O GÜNLERİ GÖREBİLECEK MİYİZ?


Birlikte büyümek, birlikte gelişmek, birlikte değişmek şart. Yoksa ne kadar şey başarmış, ne kadar şey sahibi olsan da tadını çıkarman mümkün değil. Aslında olması gerektiğini düşündüğün şeyler bazıları için lüks halini alır ve sen aykırı olursun, etkisiz eleman olursun, dışkısıyla kavga eden durumunda olursun.

Daha önce de yazmıştım; Danıştay’dan bir Daire Başkanı sorduğum soruya hak vermekle birlikte ülkemiz için erken olduğunu söylemişti. Aradan yirmi yıl geçti. O sorduğum, istediğim şey hala lüks. Devletin, “altı ay içinde kanunla düzenlenir” diye anayasaya koyduğu şeyi, üç senede yapmamasından dolayı uğradığım manevi zararın tazmini.

Ya da geçmiş yıllarda çocuğuna hakaret edilen hakim hanımın konuyla ilgili dava açmasına hangimiz dudak bükmedik ki: başka işin mi yok senin, çocuklar arasında olur böyle şeyler, her çocuk kavgası mahkemeye taşınırsa…

Yasal standartlar belli bir seviyede olabilir ve o standartlara göre bu tür hak arama çabaları lüks görülebilir. Ancak bireysel olarak o kişi için önemliyse, kişi hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması değil mi bu durum?

Geçenlerde berberdeyim. Daha doğrusu referandum günü. Berber hemen ne oy verdiğimi sordu. Geçiştirdim fakat o kararlıydı; çapraz sorguyla öğrenmeye çalıştı. Öğrensin ki kendi çapında anketini tamamlasın ve referandum sonucu için akşamı beklemesi gerekmesin.

Gelen yaşlı bir adam kurtardı beni berberin elinden. Berber ona döndü:

-Evet, mi verdin hayır mı?

-Verdik bir şey.

-Ne verdin?

-Verdik bir şey işte, üç numara yap sen.

Fakat berber kararlı. Sağdan soldan ataklarla sonuca gitmeye çalışıyor. Adamcağız ise gerçekten yaşlı. Konuşmaya mecali yok. Pazar günü açık bulduğu yegane berberde işini görüp gitme derdinde. 

Bu sefer adamın (yaşlı olduğuna göre emekliydi) nereden emekli olduğunun sorgusu başladı. Belki bu yöntemle tahrik ederek oyunun rengini öğrenebilirdi.

-Nereden emeklisin?

-BAĞ-KUR’dan.

-Dükkanın mı vardı? Nerede?

-Burada.

-Ne söylemiyorsun ya, ne biçim adamsın?

-Tuvaleti çalıştırıyordum pazaryerinde.

Evet, şimdi bu yaşlı adam berbere dava açsa, benim irademi açıklamaya zorladı, yaptığım işi söylemeye zorladı, diye. Ne çıkar sonuç?

Diyeceksiniz ki; çek-git berberden, ne eziyet çekiyorsun?

Bir defa insanın kendini bir şeye hazırlayıp yapamaması kötü bir şeydir. Tıraş olmaya niyetlenmişseniz olamazsanız üzülürsünüz.

İkincisi, dediğim gibi günlerden Pazar ve  bir tek bu berber var açık olan. Belki ertesi gün önemli bir işiniz var. Berberin dangalaklığı yüzünden neden bozsun insanlar programlarını.

Üçüncüsü, berberler zaten bu muhabbeti öyle bir zamanda açarlar ki kafanın yarısı tıraşlı ya da sakalın, nereye gideceksin o halde?

Dördüncüsü ve en önemlisi ise mademki demokrasi seçenekler rejimi, berberin tıraşını beğenip sohbetini beğenmiyor olamaz mıyız? Belki berbere tazminat davası açabilirsek, o bir daha sorularıyla bizi bunaltmaz ve adam gibi tıraşımızı olabiliriz.

Bir berberin sanatından yararlanıp sohbetinden zarar görmeyeceğimiz o günleri görebilecek miyiz acaba?
   

Hiç yorum yok: