KIRK KAPI ÇALMAK YA DA KISMETİNİ ARAMAK

Ben benzerine şahit olmuştum ama kişisel gelişim kitabında çok güzel tanımlanmış halini buldum. Kimi kırk kapıyı birer kere çalarken kimi de bir kapıyı kırk kere çalarmış.

Yıllar önce bir arkadaşım her kapıyı bir kere çalarak yirmi altıncı kapıda aradığını buldu ve bir daha kapı çalmadı. Diğeri ise biri on yıl olmak üzere iki kapı çaldı. İkisi de açılmadı. Hala çalmaya devam ediyor.

Kırk kapıyı bir kere çalmak, ilk zamanlar bende sığlığı, bir kapıyı kırk kere çalmak ise derinliği çağrıştırırdı. Israr denilemez, çünkü ısrar ikisinde de var, aynı miktarda çalınıyor kapılar. Sadece çalınan kapılar farklı. Fakat önemli olan aradığını bulmaksa, sığlık ve derinliğin bir anlamı yoktur. Sığlık amacına ulaşmışsa, derinlik tesellidir sadece.

Evdekinin evde yokum demesi bile bir şanstır bazen. Ya da kapının çalmasını yeterli bulan. Kimi kapı çalmayı yeterli bulmaz, camdan serenat da ister.

Evdekinin ise işi basit. Kırk kere kapı çalınmayınca açmayacaksın denmiş, o sayıyor sadece. Kiminin kapısı çok çabuk çalındığı için kırkı dolduralı çok olmuş. O nedenle hemen açıyor. Kimi ise daha bekliyor otuz sekiz daha çalınsın kapım, diye. Kimi saymaya bile başlayamamış.

O nedenle bu kapı neden hemen açıldı, bu niye açılmıyor diye kafa yormayın. Ya da en iyisi kırk defa çalın olsun bitsin. Sabrınız, enerjiniz varsa.

Sarhoşun biri, elektrik direğine anahtarını sokmaya çalışıyormuş. Yolda geçen biri takılmış:

-Boşuna uğraşmayın evde yoklar!

-Olması lazım, ışıkları yanıyor, demiş sarhoş.

Evet, bazen de ışıkları yanıyor, evdedirler dediğiniz yer bir elektrik direğidir, ışığı yanıltmıştır sizi. Dikkatli bakın.

Bence en iyisi, kimse evde beklemesin “kapım çalınsın” diye. Kimse de kapı çalmasın. Buluşsunlar bir çeşme başında, beğenen beğendiğini alsın.

Hiç yorum yok: