ZALİM BİR KADIN


Çok şanslı bir adam; boy-pos yerinde, yakışıklı bir adam. Eğitim desen en iyisinden. Bunun sonucu iyi bir kariyer. Üzerine de aileden gelen yüklü bir mal varlığı. Eh, bu kadar varlığın hakkını da vermek gerek. Vermiş de; her gece bar-pavyon-gazino. Çapkınlık desen had safhada. Hatta rivayet odur ki lüks bir otelin bir odasını yıllarca garsoniyer olarak kiralamış. O kadar yani.

Adam bu haldeyken evde çoluk-çocuk ne alemde derseniz, tam bir sefalet içindeler. Duyduğum bir fotoğraf yetti her şeyi anlamama; çocukları, komşuların dışarıya bıraktıkları süt şişelerinin dibinde kalanları bir bardağa toplayarak içiyorlarmış. Başka söze gerek var mı?

Diyeceksiniz ki madem öyle, kadının zalimliği nerede? İşte buradan sonra başlıyor zulüm. Efendim, adamın emekliliği, aileden kalan son varlığın da satılması aynı zamana rastlamış. Sonuç olarak kadının kocasından güç bela kurtarabildiği baba yadigarı evde emekli maaşı ile geçiniyorlar.

Fakat ne olduysa oluyor, bunca şeye katlanan kadın kocasını kapının önüne koyuyor. Adamcağız ne yapsın, bir zamanlar yanında çalışmış bir elemanın yardımıyla işyerinin misafirhanesine sığınıyor. Emekli aylığının bir kısmını nafaka olarak eşine ödüyor ve kalanı ile ancak geçinebiliyor. Bir zamanların şahini, kolu kanadı kırık bir serçe gibi sokağa atılmış durumda. Bu şartlarda ne yeniden evlenebilir, ne yeni bir ev kurabilir ne de çalışıp kaybettiklerini yeniden elde edebilir.

Kısa bir süre sonra kendisine destek olan elemanın emekli olmasıyla misafirhaneden çıkarılıyor ve kendini sadece bir yatak ve lavabonun bulunduğu odada atılmış durumda buluyor. Öğle yemeğini personelin yardımıyla işyerinde yese de akşamları sıcak bir çorbaya muhtaç.

İşin kötüsü, emekli olalı çok olduğu için çalıştığı dönemden çok az tanıyanı kalmış. Çalıştığı dönemdeki mirası da evdekinden farklı değil. Herkes illallah demiş çalıştığı dönemde. Yeni tanıştıkları ise kısa sürede bıkıyordu onun nankörlüğünden. Zira yaşadıklarından zerre kadar ders almış değildi. Önüne gelene fırça atıyor, ekmek yediği yere tükürüyordu.

Bu ne kadar sürdü bilmiyorum. Ben sefaletin on yılına tanıklık ettim. Ömrünün sonunu sefalet ve yalnızlık içinde geçiren bu adam, her gün bir ibret vesikası olarak dolaştı durdu gözümüzün önünde.

Başkalarını bilmem ama ben o gün bu gündür korkarım kadının zulmünden ve ne zaman ne yapacağının belli olmamasından.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

bir kadın kendi iç dünyasında dışardan gelen etkilerin yarattıklarını olabildiğnce tolere etmeye çalışır..genelde annedir ve annelik güdüleridir onu böylesine sabırlı, dayanıklı, özverili,fedakar yapan..çocuklarına olan korumacılıkla davranışlarını, yaşam biçimini belirler..ve yıllar boyu çocuklarına olan sorumlulukla katlanılmaz olana katlanır, çekilmez olanı çeker..büyük bir sabır ile onların hayatta sağlam duracakları ana kadar direnir. Çocuksuz bir kadın böyle bir hayata katlanıyorsa eğer bunun da nedeni toplumsal ve ekonomik yaptırımlarla kadının elinin kolunun bağlı oluşudur..Sahipsiz, ekonomik gücü olmayan bir kadın için yaşam kurtlar sofrasıdır ülkemizde..Dayanması bu yüzdendir..Varlığını koruma adına dayanır yok sayılmaya..İşte bazen bir kadın ya tamamen rastlantısal nedenlerle ya da tamamen kendi kişiliğinin yarattığı isyanlar ile bu gidişata dur deme gücünü yakalar..Ve senin yazı örneğindeki kadın gibi üzerindeki yaptırımları sonlandırır, nokta koyar ortak hayatlarına..Unutmak ister o güne kadar yaşadığı her acıyı, sıkıntıyı, ezikliği, baskıyı..o noktadaki bir kadın artık kendini durduramaz sevgili Erkan..Duygular insanlarda ortaktır..Ancak her insan yaşadıklarıyla kendi duygu yoğunluğunu kendi yaşar..Ben senin yazındaki kadını anlayabiliyorum..Kapıyı kapatana kadar yaşadıklarını az buçuk tahmin edebiliyorum kendiminkilerle örtüştürdüğümde..Senin "zalim" diye nitelediğin kadını ben "kişiliğini kazanmış bir kadın" olarak niteliyorum..Çünkü kendi hayatımızda bize hayatın tüm zorluklarını yaşatan bir insana karşı dik bir duruş sergilemek gibi görüyorum onun yaptığını..kendini kazanmak gibi..Algılarımız, hayat içinde insanların bize yaşattıklarına göre farklılık gösterir. Hayat seçimlerden ibarettir..Seçimlerimizle, hayatı iyi ya da kötü algılamamızı sağlayan da sadece insanlardır. Yukardaki yazıda zalim bir kadın yok be Erkan..Kendini korumaya almış, kapıyı savunma güdüsüyle sımsıkı kapatmış bir kadın var..sevgiler, selamlar:)nerm ben