İŞ BULMA SANATI

İlanlara bakarsınız hemen anlarsınız ya da mantıklı bir ilişki kuramazsınız; yapılacak iş ve aranan niteliklere. Hele bir de özel sektörün abartılı unvanlarını da göz önüne alırsanız. Ya da manasız nitelikler, soyut: prezantabl. Ne demekse, nasıl ölçülecekse, kim ölçecekse ya da kendinde olduğunu bilebilen varsa.

Kısa süren özel sektör deneyimim sırasında, her ilanın bir reklam olduğu ve aranan eleman ilanının da bir nevi firmanın imaj çalışması olduğunu öğrenmiştim. Hatta işadamlarıyla yapılan röportajların bedelinin de ilan faturasının içinde olduğunu.

Ancak işsiz için bunlar önemli detaylar değildir, kafa yorulacak detaylar. Belki de hayal kurmayı engelleyecek detaylar.

İlanlarda aranan niteliğin başvuru sayısını azaltmaya yaradığı da bir gerçektir.
Bu niteliklerden en bariz olanı yabancı dil. Ben de işe girerken sınavlarda ağır bir sınav olmasa da yüz üzerinden elli almıştım. Bu güne kadar da hiç kullanmadım yabancı dilimi. Zaten devlet de yabancı dil sınavlarını geçenleri ikiye ayırıyor. Dilinden yararlanılana yararlanılmayan personelin iki katı bedel ödeniyor. Daha doğrusu, sınavı geçenlerden bildiği dilden yaptığı işte yararlanılmayan personele dil tazminatının yarısı ödeniyor.

Devlet de kabul ediyor yani yabancı dil bilen personelin tamamından yararlanılmadığını ama sınavını yapmaya devam ediyor.

Yıllar sonra uluslar arası bir şirketin Avrupa Direktörüne sordum:

-Türkiye’de herkes illaki yabancı dil bilen eleman arıyor. Siz mi zorluyorsunuz?

-Kesinlikle bizimle bir ilgisi yok. Bizim talebimiz değil. Biz işimizin görülmesine bakarız. Görüyorsunuz ki sizinle de birlikte geldiğimiz tercüman aracılığıyla görüşüyoruz.

Bunları şunun için anlatıyorum işsiz insanlarımıza. İlanlara bakarak umudunuzu kesmeyin, aranan kişinin siz olduğunuza inanıyorsanız çekinmeyin, başvurun ve alın işi. Yaptığınız işin yüzde yetmişini zaten işyerinde öğreniyorsunuz.

Yıllar önce ünlü bir işadamı da benzerini söylüyordu:

-Eğitim insana vizyon verir. Vizyonu olan insan her işi başarabilir, işle ilgili eğitimi şart değil.

Gelelim konuyla ilgili hikayeme. Fakülte sonrası en kolay bulunan işi yapıyoruz, pazarlamacılık. Ki bende çene kuvvetli olduğundan etrafım ve işverenlerim benim pazarlama için biçilmiş kaftan olduğumda ısrarlılar. Uzun bir zaman bir tane bile mal satamamam bile fikirlerini değiştirmemişti. Sonunda ben pes ettim de ayrıldım işten, memur oldum da kurtuldu sektör benden.

Bu sırada büyük bir firma, Fransızca bilen, iktisat mezunu, üretim planlamacısı arıyordu. Daha bir sürü de detay vardı ilanda; doğrusal programlama, deneyim, analitik vs. Şimdi çalıştığım işe girerken elli alacak ve Fransız Kültür Merkezinde iki kur geçecek kadar Fransızcam ve diplomam olmasına rağmen, deneyim vs. diğer şartlarım tutmadığından işe başvurmadım.

Bir süre sonra şirkette birlikte çalıştığımız ve bir pazarlama dehası olan arkadaşımızın bu işe girdiğini öğrendim. Bildiğim kadarıyla arkadaşımızın yabancı dili İngilizceydi ve bildiği de şüpheliydi. Mezun olalı on yıla yaklaşmıştı ve ayrıca bitirdiği bölümde o sayılan derslerin hiç biri yoktu.

Şartlarının hiçbirinin tutmadığı o işe nasıl girdiğini sordum, büyük bir merakla. Anlattı, fabrikada çalışan bir akrabası aracılığıyla ilgili müdürle konuşmuş tercüman aracılığıyla.

Müdür:

-Aradığımız niteliklere uymuyorsunuz, görüyorsunuz sizinle tercüman aracılığıyla konuşabiliyoruz.  Dayınız asla kıramayacağımız birisi. Diyelim hatır için işe alındınız,  başaramazsanız ne olacak?

Arkadaşım o tarihi ikna edici cümlesini kurmuş:

-Yaş otuz, evliyim ve bir kızım var. Başarmaya mecburum!

İlanda aranan niteliklerin hemen hemen hiçbirini taşımayan arkadaş hala o işte çalışıyor, emekliliğini hak edecek kadar zamandır. 

Hiç yorum yok: