PRENSİPLİ OLMAK

Bazı insanlar vardır kuralcı. Yani tabi ki herkesin kendine göre vardır prensipleri. Asla olmazları, tartışmaya açık olanları, esneyebilirliği de vardır prensiplerin. Öyle insanlar da vardır ki, sanırsınız sadece olmazları var. Çoğunlukla da öyledirler.

Konuşmasından, mimiklerinden anlarsınız ki konu karşınızdakinin ilk üç maddesi.Prensiplerinin yani.Hani var ya anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesi.

Sırası gelmişken, ben çözümünü buldum, ilk üçü değiştirmenin. Aktarayım meraklısına, değiştirilmesini tasvip etmesem de, maksat sevap olsun. Anlatayım; Anayasamızın ilk üç maddesinin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği sanırım dokuzuncu maddede yazıyor. Önce dokuzuncu maddeyi kaldırırsanız, ilk üç maddeyi değiştirmeyi teklif edebilirsiniz. Yeterli çoğunluğu bulursanız, bu şekilde ilk üç maddeyi de değiştirebilirsiniz.Bu kadar kolay ve basit.Eveleyip gevelemeden harekete geçin, madem bu kadar istiyorsunuz.

Evet, anayasanın ilk üç maddesini bile değiştirebilirsiniz fakat prensipli insanların prensiplerini asla.

Çocuğun kreşinin bir müdürü var. Sert bakışlı, makyajsız, Cumhuriyetten başka gazete okumaz. Tartışmaz da doğrularını.Tebliğ eder. Müdür o olduğuna göre tebliğ ediyor, biz de yapıyoruz.Biz, çocuklar, veliler, kreş çalışanları.Bir gün ben de aldım ağzımın payını:

-Birlikte kahvaltı çok önemlidir, lütfen erken getirin çocuğunuzu!

Benim en merak ettiğim varlık insandır. Severim deşmeyi. Deşmek derken, karnını değil, özünü insanın.Duygularını, nedenlerini, en önemlisi de diğer insanlardan ayrılan yönlerini.

Sabah akşam çocuğu verirken alırken fırsat buldukça konuşuyoruz.Sonunda öğrendim ki, hocamızın da varmış prensiplerinden vazgeçmişliği. Onun da dayanamadığı, yanlış bulsa da kabul etmesi gereken gerçekler varmış.

Efendim, Hoca Hanımın bir oğlu varmış. Doğal olarak prensipli yetişmiş çocuk, daha doğrusu annesinin prensipleriyle. Doğal olarak da on yaşına kadar silahla, tabancayla oynamamış.Bir gün dayısı gelecekmiş, ne istediğini sormuş:

-Dayıcığım, bu yaşıma kadar hiç tabancam olmadı.Hiç bir silahla oynamama izin verilmedi.Şu hayatta tek isteğim var. Ne olur bana bir tabanca getir, annemi de ikna et bir kerecik oynayayım tabancayla.

Dayı tabancayı getirmiş ve benim bile hala aklımda duran çocuğun bu cümlelerini de söylemiş.

Hoca Hanım dedi ki:

-Bu dünyada tek başımıza yaşamıyoruz.Çocuklarımızı, toplumun geleneklerini, çocuğun dış dünyasını göz ardı ederek sadece kendi prensiplerimizle yetiştiremeyeceğimi o gün anladım. O günden sonra oğluma hiç bir konuda katı olmadım, onu dinlemeye başladım ve onu anlamaya çalıştım. 

Hiç yorum yok: