ÇOCUKLARIMIZA BELGESELLE SEVMEYİ ÖĞRETELİM


Sonunda bu konu da bana bakıyor. O kadar güncel yazmayayım diyorum ama bakıyorum kimsenin kılı kıpırdamıyor, iş başa düşüyor. Konu her gün gördüğümüz, duyduğumuz ve okuduğumuz haberler.

-Aşkına karşılık alamayınca yedi yerinden bıçakladı.

-Ayrılmak isteyen sevgilisini "seni kimseye yar etmem" diyerek öldürdü sonra da kafasına sıktı.

Öldürenlerin tamamı erkek, tamamı da sevdiğinden yapıyor bunu. Nasıl sevgiyse bu.

Düşünüyorum da galiba biz gençlerimize sevmeyi öğretememişiz. Öğretilebilir mi, onu da bilmiyorum. Yürekten gelen bir şey bu. Fakat madem ki insan sevdiği için sevdiğini öldürüyor ya da kadınlar sevilmeyi canıyla ödüyor, bu işte bir yanlışlık var demektir.

Öncelikle öğretmemiz gereken şey, bunun karşılıklı olması gereğidir. Sevişme, öpüşme kelimeleri doğal olarak karşılıklı bir eylemi ifade eder. Buradan çıkarılacak sonuç karşılıklı olmanın karşı tarafın rızasını gerektirdiğidir. Bunun için de karşıdakine kur yapılması, ikna edilmesi gerekir.

Bu öğrenilebilecek bir şeyse nasıl öğrenilir derseniz ben belgesel yöntemini çok etkili buluyorum. Aklıma seyrettiğim bir aslan belgeseli geliyor. Erkek aslan kocaman açtığı ağzını dişisinin ensesine dayamış. Dişi ise ensesinde kocaman dişler keyifli ve mutlu uzanmış, keyfini çıkarıyor. Sonra aslan çiftleşmeye geçiyor. Dişi hala aynı durumda, aynı yüz ifadesinde. O öylece duruyor, iri dişli debeleniyor. Sonra ödülünü alıp gidiyor. Ben herhalde yiyecek derken o iri dişleriyle dişisinin ensesini okşuyormuş meğer.

Diyelim ki,” ey oğul, kadına kur yapacaksın, onu sevdiğine ikna etmeye çalışacaksın. Bak ormanın en vahşisi bile öyle yapıyor “.

Olmadı bir sığır belgeseli seyretsin. Sığır belgeseli güzel. Meğer dişi sığırlar çiftleşmek istediklerinde bir salgı salgılıyorlarmış. Erkek sığır bu kokudan çiftleşmek isteyen dişiyi tespit edip harekete geçiyormuş. Tabi ki işi yine zor ama hiç olmazsa salgısı olmayanla uğraşmıyor. Yani bir sığır bile karşıdakinin rızasını arıyor, zorla bir şey yapmaya kalkmıyor. İnsan neden bunu öğrenemesin. Zorla güzellik olmayacağını belki bir sığır belgeseliyle de öğrenebilir.

Hadi diyelim hayvan belgeseli seyretmiyor. O zaman Kafkas oyunu seyrettirelim. Orada  erkekler kendini paralıyor, kızın gönlünü almak için. Çok zor hareketler yapıyorlar. Fakat  bu erkeklerin kendilerini paraladıkları kızlar, elma yanaklı, dal gibi ince ve çok güzel kızlar. Figürleri, özellikle el hareketleri çok zarif, kibar ve ince. Tabi ki bu kızların gönlünü kazanmak için her türlü zor figür yapılır. Bundan çocuklarımıza hak etmeyen biri için bir şey yapmamayı da öğretebiliriz.

Dünyada dişisine eziyet eden tek varlığın insan olduğunu okumuştum. O nedenle ne yapıp edip çocuklarımıza sevmeyi öğretmeliyiz. Ve de sevgiyi şiddetle değil hiç olmazsa belgeselde seyrettiğimiz hayvanlar kadar olsun göstermeyi öğretmeliyiz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Güzel bir öneri fakat,elde etmeyi öğretirken sevgi bitince efendi efendi çekip gitmeyi de öğretebilmeliyiz..Onu öğretecek bir formül bulunamıyor..Galiba ancak,bizzat örnek olarak öğretmemiz mümkün."Namus cinayeti" kavramını ve bu kavrama yasal bakış hafif değil tam tersi daha ağır hale gelirse bir nebze umut var demektir..Haa bu arada, sevgilisini 7 yerinden bıçaklayana racon gereği beceriksiz gözüyle bakılıyor, şöyle en az 20-35 bıçak darbesi ya da kurşun sarf edilecek ki, namus layıkıyla kurtulsun..Dii mi ama? bendeniz ÜMit Aşçı Çini..