SEÇİMİN TAM ZAMANI

Her seçimin bir doğrudan sonucu vardır. Herkes bunu anlar. Bir de “seçmen ne mesaj verdi?” arayışları vardır ki bu asla doğrudan bir sonuç oluşturmaz. Nedeni, halkın verdiği mesajı  herkesin kendine göre algılamasıdır.

16 Nisan Referandumundan sonra da referandumun bir doğrudan sonucu vardır ve ilk sonuç  Erdoğan’ın partisine dönmesi şeklinde tecelli etmiştir.

İkincisi ise Baykal’ın referandumdan “Abdullah Gül’ün % 49’un adayı olması” sonucunu çıkarmasıdır ki bu husus uzun yıllar siyaseti ve hatta siyasi tarihçilerimizi epey meşgul edeceğe benzer.(Ben şahsen psikiyatristlerin de konuya dahil edilmesi gerektiği kanaatindeyim)

Kalanlar da “halkın verdiği mesajı” çözmekle meşguldür; bir defa referandumun  mağlubu yoktur. O nedenle herkes aldığı oyun paylaşımı kavgasına girmiştir.

MHP’nin tabanı ile tavanı farklı istikamete doğru hareket etmektedir. CHP’de ise % 49 iştah kabartmış ve gömülen baltalar çıkarılarak paylaşım kavgası başlamıştır. HDP’nin ise kolu kanadı kırılmıştır. Liderleri hapiste kalanlar da kendilerine bir istikamet çizmeye çalışmaktadır.
Kısacası siyaset toz dumandır. Ve en sakin parti de AKP’dir.

Bu durumda benim aklıma gelen herhalde AKP yöneticilerinin de aklına geliyordur. Bu fırsattan istifade bir seçim yapılırsa yine kolayca iktidar olabilirler aksi takdirde ise bir daha dönmemek üzere siyaset sahnesinden silinir ve partiler mezarlığına (ANAP ve DYP’nin yanına)yollanırlar.

Ben şahsen 4 Milyon işsize iş, 700 Bin taşeron işçisine kadro, Suriye savaşın sona ermesi ve içeride terörün bitirilmesi gibi dertlerimizle uğraşılmasından yanayım ancak siyaset kurumunun gündeminin farklı olduğunu görüyorum.


Ufukta seçim var mı yok mu, hep birlikte bekleyip görelim.

Hiç yorum yok: