MADENCİ ZATEN SİYAH GİYER!

Soma Faciasından sonra gerek basında gerek sosyal medyada yapılan yorumlar beni yine şaşırttı. Zaten öyle bir ülkede yaşıyoruz ki şaşırmazsak ayıp olur.

İlki, şu sedyeyi kirletme meselesi. Çalışırken siyaha belenen, üstü-başı, eli yüzü siyah kömür  tozundan kapkara olmuş, muhtemelen gündelik yaşamında, evinde ve gittiği her yerde “ oturma” diye uyarılan birinin bembeyaz sedyeyi kirletmek istememesinden doğal ne olabilir?

Ayrıca günümüzde sık tartışılan “edep” de bunu gerektirir. Bir insanın, kendinden başka birilerinin ve yaralı arkadaşlarının oturacağı sedyeyi kirletmekten imtina etmesi güzel bir “edep” ve terbiye örneğidir. Esas bu işçinin tavrına şaşıranlara şaşırıyorum ben.

İkincisi “delik çoraplar” meselesi. Hastaneye kaldırılan bir işçinin ayağındaki delik çoraplar şaşkınlık yaratmış. Ayda 1.200 lira kazanan ve muhtemelen bunu 3-4 aile ferdiyle paylaşmak zorunda kalan birinin nasıl bir çorap giymesini bekliyorsunuz ki siz?

Üçüncüsü de insanların Soma Faciasına duydukları üzüntüyü göstermek için yaptıkları “siyah giyin” çağrısı.

Yani, isteyen üzüntüsünü istediği şekilde göstersin. Buna bir diyeceğim yok. Ancak yukarıda bahsettiğim  işçinin delik çorapları görüldüğü gibi siyah. Zaten madenci ne giyerse giysin elbisesi, eli yüzü zaten siyah. Hatta bu nedenle “siyahların kadını Neslihan Yargıcı’ya göre modaya uygun giyinen biri bile denilebilir.


Demem o ki madenci ölmeden de ölürken de siyaha belenmiş durumda. Bizim giymemiz neyi değiştirir bilemiyorum.

Hiç yorum yok: