YAZILACAK ŞEYLER BİTTİ Mİ?


Yani insanda da şans olacak biraz. Tam yıllar sonra elim kalem tutmaya başlamış, beynimdekileri klavyeye dökmeye başlamışım. Daha ileri giderek internette de olsa yayınlamaya başlamışım duvara tosladım:

-Herkes yazıyor kardeşim, dünyada yazılacak şey kaldı mı ki ve herkes bu kadar şey yazmak zorunda mı?

Bu sözler benim edebiyat camiasından yegane tanıdığım bir arkadaşın, edebiyatla ilgili bir toplantıda bir editörden duydukları. Bendeki şansa bak, sıkıysa al eline dosyayı git bu editöre.

Ben bu sözden hoşlanmadım, kabul ediyorum. Bu kişiyi de sevmedim, itiraf ediyorum. Fakat bir cümlesine şiddetle itirazım var. Eline kalem alan, eli klavye tutan herkes yazıyor biliyorum. Ki çok samimi arkadaşım olan bir yazı insanı da söyledi:

-Okumaya ve üzerinde konuşmaya değer o kadar az yazı var ki.

Bu sözü biri  bana söylerse kabul ederim. Vardır bir bildiği derim, nedenlerini anlamaya, hatalarımı eksikliklerimi öğrenmeye çalışırım. İnanırsan ve yapabiliyorsam da yaparım. Buna itirazım yok.

Herkes yazmak zorunda değil tabi ki. Ancak herkes yazmazsa gerçek yazarlar nasıl ortaya çıkar? Sonuç olarak sadece yazıyor, kime ne zararı var ki? Hemen hemen herkes gençliğinde bir şiir yazmıştır. Bir mektuba içini dökmüştür. Hiç olmadı günlük tutmuştur, hatıra defterine yazmıştır. Bütün bunlar oldu diye kim ne kötülük görmüştür ve ne eksilmiştir dünyadan. Bırakın yazsın herkes, kimseye bir zarar gelmez.

En şiddetli itirazım ise, "dünyada yazılacak şey kaldı mı " sözüne. Şimdi bu kibirden kaynaklanıyor olabilir dikkate almaya bile değmez. Benim nezdimde bir hükmü yoktur zira psikolojik bir vakıadır ki uzmanlık alanım değildir.

Öyle insanlar tanıdım ve okudum ki, bunlara göre her şeyi yapmaya mezun, hakkı olan insanlar vardır bir de onları seyreden.  Bu insanların yazmaya, okumaya, söylemeye, yönetmeye her şeyi yapmaya hakkı vardır diğerlerinin yoktur. Ki bunun en ileri aşaması "demokrasiye layık toplumlar, layık olmayan toplumlar" a kadar gider. Onları kendi kibirli dünyalarında yalnız bırakıyorum.

Eğer bu, "bu dünyada her şey yazılmıştır, yazılacak bir şey kalmadı" düşüncesinden kaynaklanıyorsa, "ben her şeyi biliyorum, her şey yazılmıştır artık yazacak bir şey kalmadı" demektir ki çok dar bir ufuktan ve bağnaz bir kafa yapısından kaynaklanır.Bunlara da ufkunu açacak geziler, değişik insanlarla tanışmalar dilemekten başka yapacak bir şey yoktur.

Doğrudur, uzun uzun düşündüğümüz, çözmeye çalıştığımız şeylerin daha önce birileri tarafından düşünülerek çözüme bağlanmış olduğuna ben de çok şahit oldum. Hatta bu konuda bir fihrist bile talep ettim. Daha önce düşünülmüş yazılmış konularda kafa yormayalım bu fihriste bakalım diye. Ancak birilerinin daha önce hangi konuları kimlerin yazdığından haberi olup artık yazmayın diyecek kadar birikimli olması da olanaksız görünüyor.

Şahsen ben yazdığım hemen hemen her konunun sadece benim tarafımdan yazıldığına ya da en azından benim baktığım pencereden bakılmadığına olan inancımla yazıyorum. Nitekim bir defasında "bugün bir yazı yazdım, insanlık bu yazı yazılmadan ne yaptı bunca zaman" hissine kapıldım ve bunu da paylaştım.

Genelde spordaki rekorlar için söylenir bu; bir gün artık rekor kırılamayacak. Otuz yıldır duyuyorum bu lafı ancak hala kırılıyor rekorlar. Ya yeni o spora uygun kıyafetler sayesinde ya da çalışmayla ama kırılmaya devam ediyor rekorlar. Bir gün biter mi bilemem. Yaşam dinamiktir, her şey mümkündür, derim.

Evet, bence ne spordaki rekorlar biter ne de yazılacak şeyler. Ne demiş şair, en güzel şiir henüz yazılmamış olandır. Klavyenize kaleminize kuvvet. Umut biterse, yazacak şey biterse hayat da biter.

1 yorum:

Bucera dedi ki...

Yazalım efendim yazalım yazmak iyi gelir hem yazana hem kuyana.Gayrisi boş.
Herkes Nobel almak zorunda değil.