İYİLİK YAP DENİZE AT

Maksat ritüel olsun diye başlamadı bu iş. Malum, çağımızda insanlar istediklerini değil söylenenleri yapıyor:

-Sağlıklı yaşamak için üç beyazı kesmeniz gerekiyor.

-Zayıflamak için hareket şart.

-Siz de kitap okuyun çocuğunuza örnek olun.

-Çocuğunuzla vakit geçirin.

Geçenlerde "az uyku başarıyı artırır" diye okudum ki, artık "her güzel şeyi mundar ettiniz bari uykuyu rahat bırakın" diye haykırmak geldi içimden.

Evet, bir öneriye uymak veya böyle bir amaç için başlamadık balığa. Zaten üç yaşından beri oğlumla birlikte vakit geçirmekten hoşlanırız . Bir gün iş yerimize ait terk edilmiş iskeleden olta attık, balık yakalayınca da devam ettik, hepsi bu.

Her hafta sonu sabahı, hazırlanmış halde başucumda buluyordum oğlumu. Evde hiç bir işe bulaşmayan oğlum, balığa gidilecek günlerde çantamızı, yiyecek sepetimizi hazırlıyor, balıkta da yemek çay servisi, olta hazırlama, yem kesme vb. ne iş olsa yapıyordu. Hem de severek yapıyordu.

Arabamızla gittiğimiz iskelede bir yandan balık tutarken bir yandan da güzel vakit geçiriyorduk. Bir çok arkadaşı da götürdük bu ritüelimize. 

Bizim her hafta balığa gittiğimizi duyan herkes de hafta içinde uyarısını yapıyordu:

-Bu hafta yağmur varmış. İyi balık yapar.

-Yağmur yokmuş bu hafta, balık çok olur.

-Hava rüzgarlı, balıklar sahile kaçar.

-Dalgalı denizde balık tutulmaz.

Anladım ki, hemen hemen her erkeğin bir balıkçılık geçmişi var. Herkesin de her konuda bilgisi var. Bazı kişilerin balıkçılıkta uzman olduğuna, bu işten anladığına da tanıklık etmiş biri olarak mecburen dinliyorum. Balık tutmak bir umut işi. Tutma olasılığını seviyoruz daha çok. O nedenle de her bilgi kırıntısını dikkate alıyoruz.

Sonuç olarak, bir kaç yıl hemen hemen her hafta sonu gittik balığa. Yağmurda, çamurda, soğukta, sıcakta, gölde, nehirde, denizde. Fakat bana sorarsanız yukarıda söylenenlerin hiç biri doğru değil. Özellikle dikkat ettim. Yağmurda bir sefer tutsak diğerinde tutamadık. Diyelim belli bir saatte tuttuk ama daha sonra aynı saatte bir daha tutamadık. 

Her seferinde arabayı aynı yere park ettiğimiz ve oltayı da aynı yerden attığımız için anlıyoruz ki balık işi tamamen şans işi. Bunun sadece bir istisnası oldu. Bir defa olduğu için yapılan olayla bir ilişkisi olduğu söylenemez belki ama gerçek de bu.

O gün  yolumuz üzerindeki bir akraba çocuğuna bir hediye verdik, hem de çok istediği bir şeyi. Oradan da balığa gittik. Artık nasıl teşekkür ettiyse ya da ne kadar dua ettiyse, o güne kadar tuttuğumuz günlük ortalama balığın on katı kadar balık tuttuk. O kadar fazla tuttuk ki yem takıp balık çıkarmaktan yemek bile yiyemedik akşama kadar. 


Boşuna dememişler; iyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir.


Hiç yorum yok: