GENÇLERİ YORGUN BİR ÜLKE


-Araba kullanmak mı yorar insanı yoksa trafik mi?

-Bence trafik, daha doğrusu trafikte insanların her an ne çılgınlık yapacağı, hangi kuralı ihlal edeceğini tahmin çabasıdır insanı yoran. Yoksa gaza-debriyaja-frene basmanın, direksiyon çevirmenin bir yoruculuğu yoktur. Ama önündeki ve arkandaki arabanın ne yapacağını kestirme çabası, ona göre önlem alma çabası yorar insanı.

Bu nedenle şehir içi araç kullanmakla şehir dışında kullanmak arasında dağlar kadar fark vardır. Örneğin ben şehir dışında araba kullanmaktan müthiş zevk alırken şehir içinde bir yere gitmekten nefret ederim.

Şimdi, nereden çıktı bu derseniz anlatayım. Bu kış o kadar yorulmuşuz ki, eşimle çok sakin bulduğumuz Datça-Ovabükünde bir tatil yaptık. O kadar yorgunduk ki her tatilde yaptığımızı yapmadık ve bu sene “tatil arkadaşı” edinmedik. Kimseyle tanışacak, konuşacak, kaynaşacak halimiz olmadığından. Sadece ve sadece sessizlik- sakinlik istiyorduk çünkü.

Kaldığımız yerde ve çıktığımız tekne gezisinde tanıştığımız 25-30 yaş arası gençlerin de bu sakin ve sessiz yerde tatil yapması dikkatimizi çekti. Merak edip sorduk:

-Burası sizin gibi gençlere göre değil, eğlence yok, müzik yok!

-Öylesine yorgunuz ki burası bize çok iyi geldi. Hatta uzattık bile tatili!

Yıllar önce sabahın erken bir saatinde, bir kahvehanede, beni almaya gelecek arkadaşımı bekliyordum. Biraz sonra elinde poğaça, börek ve simitlerle yakındaki bir fabrikada çalışanlar girmeye başladı içeriye. Dikkat ettim, hepsinin suratı asık, mutsuz ve daha sabahtan yorgundular. Düşünmüştüm ki daha sabahtan yorgun bu insanlar akşamı nasıl edecekler. Sabahtan yorgun ve bıkkın bu insanları gün içinde yaşayacakları zorluklar ne hale getirecekti kim bilir?

İşte, tatil yerindeki gençlerin yorgun halleri bana o işçileri anımsattı. Yaşamının yirmili yaşlarında yorgun oldukları için sakin bir tatile koşan bu insanlar kalan yıllarını nasıl geçirecekler? Ki bizim karşılaştıklarımız, eğitimli ve iyi bir işi olan gençlerdi. Daha bunun işsizi, okuyanı, okumaya çalışanını düşünürseniz gençliğin ne kadar yorgun ve yaşamdan bıkkın olduğunu anlamak zor değil.

Benim işim genel olarak seyahat zorluklarını saymazsak yorucu bir iş değil. Eşiminki ise aşırı yorucu bir iş. O halde bizi ve gençleri yorgunlukta buluşturan belki de yaptığımız işler değil. Yazımın başında anlattığım gibi nasıl araba sürmek değil trafikse insanı yoran, belki de yaptığımız iş değil bizi yoran yaşamın kendisi.

Her akşam dinlediğimiz anlamsız demeçler, gündem diye temcit pilavı gibi önümüze konan konular, izlenmeye zorlandığımız mantıksız dizi ve diğer televizyon programları, inandığını değil de söylemesi gerektiğini söyleyen yorumcular, spor adına bir sürü yeteneksizliklere tahammül etme zorunluluğu, bir türlü bitmeyen terör, parti kongreleri, şehirleşememiş bir toplum, bir arada yaşamayı öğrenememiş komşular, bitmek bilmez kaldırım ve yol inşaatları, onların tozu-toprağı, gürültüsü, trafik, apartmanda yapılan tadilatlar, kadın cinayetleri, töre cinayetleri vs.

Evet, “Fırat kenarında bir vatandaşın koyunu kaybolsa sorumlusu biziz” diyen yöneticilerimiz, bu ülkenin gençleri şimdiden yorgun, biz de yorgunuz, gençleri umutsuz, biz de öyle. Böyle giderse bu ülkenin yorgunluğunu gidermeye yüz Datça yetmeyecek, haberiniz olsun!

Hiç yorum yok: