BİZİM EV DE BÖYLE ZULÜM GÖRMEDİ!


Efendim, yeni bir televizyon aldım. HD yayın bulamayınca, verdiğimiz para boşa gitmesin diye bu sefer Tivibu’ya abone oldum. Bu defa da aboneliğim boşa gitmesin diye sadece HD kanalları seyrederken Brava kanalında bir konsere rastladım. Eh, rastlantım boşa gitmesin diye de sonuna kadar seyrettim.

Hani bir Atasözümüz var ya “Bayburt, Bayburt olalı böyle zulüm görmedi” diye, bizim ev de bu rastlantı sayesinde böyle zulüm görmemiş oldu. İşte o zulümden notlar:

-Abicim, orkestra şefi içeriye girince bütün sanatçılar ayağa kalktı. Fakat mahkemelerdeki gibi seyirci de ayağa kalktı mı tam olarak göremedik. Ayrıca mübaşir de.

-Adam, sadece yanındaki iki kemancıyla tokalaştı. Gerisiyle tokalaşmadı. Vakit kaybı olmasın, konser bir an önce başlasın diye mi? Öyleyse niye konser bitince de yine o iki kemancıyla tokalaştı. Bu yönetmen bence sanatçılar arasında ayrım yapıyor.

-Oldum olası korodakilerin şarkıyı elindeki yazılı metinden okumalarına gıcık olmuşumdur. Bir yazımda “ulan alt tarafı iki şarkı söyleyeceksin, onu ezberle be mübarek” demiştim. Aynı antipatim devam ediyor. İlave olarak, “diyelim ki çalan sanatçılar haklı, nota kaçırmamaları gerekir. Bak koskoca yönetmen bir saniye bile bakmadı notalara. Siz iki şarkı sözünü ezberleyememişsiniz, ayıp. Bu arada, yakın gözlükle elindekini okumaya çalışan abla, senin artık emeklilik vaktin gelmiş!  

-Korodakilerin önünde dört tane solist var. İkisi erkek, ikisi kadın. Daha önce de gördüm, bütün sanatçılar siyah-beyaz giyinirken o kadınlardan birisi başka renk elbise giyiyor. Nedir bu ayrıcalığın sebebi?

-Orkestranın Kunta Kinte’si üçgen çalan adam, yine aynı durumdaydı. Bütün konser boyunca sadece bir saniye görünebildi. Üçgen için yazılmış tek solo eser icra edilene kadar adamcağız bu bir saniyelik görüntülerle idare edecek anlaşılan.

-Bir de şu davulcuya taktım. Adam davula şöyle bir vuruyor sonra da telaşla hemen davulun üzerine basıp sesini kesmeye çalışıyor. Esas zulmü davul çekti bütün gece. Şöyle ağız tadıyla gümbür gümbür gümbürdeyemedi yazık. Orkestra davullarına da bizim davul-zurna ekibindeki davullar ve ramazan davulları gibi ifade özgürlüğü verilmeli!

-Şöyle bir baktım, orkestrada herkes bir telaş içinde. Sanatçılar bir nota kaçırmamak, istenen sesi verme çabasında. Şef desen yazık, kan ter içinde kaldı. Düşünüyorum da biri bir şeyler besteliyor, milleti bir telaştır alıyor. O da bunları seyrederken uzaktan kıs kıs gülmüştür eminim.

-Orkestra şefi salonun mutlak hakimi; konser sonunda sanatçıları sırayla ayağa kaldırdığı gibi seyirciye dönüp kimi ne kadar alkışlayacaklarını bile tarif etti sanki. Şefin bu mutlak hakimiyetini görünce merak ettim, Hitler kıskançlıktan kaç orkestra şefini fırına attı acaba?  

Şaka bir yana, muhteşem bir konserdi. Çok sevdiğim ve cd’den dinlediğim Beethowen’in 9.senfonisini ilk defa konser salonunda olmasa da televizyonda seyretme olanağı buldum.

Ben yıllardır “Orhan Veli’den daha iyi bir şaire rastlarım” korkusuyla şiir okumuyorum. Sanıyorum bundan sonra da bazı kişilerin “bundan daha güzeli asla bestelenemez” dedikleri Beethowen’in 9. Senfonisinden başka eser dinlemeyeceğim.

Sonuç olarak, bütün zulümler böyle olsa keşke. Bravo sana Brava! 

Hiç yorum yok: