VERECEK CEVABINIZ VAR MI?

Gurubumuzdan yönetim kuruluna bir üye alınmamasını protesto etmek için dernek üyeliğinden istifa ediyoruz.

İmzalamamız istenen dilekçe aynen böyleydi. Mesleki derneğimizin başka bir şehirde kongresi yapılmış ve biz gitmemiştik. Zaten yönetim kuruluna girmenin sadece zahmeti vardı. O nedenle isteyenin üzerinde kalıyordu. Buna rağmen meslektaşların dörtte biri bizim orada bulunduğundan seçimlere gitmesek de bizden birinin yönetim kuruluna alınmaması kızgınlık yaratmıştı ve tepki olarak da topluca istifa ediliyordu.

Bu işe aklım yatmamıştı. Hem seçime katılmayarak demokrasinin gereğini yerine getirme hem de sonuçlarından şikayet et hem de sivil toplum örgütlenmesine balta vur. Bu şekilde söylesem olmayacak, ben de başka bir formül buldum:

-Böyle bir dilekçe yazarsak yazılı belge bırakırız arkamızda. İleride cumhurbaşkanı adayı olsak önümüze koyarlar belgeyi ve demokrasiyi hazmedemedi diye yazarlar. En iyisi şifai olarak gösterelim tepkimizi.

Bu fikrim kabul gördü, bir telefon konuşmasında karşılıklı sitemler edilerek konu tatlıya bağlandı.

Evet, önemliydi yazılı belge. Yazı tarihe not düşmekti ve geri dönüşü de yoktu. Bu yaşamın bir yönüydü. Sonradan anladık ki  kimileri için yazı önemliydi bir başkası için söz bir diğeri için de vicdanı daha önemliydi.

Yıllarca her türlü haksızlığı ahlaksızlığı yapan bir yönetici, oğlu beden eğitimi bölümüne alınmayınca itiraf etmişti:

-Yıllarca ben de çok haksızlık yaptım. Hak etmeyeni işe aldım, tembeli şef amir müdür yaptım. Ancak oğlum beden eğitimi bölümüne hakkı yenerek alınmayınca anladım yaptığımın nasıl bir şey olduğunu.

Herkes emekli olduğunda yaptıklarını anlatırken üst düzey görevlerden emekli olanlar genelde yapamadıklarını anlatırlar sürekli. Sonuçta dünya küçüktür. Herkes bilir ne yaptığınızı ne yapmadığınızı. Fakat kimse de vurmaz yüzüne, bir yararı yoktur artık. Böyle olduğu halde  sürekli olarak gittikleri yerlerde anlatırlar neden yapamadıklarını.

Yazılı belge bırakmasalar da soran olmasa da vicdan denen şey rahat bırakmaz onları. Fakat esas soru henüz sorulmamış olandır. On yıl yirmi yıl sonra bu günleri anlatan kitaplar yazıldığında bu kitapları okuyanlar ya da bugün yapılan hataların bedelini ödeyecek olan torunlar soracak asıl soruyu hepimize:

-Bu ülkenin elli milyar doları soyulurken siz ne yaptınız? 

Umarım verecek bir cevabınız vardır.



Hiç yorum yok: