ŞUNDAN BUNDAN

ESER

Geçenlerde, şimdiye kadar yazmış olduğum yazıları, yaptığım işleri yedeklemem gerekti. Dosyayı kopyaladıktan sonra cd’nin arka yüzüne bakayım dedim, bakmaz olaydım. Bütün hayatım boyunca yaptığım işler, yazdığım eserler ancak birkaç daire şeklinde yer işgal etmiş cd’de.

Geçen ömrü sorgulasam mı kırkımda, bir cd doldurur mu geriye kalan zaman?
***
İMAJ

Fakültede, ikinci dönem tek dersten okul uzamış. Pazarlama firmalarından birine girilmiş ve de her pazarlama firmasında olduğu gibi, içinde ingilizce kelimeler ve iddialı ünvanlar geçen önü türkçe, arkası ingilizce kartvizitlerden bastırılmış. Kılık-kıyafet de yolunda. En azından öğrencilikten farklı.

Kartımı gören Ayı Mehmet; kartımı görerek bir şey olduğumu sanan Ertan’a:

-Hani bildiğimiz Erkan olmasa karta bakarak bir şey oldu sanacağım, deyince çizdiğimiz imaj Ayı Memetin sağduyusuna kurban gitmiş.
***
BAŞA BELA

Belediye otobüsündeyiz. Otobüste 3-5 kişiyiz. Otobüs durakta durdu. Yaşlı bir yolcu, biletini atarken:

-Duracaksın tabii, dedi.

Şoför önce anlamadı. Yolcu yerine giderken devam etti:

-Duracaksın tabi, durmak zorundasın, bir kişi de olsa duracaksın, diye bağırdı.

Şoför birden frene bastı:

-Ne diyorsun amca sen?

Amca tekrarladı bu sefer yüksek sesle:

-Duracaksın tabi, durmak zorundasın!

***
KUPONLA MÜFETTİŞLİK

Mevsimi geldi. Gazetelerde çarşaf çarşaf Müfettiş alınacak ilanları ve sınavlara hazırlanan binlerce genç. 

On beş yıl önce sınavlara hazırlanan üç arkadaşım biraraya gelmiş. İkisi ellerinde kestikleri sınav ilanlarını birbirine göstermekteymiş. Bunu gören üçüncü arkadaşım sormuş:

-Bunlardan kaç tane biriktirince müfettiş olunuyor?

***
MUSTAFA

Trafik polisi bir arabayı durdurur. Cezayı yiyeceğini anlayan şahıs polise “…sen Mustafa’yı tanıyor musun" diye sorar. 

Polis, “kim olursa olsun biz görevimizi yapıyoruz “der.

Şahıs, bak sana resmini göstereyim diyerek cebinden çıkardığı parayı polise verir.Paraya uzun süre baktıktan sonra cebine atan polis:
-Tam çıkaramadım, bu Mustafa’nın başka resmi var mı sende, diye sorunca şahıs cevabı yapıştırır.

-Ben de tanıyorum dediysem fazla tanımıyorum, ben de sadece bu resmi var!

***
OTEL

Görevli olarak gittiğim küçük bir ilde çok pahalı otel ücreti isteyen resepsiyoniste “golf oynamayacağım, tenisten hoşlanmam, yüzmeyi de düşünmüyorum” dedim. 

Resepsiyonist, “ne diyorsun abi, bu dediklerinin hiçbiri bu otelde yok, bu ücret sadece yatak ücreti” dedi.

Daha bir hafta önce beş yıldızlı bir otelde daha düşük fiyata tatil yapmış biri olarak, çocuklarını özleyen asker ailelerinin özlemleri beş yıldızlı otel ücretine tahvil edildiğini gördüm, askeri birlikten başka bir şeyi olmayan bu şehirde.

***
ÇOCUK UYUTMA

Oğlumu hep türkü söyleyerek uyuttum. Sesimin güzel olduğundan değil. Sesim o kadar berbattır ki, türkümü duyan çocuk, "bu sesi duyacağıma uyuyayım daha iyi" diye hemen uykuya dalardı.
***

UNUTKANLIK

Her sabah otobüs durağında bacaklarıma bakarım, acaba pantalonumu giydim mi diye.
***

ANKARA’NIN NESİ MEŞHUR

"Yarın Ankara’ya gidiyorum, kaleyi, anıtkabiri gezeceğim sonra da müsteşar beye uğrayacağım" diyen arkadaşıma merakla sordum:

-Ankara’nın kalesi, Anıtkabiri meşhur biliyorum da, müsteşarı ne zaman meşhur oldu?
***

SONRADAN GÖRMELER

Sonradan görmeler maymuna benzer. En yükseğe tırmanabilirler, tırmanma hızları sizi şaşırtabilir. Ancak zirvedeyken tek görünen yerleri ayıp yerleridir. Balzac-Vadideki Zambak’tan
***

SÜPÜRGENİN SAPI

Jöntürklerden biri dayanamıyor ve topladığı taraftarları ile sarayı basarak padişahı devirmeye karar veriyor. Uzun planlamalardan sonra harekete geçiliyor ve sarayın kapısına dayanılıyor. Ellerde silah. 

Gürültüleri duyan paşalardan biri sarayın kapısına çıkıyor. Bir bakıyor ki elleri silahlı bir gurup sarayı basmak üzere. Tedbirsiz çıkmış olan paşa, silahı yanında olmadığı için meydancının sarayın kapısında unuttuğu süpürgeyi alarak sapıyla isyancıların başına vuruyor. İsyancıbaşı orada ölüyor.

Büyük amaçlarının ve de liderlerinin bir süpürge sapına kurban gitmesiyle isyancıların morali bozuluyor ve dağılıyorlar. Meydancının sarayın kapısında unuttuğu bir süpürgenin sapı tarihin akışını değiştiriyor.
***
YAKILMA

Şimdilerde bazı ünlüler yakılma isteklerini belirtiyorlar..Onlara " Bir Çift Yürek " kitabında bir Aborujin bilgesinin bir sözünü hatırlatayım.

Bilge; doğanın yaşam boyu insanı beslediğini, insanların doğada yetişen bitkilerle beslendiğini, öldükten sonra da gömülen insanın bitkileri beslediğini belirterek doğanın bir dengesi, bir alış-verişi olduğunu belirtiyordu.

Ben yakılmak istenenlerin gerekçelerini bilmiyorum ama; yakılarak havayı kirleteceğime gömülerek bitkilerin bana verdiklerine karşılık vermeyi düşünüyorum.
***

PREKAZİ

Ben kendisini fazla tanımam ama hasta bir Galatasaray taraftarı olan arkadaşım anlatırdı. Prekazi’nin çok isteyerek oynamadığını belirtmek için de “ bak formasında hiç çamur var mı? “ diye sorardı. Gerçekten de o zamanlar futbol sahaları çamurlu olduğu için bütün futbolcuların formaları çamurlu iken Prekazi forması tertemiz olarak maçı bitirirdi. Prekazi o zamanlar işini iyi yapmamayı, kaytarmayı temsil ederdi.

Şimdi devir değişti.Sahalar çamurdan kurtuldu, ülke çamur deryasına döndü. Artık formasında çamur olmayanlara kızmıyor, gıpta ediyoruz.
***

COBWEB

Otoyolda giderken en sağ şeritin müşterisinin olmadığını, bütün arabaların orta şeritten gittiğini görünce önümdeki arabayı sollayarak en sağ şerite geçtim. Fakat bu şeritte araba sarsılmaya başladı. Çünkü zemin bozuktu.

Olayı yorumlamaya başladım: Otoyol karayolları kanununda yazılı tonaja göre yapılıyor.Ancak kanuna göre yük taşımak kamyoncuları “kurtarmadığından” daha fazla yüklüyorlar. Oyoyol projesini hazırlayanlar bunu bildikleri halde yolun pahalıya yapıldığı iddialarından korktuklarından ve de projeye kamyonların yasal miktardan fazla yük yüklediklerini, ayrıca sağlıklı kontrol yapılamadığını belirterek daha fazla yüke göre otoyol yapılmasını sağlamadıklarından, yapılan yollar kısa sürede bozuluyor ve tamiri ile birlikte daha pahalıya patlıyor.
***

OTOYOL

Televizyonda haber özetlerinde memleketime giden otoyolun Başbakan tarafından açıldığını görünce haberi beklemeye başladım. Derken haber başladı. Fakat o ne? Haberde başbakanın otoyolu açtığı belirtildikten sonra bir kadının başbakana ulaşmaya çalıştığı ancak korumalarca engellendiği uzun uzun görüntüler eşliğinde verildi. Ancak otoyolun nereye kadar açıldığı, kaça malolduğu, kaç kişinin çalıştığı vs. gibi bilgiler verilmedi. Bunun üzerine kendimi enayi gibi hissettim, fakat bu yolu yapan firmayı, çalışan emek veren ve emeklerini haberlerde görmeyi uman kişileri düşününce teselli buldum.
***
MEDYA

Depremden sonra televizyonda başlangıçta aklı başında açıklamalar yapan deprem profesörlerinin daha sonra medya sayesinde “benim teorim iyidir, en seksi erkek benim, en edeleli erkek benim“ iddiaları ile muhtelif haritalar eşliğinde bir karış formülleri millete anlatma çabalarını gördükten sonra “tanrı medyadan korusun” diyorum.

Hiç yorum yok: