul değil. Biri zaten kendi itiraf etti. Her şey ortada. Bazı yabancı yazarların kitaplarında tarihimizdeki komplocularla ilgili  hikayeler okusak da bu dinlediğim en az otuz beş yıllık.

Efendim, kahramanımız bir memur daha doğrusu atılmadan önce memurmuş. Yaptığı yolsuzluklar nedeniyle hem hapis yatmış hem de memuriyetten atılmış. Bu memur fabrikaya alınan malzemelerle ilgili görev yapıyor. Müdürü çok dürüst biri olduğu için hemen farkediyor bunu ve o görevden alıyor. Memur bakıyor durum sakat. Fabrikaya alınan malzemelerden avantasını alabilmesi için müdürün başka yere tayin olması gerekiyor. Düşünüyor ve çözümü de kısa sürede buluyor. 

Seksen öncesi CHP iktidarda. Müdür de aslında sempatizan bu partiye. O aralar CHP'nin de kongresi var ve memurumuz planını orada uygulamaya koyuyor. Müdür için sahte Ülkü-Bir (Galiba Ülkücü Teknik Elemanlar Birliği) üye kartı hazırlıyor. Bunu teksir kağıdıyla bütün delegelere dağıtıyor. CHP İktidarında ülkücü birini fabrika müdürü yapmakla suçlanan bakan daha fazla baskılara dayanamıyor  ve müdürü görevden alıyor. Hiç bir şeyden habersiz müdürün derdini anlatması mümkün olmuyor. Memur da işine devam ediyor, sonunda yakalanıyor ve işten atılıyor. Fakat kurduğu komplo işe yarıyor bir süre için.

İkinci duyduğum komplo ise özel hayata dair. Yıllar önce bir gün kahvede bir arkadaşı etrafındakilere bir mektup gösterirken buldum. Beni de çağırdı, okuttu; bir kız tarafından yazılmıştı. Ona aşıktı fakat arkadaş nişanlıydı.

-Abi habire yazıyor, kafayı takmış bu kız bana. Nişanlıyız anlatamıyoruz.

Bir kızın bir erkeğe ilanı aşk etmesi pek görülmüş şey değil bizim oralarda, o zamanlarda. Hele de nişanlı birine. Şaşırdığımı gören bir başka arkadaş beni kolumdan çekerek konuya açıklık getirdi.

-Zorla nişanladı ailesi. Kızı istemiyor. Kız tarafı duyar vazgeçer diye böyle hayali mektuplar yazıyor. Bu kaçıncı mektup bizlere gösterdiği.

İşe yaradı mı derseniz, geçenlerde gördüm, oğullarını askere gönderiyordu o nişanlı çiftimiz.


Hiç yorum yok: