MİLLİ ÇAPKININ ARDINDAN

Bizim Milli Çapkın Süha Özgermi ile tanışmamız, 12 Eylül’ün hemen ardından, ergenlikten yeni çıktığımız, küçük bir kasabadan büyük şehre okumaya geldiğimiz bir sırada oldu.

O dönemde, 12 Eylül, yaşattığı şiddeti ve yaptığı eziyeti gazetelerde sunduğu bol miktardaki “kadın eti” ile unutturmaya çalışıyordu. 12 Eylülden önceki şiddetten, ölümlerden ve “kıtlıktan” bunalmış toplum da dört elle sarılmıştı kendisine sunulan kadın etine.

Öyle ki, o dönemde yayınlanan gazetelerden Tan Gazetesi 800 bin tiraja ulaşmış, ikincisi de yaklaşık 500 bin satıyordu. Kahvelerde bu gazeteler elden ele geziyor, yoğun talep nedeniyle bazı kahveler birden fazla Tan almak zorunda kalıyordu.

Bizden önceki neslin kahramanları cezaevlerinde, işkence hanelerde, darağaçlarında ve mahkemelerde hesap verirken, bize de Milli Çapkın, Gölge Adam ve “kulağını çekerim ha” diyen gazeteciler kahraman olarak sunulmuştu. Bugün okuduğum habere göre “milli çapkın” unvanını da “Gölge Adam” koymuş zaten.

Mili Çapkın, bizim nesle nasıl örnek oldu, onu takip eden oldu mu bilmiyorum. Zira yanındakilere bakmaktan ona bakamadık biz. O nedenle bizim nesli nasıl etkiledi tam olarak bilemiyorum. Kaybı ile de neler kaybettiğimizi de.

Yanlış anlaşılmasın, ölenin arkasından konuşuyor değilim. Zaten bu anlattıklarım tam olarak onun eseri değil. O, yaşadığı dönemin önemli figürlerinden biriydi sadece.

Evet, milli çapkın yok artık. Umarım ona bu unvanı verenler, onu hatırlarlar ve cenazesinde tabutuna bayrak koymayı da unutmazlar inşallah!


Hiç yorum yok: