O DA BENİ OKUDU!


Hayranlık, bir çocukluk-gençlik dönemime ait bir olgu sanki. Ben fazla yaşayamadım. O nedenle imrenirim birilerine veya bir şeye hayran olanlara. Bizim üniversite neslimizin hayran olduğu kişi ise oydu. Yazıları, konuşmaları, kitapları, yolsuzluğun-kanunsuzluğun üzerine cesurca gidişi onu kahraman yapmıştı bizim gözümüzde.

Okuduğumuz şehre bir panele katılmak üzere geleceğini öğrenince nasıl heyecanlandık anlatamam. Bir partinin düzenlediği gençlik panelinin üç konuşmacısından biriydi. Bütün arkadaşlar, okulu asarak güç bela bulabildiğimiz düğün salonunda almıştık yerlerimizi.

Panel, bir düğün salonunda yapılıyordu. Diğer konuşmacılar, ondan sonra dinleyen olmaz endişesiyle (ki haklıydılar) ondan önce konuştular. Bağıra-çağıra, içerikten yoksun, sıradan konuşmalardı. Hatta birinin konuşması tam anlamıyla gençleri gaza getirmeyi amaçlayan bir konuşma olsa da bizim için komik bir konuşmaydı. Hatırladığım kadarıyla, fakülte yıllarında partinin bir üniversite sorumlusuymuş konuşmacı. Herkes eline silah alınca o da İsmet Paşadan silah istemiş, yediği fırçayı anlatıyordu:

-Paşam, biz de genciz, bizim de kanımız kaynıyor, biz de silahlanalım, dedim ve o an gözlerinde İnönü’de “haydi ordular ileri” diyen paşayı gördüm!

Diğerlerinin ondan önce konuşması bence iyi olmuştu. İyi hitabetle kötü hitabetin farkını görmemize yaradı dinlediğimiz sıkıcı konuşmalar.

Evet, nihayet o başladı. Yani, hem iyi konuşmak hem de iyi yazmak aynı kişide pek bulunan bir özellik değildir. Onda ikisi de müthişti. Hele o esprileri, gülmekten yere yatırdı bizleri. Ben güldürmek için gülmek gerekmediğini de o an öğrendim. Biz gülmekten helak olmuşuz onun yüzünde bir mimik bile oynamamıştı.

Zaman su gibi geçti. Kahramanımız gözümüzde daha da büyüdü. Sorulara geçildi. Tahmin edileceği üzere bütün sorular ona soruldu. Ne yalan söyleyeyim, ben onun bir sürü kitabını okumuştum. O da benim bir cümlemi okusun diye ben de sordum, o da yanıtladı. Bir arkadaşımız ise işi daha ileriye götürdü ve onu sıkıştıran bir öğrenci olarak tarihe geçmek istedi:

-Salon sosyalistliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

-O konuda bilgim yok ama kampus sosyalistleri hakkında çok şey biliyorum!

Kendisi için yapılan “Salon Sosyalisti” yakıştırmasını savuşturmuş, arkadaşımıza da golünü atmıştı. Onu sıkıştırarak kahraman olmayı düşünen ve o nedenle sorusunu herkese gösteren arkadaşımız ise eminim ilk hayat dersini almıştı.

Evet, aradan otuz yıl geçti. Öğrenci paramız yetmediği için düzenli okuyamadığımız gazetesini ve kitaplarını alacak bir gelire kavuştuk fakat bu sefer de okuyacak zamanı bulamadık. Kısa bir süre sonra da bir pazar sabahı, bir bombalı saldırı aldı götürdü onu.

Hani derler ya cinayetler “bundan kimin yararı var” sorusu ile çözülürmüş. Düşünüyorum da ondan sonra yaşadığımız her türlü yolsuzluk ve olumsuzluk, o yaşasaydı bu kadar kolay yapılabilir miydi?

2 yorum:

nevin türkan dedi ki...

içim acıdı,sol yanım acıdı diyecek bir söz bulamıyorum ..kahretsin diyorum bunu yapanların allah cezasını verecek çünkü kullar kayıtsız kalıyor..oda bir babaydı,oda bir evlattı,oda bir eşti,oda tekti aldılar onu bizden..meaknı cennet olsun..

assular dedi ki...

yüregine, ellerine saglık.