SOSYAL MEDYA VE FUTBOL


İlkler unutulmaz, benim için de stadda seyrettiğim ilk maç unutulmazdır. O yıllarda fenerli olmama karşın bir stada seyrettiğim ilk maç, Bursaspor-Galatasaray maçıdır. Fanatik cimbomlu Murat ve Hüseyin isimli arkadaşlarımın öğrenci evimizdeki yatağımdan adeta sürüyerek götürdükleri maç.

Sabah saat 9.30 ve biz Bursa Atatürk Stadında kale arkasındaki deplasman tribününde yerimizi almıştık. Bu kadar acelenin nedeni, stadda yer bulamama korkusuydu. Nitekim 1 saat sonra bizim tribün doldu.  Bu arada Bursasporlular da yavaş yavaş gelmeye başladı.

Evet, sabahın dokuz buçuğunda staddayız ve maç da saat 15.30’da. Öncesinde genç takımlar maçı olsa da nasıl geçecek bu beş buçuk saat?

Vallahi göz açıp kapayana kadar geçti. Etrafı, insanları izlemekten ne canımız sıkıldı, ne açlık ne de beton zemine oturmaktan maruz kaldığımız soğuk bize dokundu. Üstelik çıkan olaylar nedeniyle maçtan sonra da hemen stadı terk edemedik. Sabah 9.30’da girdiğimiz staddan akşam 19.30 civarı çıkabildik. Bir fenerli olarak Galatasaray maçında ruhumuzu teslim etmediğime şükrederek.

Hayır, polise tüküren taraftarlardan, taraftarı coplayan polislerden ve bir katliamı önleyen sağduyu sahibi emniyet amirinden bahsetmeyeceğim. Polisin en hoşgörülü yer olduğu yerin futbol stadı olduğundan da.

Bahsetmek istediğim, stadda gördüğüm insan manzaraları. Sokakta görsen önünü ilikleyeceğin banka müdürü kılıklı adamın ettiği küfürler ve ona eşlik eden mimik ve el hareketleri. Her seyircinin karşı tribünde gözüne kestirdiği kişilere ettiği kişiye özel küfürler:

-Ulan yeşil kazaklı, senin ananı var ya ananı…

Ben ilk defa gördüğüm bu manzarayı akşama kadar izledim. Anladım ki sokakta gördüğüm her insanın görmediğimiz bir başka yönü var. Tıpkı askerde insanların başka yönlerini gördüğümüz gibi. En ilginç olanı ise bazılarının maç sırasında tamamen sırtını sahaya dönerek seyirciyle uğraşması ve seyretmek için beş saat beklediği maçı yarısında terk etmesi.

Anladım ki seyircinin bir kısmı için stat, maç seyretme yeri değil deşarj olma yeri. Çok beyefendi, entelektüel bir komşumla bir defa maç seyretmeye kahveye gitmiştik. Onun kahvede öyle insanlarla öyle tartışma ve çatışmalara girdiğini gördüm ki kahvelerin de stad gibi bazı insanlar için deşarj yeri olduğunu anladım.

Benim kadınlara bir tavsiyem vardır, “bir erkeği askerde görmediğiniz için asla gerçek anlamda tanıyamazsınız”. Buna maçı da ekliyorum; “askerde ve maçta tanımadığınız bir erkeği daima eksik tanırsınız”. O nedenle kız babalarına tavsiyem, damatları ile maç izlemeleridir.

Peki, bunların sosyal medya ile ne ilgisi var? Çok yakın ilgisi var. Bu yazıyı okuduktan sonra çok sevdiğiniz bir şarkıyı izlemek için tıklayın. Şarkıyı dinlerken de altında yazan yorumları okuyun. Benim stadda ve kahvede gördüğüm insanların tamamının burada olduklarını görürsünüz. Nasıl stada geldikleri halde maçla ilgileri yoksa onların şarkıyla da ilgilerinin olmadığını anlarsınız. Sosyal medyada yayınlanan paylaşılan o güzelim şarkıların, o duygusal şiirlerin altına o yorumları nasıl yazabildiklerine şaşarsınız.

Maçlara deşarj olmak için giden bu insanların ihtiyaçlarını sosyal medyada gidermeleri, stada giden sayısının azalmasına yol açar diye düşünüyorum. Elimde bir veri yok ancak sosyal medyanın futbol seyircisini azalttığını kanısındayım. Ya da en azından sosyal medyanın statlardaki küfürün azaltmasına katkısı olmuş olabilir.

Staddaki ve sosyal medyadaki gereksiz küfür ve saçma sapan yazılardan ben de rahatsızım ancak ne yapmak lazım onu bilmiyorum. İnsanların belli kızgınlıkları veya deşarj olma ihtiyaçları, giderilmedikçe bundan kaçınılamaz düşüncesindeyim.

Sonuçta edilecek deşarj insanda durmaz!



Hiç yorum yok: