KISMETİ TEPMEK


Her şeyi başarmış fakat evlenip çocuk sahibi olamamış kırk yaş civarında bir kadın avukat, karşısına çıkan çok ünlü, paralı, yakışıklı ve varlıklı bir doktorla buluşuyor. Kız hiç evlenmemiş ancak adam eşini kaybetmiş. Çocuğuyla birlikte yaşıyor. Buluşmada her şey konuşuluyor. Sıra çocuğa geliyor. Adam:

-Çocuk sorun olmaz, anneme bırakırız o bakar. Bize engel olmaz!

Kadın, “daha ilk görüşmede bir kadın için çocuğunu başından atmaya kalkan bir adamı istemem” diyerek masadan kalkıyor ve evlenmekten vazgeçiyor. Bir nevi “çocuğuna hayrı olmayanın bana hiç olmaz” diyor.

Şimdi, çocuğunu annesine gönderme vaadinde bulunan doktor bey muhtemelen “iyi çocuk bize engel olmayacak, baksın babaannesi, biz keyfimize bakalım” düşüncesindeki bir kadınla evlidir. Fakat çocuk kısa bir ayrılığın ardından yanlarına taşınmıştır ve kavgalar devam etmektedir. Adam, kadın, çocuk ve kaynana mutsuz bir şekilde yaşamını sürdürmektedir.

Evlenmeyi kabul etmeyen avukat hanım ise muhtemelen hala bekardır. Dürüstlüğünün insani olmanın bedelini ödemektedir. Her gün de yakınlarının “kaçırdın  gül gibi adamı, o düşünmüyorsa çocuğunu, sana ne” diye dokundurmalarını dinliyordur.

Ne diyelim? Bu dünyada düşündüğün gibi yaşamanın, kendin olarak kalabilmenin bedeli ağırdır.

Hiç yorum yok: