AŞKISI, DIŞKISI, ÖĞĞKKK!


-aşkısı lafına uyuz oldum ya... dışkısı gibi, nedir öle yaa. Bööğğkk

Fakülteden arkadaşım Sevim Ordu’ya ait olan bu cümle dün çok sayıda taraftar buldu. Toplumsal çatışmaya, bir kuşak çatışmasının fitilini ateşleyen bir cümle oldu bu.

Oysa ben henüz buna hazır değildim. “Bizim zamanımızda” demeye korkarken, bir kuşak çatışmasının ortasında buldum kendimi, tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi.

Sevim’in bu sözlerine çok sayıda çok sayıda yaşıtım, hatta yaş altım destek verince, tıpkı Alman Savaş Gemilerinin Sivastopol’u bombalaması sonucu Osmanlının savaşa girmiş sayılması gibi benim de akranlarım kuşak çatışması başlatınca, ben de bu savaşın ortasında buldum kendimi.

Efendim, insanın kime nasıl hitap edeceği tabi ki kimseyi ilgilendirmez. Ancak kişi, iki milyar karşı cinsi içinden birini seçtiğini, onu sevdiğini, onun çok özel olduğunu  “aşkısı” kelimesiyle ifade ederse, bunu duyanların da bu kelimeden ne anladıklarını söyleme hakkı vardır.

Bizim zamanımızda, canım, sevgilim, tatlım, bir tanem, canımın içi, tatlım vb. sözler vardı, şimdi ise aşkım, bebem, aşkısı vb.

Yeni nesilin “aşkısı” sözünü “dışkısı” yapan, “öğğğkkk” dedirten ise kafiyeden çok söyleniş biçimi. Yani insan o sözü öyle söyleyerek nasıl karşısındakine çok özel olduğunu hissettirebilir ki?

Biraz düşününce bunun nedenini buldum. Bizim şarkılarımız vardı, şiirlerimiz vardı. Biz, sevdiğimize, bizim için özel olana şiirlerle ve şiirlere eşlik eden nağmelerle duygularımızı ifade ederdik:

-Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim…

-Kanaryam güzel kuşum, ben sana vurulmuşum…

-Gülüm bülbülüm...

Şiir okumayan, yazmayan, şarkı dinlemeyen, sürekli test çözen, bilgisayarda adam kesen bir neslin, sevgisini böyle ifade etmesi gayet normal.

Günümüzde seyrettiğimiz dizilerde Kanuni dışında sevdiğine şiir yazan ve okuyan var mı?

Ayrıca dizilerde ve filmlerde sıfattan çok fiil var, hareket var, merak uyandırma var, şiddet var.

Kadın erkek sadece sevişiyor, öyle güzel sözlerle, şarkılarla vakit kaybetmiyor.

Bunu dışında, bilgisayara, internete, cep telefonuna, kontöre para harcanacak para var ancak kitaba, şarkıya ve filme para yok. İndir gitsin!

Böyle olunca doğal olarak yeni şiirler yazılmıyor, okunmuyor. Bunun sonucu yeni şarkılar da dinlenemiyor. Dizilerde duyduğumuz birkaç “aşkım, bebem ve aşkısı” kelimelerine kalıyor iş. Hatta liseli aşkları bile dizilerdeki gibi bol aldatmalı bol kavgalı yaşanıyor. Geçen otobüste liseli bir kız haykırıyordu:

-İlişki tamamen benim sırtımda.Sen hiçbir şey yapmıyorsun.Böyle nereye kadar gider bu ilişki?

“Aşkısı” ile başlamış ilişkilerin eseri olan, sevgisiz ve paylaşmayı sevmeyen bu yeni nesil ile nereye gidecek bu insanlık, izleyip göreceğiz.  

Hiç yorum yok: