FACEBOOK'UN Ş'SİZ KADINI (Röportaj)

Bir arkadaşım uyardı:

-Senin facebookta fotoğrafların var.

Baktım ki arkadaşlar toplanmış, fotoğraflar yayınlanmış. Baktıkça simalar da yavaş yavaş belirmeye başladı, anılar da canlanmaya. Ben de bu sayede facebook’lu oldum. Yeni fotoğraflar ekledim. Eski arkadaşlarla buluştum.Okul zamanı bir arada olma fırsatı bulamadığımız eski arkadaşlarla yeni arkadaşlıklar kurduk.

Yaşam ikinci fırsatı verdi bize. İyi ki de verdi. Yeni görevlerimiz de oldu. Yöneticiler her birimize ünvanlar verdi. Okulumuz biz okurken kampüsü kuruluş aşamasında olduğundan geçici olarak barakalarda eğitim gördük. İktisat ve mühendislik fakülteleri vardı. Prof.Tezok Kampüsü demişler adına.

Aradan otuz yıl geçti. Kampüs bitti, fakülteler taşındı. Bizim barakalar da sökülmüş yerine ilköğretim yapılmış. Kala kala o günlerden sadece Yolu Tezok kampusunden gecmis olanlar cemiyeti (1974-1986) kalmış. Cemiyeti kuranlardan biri Şerife.

Okulda uzaktan tanırdım. O da sanırım beni öyle tanıyordu ki, ilk zamanlarda soruyordu “nerde bu erkan kardeşimiz diye”

Evet, cemiyetimiz sayesinde tekrar bir tanışma kaynaşma yaşandı. Antalya’da buluşuldu. Okulda da değişik farklı biriydi Şerife, okuldan sonra da öyle. Çok yaratıcı bir defa. Daha sonra bir sürü gurup kurdu. Otuzu geçmiş kurduğu guruplar. Özgün fikirler hemen kabul görüyor sonuçta.

"Datça Yarımadasına hünnap dikelim baştanbaşa", "Ay'a gitmek isteyenler",  "Fotoğrafıma bakanlar, arkadaş listesinden silenler felan umurumda değil" gibi kurduğu diğer guruplar da kısa sürede kabul gördü. En son bildiğim radyo terelelliyi kurdu. Her akşam orada hem müzik dinleniyor, hem de sohbet.

Şerife, yurt dışında yaşadığından klavyesinde ş harfi olmadığından ş’siz kadın diyoruz. (İnsanın kendi adını bile yazamaması ne acıdır ya rab)

Her yaptığı her dediği olay olan internetin ş’siz kadınını arkadaşların da merak edeceğini düşünerek röportaj yapmak istediysek de kendisinin şöhret korkusu uzun süre buna engel oldu. Sonunda sitemizin dostlar arası bir site olduğunu, kimseyi de meşhur etmediğini gördükten sonra kabul etti. Sağ olsun.

Evet, Sevgili Şerife, nedir bu gurupçuluk merakı? Bence sen gurbet insanı değilsin kesinlikle ama gurbettesin. Bu guruplar bir özlemden mi besleniyor yoksa iş olsun mu? Ya da bir amaç mı?

Guruba kar$i bu son bahcelerde, bekletilmi$ uzum suyu olmasaydi, ne yapardik ey Erkan? Gogsumuzde nasil acardi laleler, guller sonra? Ahhhhh gurup…


Beni paranoyak ettin resmen. Senin arkada$ sayim ve kurdugum gruplarla ilgili verdigin rakamlari gordukce, ben de saymaya ba$liyorum hemen. Verdigin rakamlar tevatür resmen. Yapmayinis.


$u hayat denilen hikayede, rol arkada$larimizi kader bey belirliyor genellikle. Siniftaki sira arkada$imiz, i$yerindeki i$ arkada$larimiz, otobuste yan koltukta oturan adam ya da kadin, bize hep kader beyin tuzaklari. Gercek ya$amlarimizdaki cogunlugu burnumuza dayatilmi$ ve gene bir cogu da SIKICI olan o ili$kilerden saklanma yerleri buralar. O gruplardaki rengarenk arkada$larimla, ruhlarimizi eyliyoruz biz de. 


Haklisin galiba, ce$itli ozlemlerden besleniyorlar. Amac demi$sin ya, amac bizde ne gezer be kuzum? Bulsak amaci, koyar plaga, calardik guzel guzel radyoda. Bu icimdeki kafiyeli konu$maya merakli zevzegi de, yeri gelmi$ken senin kiymetli takipcilerinin onunde, $iddetle kiniyorum buarada. Yapmasana kizim, hem hafif, hem de ayip yaaa!


Offff, demek gurbetin bana yaki$mayan bir fistan oldugu, teee oradan da anla$iliyor. Ne fena…

Okulda da değişik bir insandın. Kıyafet, tavırlar vs. Nedir seni gurbete savuran? Nasıl düştün? 

Degi$ik yerine, deyi$ik yazmayi seviyorum. Sanki deyi$imi, degi$ikten daha gusel tanimliyor. Tipki guselin, guzele gore, guzeli daha gusel tanimladigi gibi. Kelimleri seviyorum. Heran her kelimeyi, manyakca bir tutkuyla sevebilirim. $imdi yazarken mesela, deyi$ime a$ik oldum aniden. Icime kacmi$ eli cetvelli Turkce ogretmenine inat, bazi kelimeleri bozarak yazmayi seviyor, gene icimdeki kurallara bazen tekme, bazi bazi da kafa atan oteki cocuk. Sanirim ben hala deyi$ik biriyim bu baglamda. Baglamı sevmedim bak $imdi, rahatsiz etsin diye sectim yalnizca…

Nasil du$tugumu anlatsam, iki sayfalik bro$ur bile olmaz! Malum hikaye. Genctik, dunya buyuktu, butun kopruleri gecmek, butun ce$melerden icmek sevdasindaydik. Du$tuk bir ruzgarin onune, atti bizi Fizan’a. Kahve ticareti yapacaktik guya, kahve degirmeni i$ine girdik sonra. 

En çok neyi özlüyorsun?

Galiba en cok gune$i ozluyorum. Bu soruya arkada$larim ve ailemden once gune$ dedigim icin de yazarken utaniyorum $imdi. Amon Ra, sen bana makul miktarda vicdan yolla lutfen.


Bir de yuksek ve mavi gokyuzunu. Daha gurbete du$tugumun ilk yillarinda, tatildeyken Istanbul’da, bir evin balkonundan bakarken gokyuzune, ne kadar da mavi ve yuksek dedigimi duyan arkada$im, sen iyice delirmi$sin ifadesiyle bakarken yuzume, anlatmasi imkansiz demi$tim sesimi kendim bile duymayarak…

Gurbete yolu du$enler bilir, bir sure sonra melmeketin her$eyi ozlenir. Havasi, suyu, sesleri, kokulari, pastalari, borekleri, yollari, agaclari, bortusu, bocekisi… 

Memleketim.
Memleketim ne kadar geniş,
dolaşmakla bitmez tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
ve cenuba
pamuk işleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye
Utaniyorum.

Hasret, huzunclu bir$eydir evet…

Serap Nurten ve Sevim’i de düşünürsek bir “dışarıdaki tezoklu gelinler” gurubu oluştu mu?Aşrı aşrı memlekete kız versinler mi?

A$ri a$ri melmekete kiz da oglan da vermesinler. Yuksek yuksek tepelere yapilan evleri de belediye yiksin. 


Gurbet gelinleri fena bir grup olmazmi$ sanki ama biz gurbet ku$lari, ne$eli eylemler pe$indeyiz daha cok. Bize bu kadar keder yeter, ne$eli bir$eyler cal Sam!

(Bu sorum kavga çıkartacak yine ama))) Bir şeyleri kurduğun kadar yıkma ya da kapatma tavırların var. Bu kalabalıktan sıkılma mı? Güç bende psikolojisi mi? Tam bir bireysellik mi? (muhabbet kahvesi kapanmış o nedenle)

Muhabbet kahvesi mi? Insan tuhaftir, yuzlerce iyi $eyi hemen unutur, bir kotuyu ilelebet hatirlar dermi$ Sumerliler. Bence cok akilli adamlarmi$.


Kirici, yikici izlenimi biraktiysam gectigim yollarda, cok uzulurum buna. Biz halvette yuzyildir, ayaklarimiza bir$ey giymeden geziyoruz halbuki. Dedemden oyle gorduk, ba$ka yol bilmeyiz aslinda ama…Mikrop kadar bile bir yer kaplamadigimiz $u evrende, bir insanin gucu kac amperdir ki? O da vucutta 50 miliamperi gecerse, kalbi durdururmu$. Biz de guctu, egoydu, hepsini coktan topladik, koyduk bir kazana. Kazani da verdik Nazan’a. Gerisini ondan sormak lazim artik...

Foça
İzmir

Tatile geldiğinde epey insanı seni bekler buluyorsun. Hatta ben sana daha ötesini de anlatayım bir telefon trafiği gör. Nerede, ne zaman geliyor? Nedir bu sevgi? Nasıl etkiliyor seni? Yükünü mü artırıyor, moralini sorumluluklarını mı artırıyor?

Uzakta olmaktan, cok SIK goru$ememekten kaynaklanan bir yaz trafigi oluyor evet. Kisacik zamanlara SIKI$TIRILMI$ bulu$malar $eklinde geciyor onlar da. Cok gusel etkiliyor, acaip moral pompaliyor. Cogalmi$, yenilenmi$ donuyorum her seferinde. Ah bir de, arkadaslar iyidir... 

Bu guruplarda oluşan birikimleri değerlendirmeyi düşünüyor musun? Örneğin kampus fotoğraflarından bir albüm. Terelellide çalışan şarkılardan bir güzel müzik listesi. Ayrıca terelellide söylenmiş güzel sözlerden bir derleme.(Sadece Mahmut’un kiler yeter sanki)

Ben pek du$unmem. Du$unursen, du$ersin derdi nenem. Tutunabilmek icin, du$unmemeyi ogretti bize... 


Oyle bir hale geldi ki dunyamiz, herkes habire kaydini tutuyor ya$adigimiz zamanlarin. Hatta bu i$ o kadar cigirindan cikti ki, katipler gibi kayit tutarken, ya$amaya vakitleri kalmiyor bazilarinin. Cok fotograf var, cok yazi var ama kimselerin vakti yok durup bakmaya, okumaya artik. Hepimiz sanatci, hepimiz yazar olunca da kitle kalmadi bizi takip edecek. Pop art’ciyiz biz, daha arkada$larin haberi yok ama aklima geldi $imdi aniden. Derlemiyoruz hicbir$eyi, her$eyi daginik birakmaktan yanayiz. Mahmut’un icindeki guzel soz ureticisi amcaya da iyi gelmiyormu$ derleme fikri galiba. Simultane, spontane ruhlular te$kilatiyiz. Kimseye soyleme sakin, ne kadar daginik kalabilirsek, o kadar iyi de gizli $iarimiz .

Diğer röportajlarımda sorduğum soruyu sormayacağım sana. İnsan yanıtını bildiği soruları neden sorsun ki. Sormak istediğim, okuldayken de hep farklıydın sen. Formunu korumak için neler yapıyorsun? Yaşamın farklılıklarımızı bize ait olanları törpülemek için gösterdiği çabaya nasıl direnebiliyorsun?

Diğer röportajlarımda sorduğum soruyu sormayacağım sana. İnsan yanıtını bildiği soruları neden sorsun ki derken, yanitini bildigin $ey, umarim gusel bir$eydir. 


Yarim asirlik omrun yarisindan fazlasi gurbette gecmi$. Bu gurbet mereti insanda ce$itli arizalara sebep olurken, ce$itli de nimetler sunuyor i$te. Dunyamizin bu civarlarinda, farkliliklari torpulemek yerine, ku$ sutuyle besliyorlar. Serpilip geli$iyor ba$ka ba$ka yanlariniz da. Direnmiyorum, talihin elinde oyuncak oldum aslinda. O da beni atem tutam ben seni, $ekere gatem ben seni diye oyalayip duruyor i$te.

Face sayfanda yaşadığın şehir neden Timbuktu Mali diye geçiyor?Yoksa şu aramaya başladığın zengin dayın orada mı çıktı?

Gerceklik tiye alma hastaligim var benim. Caresi yokmu$, cekecekmi$im. Timbuktu’nun adina hastayim. Du$lerimdeki $ehir. Ne kadar uzak olursa bir du$, o kadar tatli oluyor du$lenmeler de. Timbuktu ise, $imdilik en uzak ve en cazip bir du$...

Kocaman kara bir boşluğa düşme ihtimaline karşı fosforlu kalem bulundurma öngörüsü nereden doğdu?

Karanlik oldugunu o soylemi$ti. Inanmami$tim evvela. Hakliymi$ halbuki. Fosforlu kalemi annem koymu$ cebime. Anneler boyledir i$te. Onceleri hic farketmezsiniz ceplerinize sakladiklari acil durumlarda hayat kurtaran ufacik $eyleri. Sonra birgun cok muhtacken bir$eye, bir atarsiniz elinizi ceplerinizden birine, size o an ne lazimsa, o cikar, o cepten. 


Yazdiklarimi gordu $imdi de annem, beni de malzeme etmi$sin gene, nasil bulursun bunca uyduruk hikayeyi dedi gulerek. Minik fotograf makinami cikardim ceketimin cebinden, gulerkenki balli agzinin fotografini cektim.

Tozlanmış Türk Musikisi parçaları ve unutulmaya yüz tutmuş halk türkülerini bol bol yayınlayabilmek için Radyo Terelelli'yi kurduğun söylentilerine ne diyosun?

Vay be bu muymu$ radyomuzun imaci? Boyle tanimlamaniz beni pek etkilemez de Yaşar Enis beyi inanin cok yaralar. Radyo hisselerinin coguna sahip Esin hanima soralim bu tozlanmi$ musiki i$ini. Paraya kiyip, plaklarin tozunu alacak eleman alsin radyoya. Cani istedigi zamanlarda gece yayinlari ve radyo T kültür ve sanat müdürü olan Mahmut karde$ime de bu durumu vaktinde farkedip, gereken tedbirleri almadigi icin sabahin keciboynuzlari adli pogramda, canli canli Umit firca ceksin biara. 


Efendim? Yozla$mi$ muziktense, tozla$mi$ muzik mi Oznur? 

Ümit’i sarmi$ bu yayincilik i$leri, Kanal Dandini adlı bir özel TV kurmaya girişiyormuş. Buna ne diyosun? 

Allah derim tabe! Umit’le aramiza nifak tohumlari tokmeye cali$ma hic, onun kurdugu i$letmelerde benim hissem %51’dir, benim kurduklarimda da onun hissesi %51. Bu durumda sana bir$ey kalmadi, bakma oyle. kahrolsun müzevirler!

Kurduğun guruplarda herkese bol keseden görevler ve ünvanlar veriyorsun. Bir şirketin genel müdürü olsan veya sahibi, aynı eli bolluk devam eder mi? Yoksa gerçek hayatta yapamadığın bonkörlüğü guruplarda mı gideriyorsun?


Genel mudur olmaz benden, ara a$amalarda takilir kalirim.

Hayati payla$mayi seviyorum. Hayati payla$tiklarimla, eteklerimizdekileri, ellerimizdekileri payla$mayi da seviyorum. Sahip olduklarinin ustune abanip, bunlar benim diye pis pis siritan insanlari sevmiyorum. Payla$tikca zenginligin artacagina inaniyorum. Zenginlikten kastim manevi zenginlik tabi. Yoksa maddi olanlari, kilere bir kup gomduk, ona atiyoruz geceleri. Onlar yalnizca bizim. Manevi olanlarin payla$masi daha kolay diye onlari payla$iyoruz i$te.



Unvanlar da makamlarla dalga gecmek icin uyduruldu. Kuremizin bazi taraflarinda cok muhim olan makamlar, bazi taraflarinda o kadar da muhim degiller bereket.. Bu makamlar sebebiyle olu$an luzumsuz kasilma, kendini onemli sanma sendoromuna kar$i, bir tur koruyucu sprey olarak du$unulduler o kadar. Eglencesine uydurulmu$ onemsiz bir $eyi bile boyle uzun uzun anlattim ya, bravo kendime.


Aya ilk ayak basanı herkes biliyor da ikinci ayak basan kimsenin umurunda değil. Hele hele benim en acıdığım arkadaşları aya ayak basarken rokette onları seyreden astronota çok acırım ben. Taaa oralara kadar git, ayak basamadan dön.
Ben de buradan hareketle, Ekvatoru geçen ikinci Tezoklu kim, onu sormak istiyorum. 



Hic aklima gelmemi$ti o seyreden astronot bak. Demek ben gozumu ayak basanlara dikmi$im hep.


Bizdik ikinci olan belki de, bilmiyoruz hikayenin o kismini. Tezok grubuyla birlikte, bir Tezoklu ruhu yarattik beraberce. Ben o gruptan evvel hatirlamiyorum hic ortalikta bir TEZOK’lu ruh dola$tigini. Ama artik var. Cemiyet neferlerimiz Nijerya’dan, Isvicre’ye her yerde gezdiriyor o ruhu. 


ben sorunu Ekvator'u ilk gecen Tezok'lu diye anladim oyle cevap verdim ama eger sen Meryem'le beni kastederek hangimizin ilk gectigini sorduysan, ikinci benimdir helbet. Meryem karde$imiz, ba$ka arkada$lariyla cok ip atlami$ o cizginin ustunde benden evvel.



Ekvatoru geçmişsin resimlerinden gördük ve şahsım adına bir miktar da çatladım. Sormak istediğim öbür taraf nasıl? Yani dünyanın Ekvatorun altında kalan tarafı?


Obur taraf hakkindaki soylentiler muhtelif ama bizzat gordum, bu tarafa cok benziyor!


Ekvatorun kuzeyinde su girdabi saat yonunde, guneyinde saat yonunun tersinde, olusuyor. Tam cizginin uzerinde ise suda herhangi bir hareket olmuyor, duz akiyor. O cizginin ustune, elinde plastikten bir huni, bir legen ve ma$rapa ile tezgah kurmu$ Kenya’li karde$imiz ispatladi bize bunu. O andan itibaren ben eski ben degilim artik…

Oralarda gördüğün hayvanları fotoğraflamışsın sağol, sayende biz de gördük.
Sormak istediğim, her çeşitten bir hayvan var. Onlar oraya sabitlenmiş durumda mı, gelen fotoğraf çekilsin diye?(Bana her giden belgeselci, turist aynı hayvanla fotoğraf çekilmiş gibi geldi de)



Fotograf cekmem pek, dogu$tan yeteneksizim ben. Oglum cekmi$ti onlari da. Evcille$mi$ler tabi hayvanlar da o parklarda insanlari gore gore. Fotograf makinesini gorduler mi poz veriyorlar oyle

Ayakkabıya çiçek dikmek iyi fikir de adamın kafasından ne istedin? Kafatasını açıp içine maydanoz dikmeyi düşünür müsün?


Du$undum de pi$irdikten sonra du$undugumden acamiyorum artik. Ben seramik kursuna gittim, yetenek oglumda cikti gene. Birlikte yaptik o kafayi. Bilincaltimiz oyun oynami$ biz farketmeden. Eser diye cok tanidik bir erkek cikti i$te boyle…


İsteğin üzerine aile efradı hakkında soru sormayacağım. Fakat şunu sormadan edemem. ne demek "kocalık makamı"..Bu ifade senin tam bir osmanlı aile terbiyesi gördüğünü gösteriyor. Genç kızlara örnek olması bakımından açıklar mısın bu kocalık makamını..


Bu aslinda trajik oldugundan, komikligine gulemedigimiz bir hikayeden kaldi bize. Vaktiyle televizyonda gordugumuz bir kadin, kocasindan bahsederken, kocalik makami diyordu. Biz de o zaman farkettik ki bu kocalik denen makam, hakkaten yuksek bir makam. Boyle saygi $eysine $ettik o gunden sonra.


Benim kaplumbağa terbiyecisi Osman Hamdi dedemden aldigim bir terbiye var tabi ki ama bu kismini ben kendim yarattim. Kocalik makamiyla birgun bo$ bo$ televizyona bakarken oldu aniden.


Genc kizlara mesacimdir: devir hurriyet devri. Butun makamlar yikilmak icin yapilmi$tir. Kocalik makami da. Yikin! Ya$asin hürriyet, müsavat, uhuvvet!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bir solukta okunan, tam bir keyifli sohbet hali yansıtan, Şerife ciğimin naif ama haşarı ruhunu çok iyi ortaya koyan, soruların artık ustalık mertebesine eriştiği, yanıtların da bir o kadar tatlandığı enfes bir röportaj olmuş..Erkan emeğine sağlık diyorum..Şerife biliyodum, senin golü atacağını .Alacağın olsun..:))) Bunu yazan: Facebook 'un sönük yıldızı Ümit...