ÇOCUĞUNUZ BİR KAPLANA YEM OLURSA?


Bu tüyler ürpertici haberi bir gazetede okudum. Bir baba, sirke götürdüğü oğluna hayvanları daha yakından gösterebilmek için gösteri bitiminde sirkin hayvanların kapatıldığı bölümüne gizlice sokuyor. Fakat kafesinin kapısı açık unutulan bir kaplan çocuğu parçalıyor ve çığlıklara yetişen görevliler ancak babayı kurtarabiliyor.

Anlaşılan bu Polonyalı baba da benim gibi her eğitimli olanın karnı tok sırtı pek sanıyormuş. Meğer sirkte hayvanlar, ödül olarak verilen yiyecekler sayesinde yapıyorlarmış gösterilerini. Bu nedenle aç tutuluyor ve ölmeyecek kadar yiyecek veriliyormuş hayvanlar.

Geçenlerde internette pek cılız kalan bir çağrı vardı; “sirk hayvanlarına yapılan eziyete destek olmamak için gösterilerine gitmeyelim” şeklinde. Havuzda gösteri yapan yunus balıkları ve katil balinalar için de benzer kampanyalar duymuştum.

Aslında bütün bunlar insanoğlunun para kazanmak uğruna hayvanlara yaptığı eziyetin bir parçası ama az bilinen bir parçası. Bir filmde görmüştüm, bir zamanlar görünüşü değişik insanlar da para uğruna kafeslere konulup sergileniyormuş bir zamanlar.

Sokaklarda ayılara gösteri yaptırılan yıllar bile çok geride değil. Bunun için çocukluğumuza kadar gitmek yeterli.

Mademki insanoğluna para yaptırıyor bu eziyeti. O halde yetkililerin harekete geçmesini beklemeden bu gösterilere gitmeyerek de hayvanlara yapılan eziyeti önlemiş oluruz.

Benim “dünyada en gereksiz varlık insandır” şeklindeki düşüncemin kaynağı,  İmelda Markos’un bin ayakkabı sahibi olmasıdır. Düşünün, bir kişinin sadece ayakkabı arzusunun tatmini için bin ayakkabı üretilecek kadar hayvan öldürülüyor. Daha bunun çantası var, cüzdanı var, kemeri var.

Hadi o bir diktatör karısı, peki geçen gün 56 ayakkabısının olduğunu beyan eden öğretmen komşumuza ne demeli? Ve hatta evimizin her yanında, komşuda, işyerinde ve vitrinlerde gördüğümüz çeşit çeşit ayakkabılara, çantalara ne demeli?

Anlaşılan kadınların bu ayakkabı-çanta tutkusu, bazı hayvanların yaşamaları önündeki en büyük engel.

Daha önce bir yazımda kasap vitrinindeki hayvanların orasına maydanoz sokulmasına karşı çıkmış ve bu iş bana kalmamalı demiştim. Fakat görüyorum ki bizdeki hayvanseverlik hala bir kedi ve köpekle fotoğraf çektirmeden öte gidemiyor.

Sevgili Hayvanseverler, nasıl yazımızın başında bir kaplana oğlunu yem eden babanın sirke para ödeyerek hayvanlara yapılan eziyette küçücük bir payı varsa, sirkte ve havuzda izlediğimiz hayvanlara yapılan eziyette de zorunlu ihtiyaç dışında tükettiğimiz ayakkabı ve çantalarla da yapılan hayvan katliamında payımız vardır. 

Haberiniz olsun!



Hiç yorum yok: