HER CENAZE HÜZÜNLÜ DEĞİLDİR

Yaşam her şeyi içinde barındırıyor. Güzel-çirkin, acıklı-komik. Bazen o kadar iç içe ki ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.Acıklıydı, elli beş yaşında, saçında beyazı dahi olmayan, sigara içmeyen, içkiyi çok az içen arkadaşım kanserdi.Arkadaşım dediğime bakmayın belki iş arkadaşım ama daha ziyade üstat. 


Nitekim işe girerken de soruşturmamı o yapmıştı. İşe girmek için sınavı geçmek yetmiyor, hakkında yapılacak soruşturmadan da geçmek gerekiyordu. Hastalığı sırasındaki mutat ziyaretlerimden birinde benim için yazdığı raporun kendisinde kalan nüshasını bana vermişti.


Ben herhalde hastalığı ona asla yakıştıramadığımdan sürekli kurtulacağı inancındaydım. Kendisine devamlı hastalığı yeneceğini söyleyip durdum. Oysa o tefsir okumaya başlamıştı.Beklediğimiz iyi haber bir türlü gelmedi ve bir gün ölüm haberini aldık.

Derhal organizasyon yapıldı. İşyerinin ambulansındaki cenaze önde, arkada işyerine ait araçlar yola koyulduk.İnsanın sevdiği için bir şey yapma duygusundan mıdır nedir ben kendi arabamla gitmeyi tercih ettim. 


Aynı tercihi yapan bir arkadaşım da araba kullanamadığından arabayı kullanacak bir komşusuyla gelmişti konvoyun hareket edeceği yere. Ben yabancı birini istemediğimden, tek başıma da gitmek niyetinde olmadığımdan arkadaşı benim arabayla gitmeye ikna ettim. Onun arabasını sürecek olan komşusu, arkadaşın arabasının daha iyi olduğunu söylediyse de, başkasının sürdüğü bir araba, ölen arkadaşım için bir şeyler yapma duyguma engel olacağından kabul etmedim. Arabama küçümseyerek bakan komşu, “ bir sorun olursa beni ararsınız” diyerek uzaklaştı arkadaşın arabasıyla.

Cenaze yaklaşık yüz kilometrelik bir yolculuktan sonra mezarlığa ulaştı. Cenaze törenlerinin bana en acı gelen kısmı sevdiğini toprağa koymak ve adeta çıkmasın diye üzerine toprak atmaktır. O nedenle birkaç kürek toprak attıktan sonra ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ancak toprak atmanın en iyi tarafı da seni sevdiğinin asla bir daha geri gelmeyeceğine inandırmasıdır.

Cenaze törenine işyerinin minibüsü ile giden iki arkadaş da dönüşte benim arabayla dönmeye karar verdiler. Bu arkadaşların minibüsle dönecek arkadaşlara küçümseyerek bakmaları ve birkaç alaylı söz söylemelerini müteakip diğer araçları beklemeden yola koyulduk. Dönüşte konvoyla gitme zorunluluğu yoktu nasılsa. Bu arada rahmetli arkadaşı dönüşte rakıyla anmak için lokalden de yer ayırttık ve doğru lokale geleceğimizi bildirdik.

Daha yolu yarılamadan arabanın harareti yükselmeye başladı. Birkaç kez yolda durup tekrar yola koyulduk ancak sorun devam etti. Sanıyorum arabanın fanı çalışmıyordu. Arabada da bu tür arızaları giderebilecek kimse yoktu. Çaresiz arabayı kenara çektik bir çözüm aramaya başladık. Yol kenarında bizi gören cenaze konvoyundaki araçlar teker teker durmaya başladı. Biz yol boyu konvoydaki araçlarda bulunan arkadaşlarla dalga geçmenin mahcubiyeti ile araçlara devam etmelerini söyledik.

Bazı insanlar vardır. Bunlara becerikli denir. Bir kısmı ise hem becerikli olurlar hem de sizi o işi yapabileceklerine inandırırlar. Bunlardan biri sabahtan beri cenazenin hastaneden kısa sürede çıkarılmasını sağlamış, cenaze ile ilgili bir çok organizasyonu halletmiş, hem becerikli hem de her işi becerebileceğine sizi inandırabilen bir personelimizdi.O elemanımız diğer araçları gönderdi ve cenazeyi götüren ambulansla yanımızda kaldı. Tam olarak anlamamakla birlikte; büyük bir ustalıkla aracın kaputunu açtı. Fanı devre dışı bıraktı. Sonra bir şeyler daha yaptı.Ancak ne yaptıysa birkaç kilometre sonra hararet tekrar yükseldi. Birkaç kilometrede bir aracı kenara çekmek zorunda kalıyorduk. Sonunda arabanın ambulansla yaklaşık yetmiş kilometre çekilmesine karar verdi. Yardım-servis çağırırsak çok masrafı olurmuş.

Çekilen araçta şoförlük ustalık gerektirdiğinden o da bende olmadığından direksiyona da becerikli elemanımız geçti, ben de yanına diğerleri arkada.Arabayı çeken ambulans şoförü daha önce hiç araba çekmemişti ya da başka bir derdi vardı ki, bizi yüz kilometre hızla çekmekteydi. Sürekli telefon, selektör uyarılarımız işe yaramıyor, hızını düşürmüyordu. Bir ani frende hepimizi yol kenarında üzerimize gazete kağıdı serilmiş bir son beklemekteydi. Derken olan oldu halat koptu.Becerikli elemanımız halatı takarken arabamdaki yolculardan biri ambulans şoförünün yanında, diğer ikisi de ambulansın arkasında boş tabutun yanında yerlerini aldılar. Tabutun içinde olmaktansa tabutun yanında yolculuk yapmayı göze almışlardı.Fakat ambulans şoförünü tutmak ne mümkün, adam uçuyor adeta. Ve de bu nedenle sürekli halat kopuyor.

Sonunda ambulans şoförünün derdi anlaşıldı. Tahmini geri dönüş süresi çoktan aşıldığından ambulans şoförünün maça yetişmek için canımızı tehlikeye attığını öğrendik. Halatın sürekli kopması, yeniden takılması yolculuk süremizi gittikçe uzatmıştı.Artık ölen arkadaşımızı anma yemeğine yetişmek de olanaksız hale geldiğinden rezervasyonumuzu iptal ettirmiştik. Arkadaşlar anma işini yolda yapmaya karar verip benzinlikten almış oldukları bira çerezle anma işlemine başlamışlardı. Benimse anacak halim kalmamıştı.

Bu arada bizim becerikli eleman da bir alemdi. Tek eliyle arabayı kullanırken, bir yandan da elinde cep telefonu, tamirhaneyi buldu, bizi beklemelerini söyledi. Bir yandan da yol kenarındaki anız yangınlarını jandarmaya haber verdi. Lütfen ilgilenin, olumsuz bir neticeye sebep olmayalım diyordu. Bu arada gelen telefonlara yanıt veriyor, karşılaştığı sorunlar için ona müracaat edenlerin işlerini de telefonla yapmaya çalışıyor, sağa sola talimatlar veriyordu. Aklımda kalan “antakt kalalım” cümlesini neye söylediğini bilmesem de etkileyici bir cümleydi. Ayrıca arada arayan eşi ve çocuklarına da neden geciktiğine dair bilgiler veriyordu ki, eşi ve çocuklarının onunla gurur duyduklarına emindim. Çünkü o an benim için de en önemli adam oydu.

Halatın son kopuşundan sonra arabalardaki yerlerimizi alma sırasında bir sorun çıktı. Ambulansın arka kapısı açılmadı. Becerikli elemanımızın bütün çabaları boşa çıktı.Önce cenaze konvoyundaki minibüsü beğenmeyerek benim arabama binen, sonra araba çekilirken “canımızı yolda bulmadık” diyerek boş tabutun yanında ambulansın arkasında gitmeye razı olan arkadaşlar, tekrar benim arabama binmek zorunda kalmışlardı.


Bu arada son darbe de geldi. Eşim ve oğlum evin anahtarını kapının arkasında unuttuklarından sokakta kalmışlardı. Onlara bizim yolculuğun uzun süreceğini, bir komşuda beklemelerini söyledim. Konvoydakiler çoktan evlerine varmışlardı ve biz hala yoldaydık. Artık tamirhaneye yakın bir trafik ışığında halat tekrar kopunca becerikli elemanımız arabayı çalıştırdı, tamirhaneye kadar motoru yakmadan götürmeyi başardı.

Hiç yorum yok: