ANNEYE GÖRÜCÜ GELİRSE


Ömrümün otuz altı yılını o anı bekleyerek geçirdim neredeyse. Çok heyecan vericiydi. Salisenin, saniyenin, dakikanın, saatin, günün, ayın, yılın, on yılın, yüz yılın ve bin yılın bitişine ve yenilerinin başlangıcına  tanıklık etmek. Evet, oldu sonunda hatta üzerinden bir on yıl bile geçti.

Bekleyişimin sona ermesinden mi, yaşın ilerlemesinden mi bilinmez çok hızlı geçiyor zaman. Çok hızlı değişiyor insan. Eskiden yazanların işi de zor muydu bu kadar? Anlatacağın şeyle birlikte o an geçerli olan şeyleri de sıralama zorunluluğu da var mıydı bu kadar? Yoksa nasıl anlatılabilir bunlar. 

Evet, geçen bin yılda, geçen yüzyılda geçse de anlatacaklarımız topu topu yirmi yıl öncesi. Bu kadar mı değişir her şey ve bu kadar mı anlamını yitirir zamanla birlikte değerler ve alışkanlıklar.

Yanlış anlaşılmasın; karşı değilim değişime. Yanlış da ısrara, kötünün devamına taraftar değilim. Sadece çok hızlı bir değişim var. Uyum sorunu yarattı belki de bende.

Efendim, yaklaşık yirmi yıl öncesi. Tek kanallı günler. O nedenle şimdiki gibi evlenme programları da yok, sanki yaşlı kavramı bile daha değişik. Ellisinden sonra aşık olmak, evlenmek hele hele cümle alemin önünde dillendirmek ayıp. Sınır kırkta çizilmiş. Sonrasını teneşir paklar diye bir söz bile var.

Boşanan, eşini kaybeden erkeğin evlenmesi hoş karşılanıp desteklenirken bakacak kimsesi olan ve kimseye muhtaç olmayan kadının evlenmesi büyük tepki topluyor. En başta çocukları ve yakın çevresi tarafından. Özellikle de erkek çocuk annesine bakabiliyorsa evinde baş köşeye de oturtabilmişse annesini, daha ne olsun ki? Evlenmek kimi kimsesi olmayan kadınlara mahsus bir şey. O da muhtaç olduğu için. Yoksa onun duyguları, aşık olması, birini sevmesi ve beğenmesinden değil hoşgörü. Bir nevi muhtaçlık ilişkisi, zorunluluktan.

Şimdi, böyle bir atmosferde eşini kaybetmiş bir adamla bir kadın tanıştırılıyor. Birbirlerini de beğeniyorlar ve evlenmeye karar veriyorlar. Kadın oğluyla kalıyor. Onun izni olmadan evlenemeyeceğini söylüyor ve oğluna da bu işe razı olduğunun söylenmemesini rica ediyor.

Ne yapsınlar, kadını oğlundan istemeye karar veriyorlar. Her kız istemede genelde heyete bir hatırlı kişi mutlaka alınır ve isteme işi de ona düşer. Bu kimi zaman bir eşraf kimi zaman da öğretmen, imam veya artık kimse hatırlı kişi o heyete dahil olur. Olayı anlatan da hatırlı bir kişi. Rica ediyorlar, kadını oğlundan isteyelim.

Heyet bir akşam vakti ziyarete gidiyor. Önceden haber verilmiyor, ziyaretin nedeni de söylenmiyor. Evinde uzaktan tanıdığı bir amca ile hatırlı kişiyi gören adam biraz şaşırsa da saygıda kusur etmiyor. İyi bir şekilde ağırlıyor onları. 

Sonunda söz dönüp dolaşıp konuya geliyor. Hatırlı kişi:

-Allahın emri peygamberin kavliyle annenizi Haşim Amcamıza istiyoruz.

Bu teklifi annesinin muhtaç olduğu o nedenle istendiğine yoran, annesinin de bu işe razı olduğundan habersiz olan oğul patlıyor:

-Ne diyorsunuz siz, ben annemi getirdim evimin baş köşesine oturttum. Bir eli yağda bir eli balda. Onun kimseye ihtiyacı yok. Kocaya da. Şimdi defolun gidin evimden!

Evet, yeni bin yılda çok şey değişti, hızlı değişti. Annesine gelen görücüyü evinden kovan oğul şimdi evlenme programlarını seyrederken ne düşünüyor acaba? Yoksa kendisi de birine talipli olarak ekrana çıkmayı mı bekliyor şu sıralar, kim bilir?

Hiç yorum yok: