DATÇA OVABÜKÜ: KEMİKLERİN BİLE DİNLENDİĞİ YER


Biz, bizde olanla övünen değil olanı olmayanın gözüne sokmama terbiyesi ile yetişmiş bir nesiliz. Sorulmazsa anlatmayız, ancak ihtiyacı olanı görünce de çekinmeden her şeyi paylaşan bir nesiliz.

Tam güzel bir tatilden dönmüşüz ki gazetelerdeki bir haber yüreğimizi burktu. Ülkemizin ünlü işadamlarından biri, bilmem kaç milyona aldığı yazlığında dinlenebilmek için yanındaki gürültücü işletmelerle savaş halindeymiş. Önce bahçesine kurduğu ses sistemiyle karşı saldırıya geçmiş, yetmeyince de yine kurduğu ışık sistemiyle yandaki işletmeleri susturmaya çalışıyormuş. Yetkilileri harekete geçiremeyince kendi olanaklarıyla mücadele etmeye çalışıyor anlaşılan.

Düşünebiliyor musunuz, milyonlarınız size yatakta bir dalga sesi duyurmaya yetmiyor. Şehir hayatınızdaki gürültü patırtıdan kaçmışsınız o peşinizden gelmiş yakanızı bırakmıyor.

Baktım olacak gibi değil, bu arkadaş ve benim gibi tatilde sessizlik, sakinlik arayanlara bir tavsiyede bulunayım istedim. Evet, bu tavsiyemiz tatilde sakinlik, sessizlik arayanlar için. Bunu baştan söyleyeyim.

Datça’da uzun zamandır yaşayan, kendisi de İstanbul’un gürültüsünden, patırtısından ve kalabalığından kaçmış arkadaşıma ne aradığımı söyledim ve nerede bulabileceğimi sordum. Ovabükü’nde Kasapoğlu Motel’i önerdi.

Şansımdan ilk arayışımda yer bulabildiğim için diğer otel ve pansiyonları aramadım. O nedenle diğerleri hakkında tabelaları dışında bir bilgim yok. Fakat konumuz sessizlik ve sakinlik olduğuna göre kaldığımız yedi gün boyunca Ovabükü’nün tamamında, araba kornası, televizyon sesi, müzik yayını duymadığımız için sessizlik ve sakinlik açısından tavsiyemiz tüm Ovabükü için de geçerlidir.

Onsekiz yaşındaki oğlumuzu bizimle tatile gelmeye ikna edemeyince eşimle birlikte sabah saatlerinde İzmir’den Datça’ya hareket ettik. Yol boyunca önümüzdeki arabalardan etrafa şişe atılması, trafikteki kural dışılık da bize eşlik etti. Gökova’daki mola yerinde, arabamı park ettiğim yerden çıkmamı engelleyecek şekilde kapatan Jolly Tur’un 33701 plakalı otobüsü sayesinde tatil moduna girmemiz mümkün olamadı.

Sonunda, Datça’ya girmeden Knidos yazan yola saptık. Mesudiye levhasının yan yatması nedeniyle bir süre gitsek de yanlışlığımızın farkına vararak doğru yolu bulduk. Mesudiye Köyünü geçtikten sonra güzel hazırlanmış bilgi levhaları sayesinde elimizle koymuş gibi bulduk Kasapoğlu Moteli.


İki gün arka bina zemin katta, beş gün de ön tarafta deniz manzaralı odada kaldık. Odalarda istediğimiz her şey (sıcak su, temiz yatak ve klima) vardı istemediğimiz hiç bir şey de (televizyon, müzik seti, buzdolabı, çalışma masası vs.) yoktu. Ancak her yerde kablosuz internet bağlantısı vardı.


İlk izlenimim buranın tam bir çocuk cenneti olduğuydu. Binebilecekleri salıncak kaykay ve rahatça koşturabilecekleri bir alan vardı. Ana-babaları korkutacak trafik de olmadığından onlar rahatça oturup yemeklerini yerken çocukları kendi aralarında oynuyorlardı. Motelin müşterilerinin büyük bir bölümü de genç küçük çocukları olan ailelerden oluşuyordu zaten.

Kasapoğlu’nun yemekleri için ayrıntılı bilgi kendi sitesinde verildiği için burada değinmeyeceğim ancak şunu biliyorum ki Kasapoğlu’nun yemeklerinden oluşan bir takım kurmak asla mümkün olamazdı. Zira yemeklerin büyük bir bölümü benden on üzerinden on aldığı için tamamı on numaradan oluşan bir takım mümkün mü?

Arada on üzerinden onbir alan taze fasulye, şakşuka, börülce ve közlenmiş patlıcan salatası olsa da yıllarca aklımdan çıkmayacak olan kendi imalatları ekmekleri ve karpuzlarıdır. Bu arada Perşembe ve Pazar günleri yapılan ve dışarıdan da birçok müşterinin tercih ettiği pideyi de unutmamak lazım. Bafra’da, Aydın’da, Karacasu, Bozdoğan ve Yenipazar’da pide yemiş biri olarak Kasapoğlu’nun pidesinin mutlaka tadına bakılması gerektiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Tatilde pide tavsiye edilmesi tuhaf karşılanabilir ancak yedikten sonra bana hak verileceğinden hiç kuşkum yok.

Necati
Murat
Tolga
Mustafa Bey ve oğlu Utku
Tabi ki bu güzel yemeklerin güleryüzlü, hızlı ve çalışkan personel tarafından sunulmasının da etkisi büyüktür. 

Yukarıda dediğim gibi Ovabükü’nün hiçbir yerinde gürültülü müzik yayını, korna çalan arabalar, kaldırımda size çarpan yayalar yok. Plajda her pansiyona ait şezlonglar var ancak asla üst üste değil insanlar. Gittiğiniz zaman herkese yer var. Deniz biraz derin ve taşlık olsa da temiz ve güzel. Kumlu ve sığ deniz arayanlar için Hayıtbükü çok yakın ama kalabalık. Şezlonglar üstüste ve yer bulmak da  zor.

Yedi gün boyunca sadece doğanın sesini (dalga sesi, kuş sesi, ağustos böceği ve çekirge sesleri) dinleyerek bir güzel dinlendik. Akşamları OvaBükü’nde kısa yürüyüşler yaptık. Bir gün Hayıtbükü’ne, bir gün Eski Datça ve Datça merkezine gittik. Bir başka gün de Hayıtbükünden kalkan İlayda 2 teknesi ile Knidos, Domuz İni ve Akvaryum gibi koyları gezdik. Kaptanımız, motelimizden tekneye kadar arabasıyla götürme inceliği gösterdi sağ olsun.

Tekne gezisi derken o birçok sahil yöresinde gördüğümüz türden bir gezi değildi bu. Yani insanların üst üste oturduğu, akşama kadar Ankara oyun havaları çalınan-oynanan bir gezi olmadı bizimkisi. Ovabükü ve Hayıtbükü’nün sessizliğine uygun olarak dalga sesi, biraz da motor gürültüsünün eşlik ettiği tatlı bir esintinin yüzümüze vurduğu bir gezi oldu.

Dönüşte, Berke Cafede nefis bir ayran içtik. Ardından da güzel bir çay. Cafenin köşesindeki taş masası gerçekten çok güzeldi. Hem gölgesi hem de manzarası eşsizdi. Bir süre dinlendikten sonra yürüyerek Ovabükü’ne dönmeye başladık. İşte bütün tatilimiz sırasında canımızı sıkan olay da o sırada oldu. Yol kenarındaki güzel bir begonvilin önünde fotoğraf çekilmek isterken Veziroğlu Pansiyon tabelası yazan binanın balkonundan bir adam bağırmaya başladı:

-Çekilmeyin kardeşim, anlatamıyorum bunu insanlara!

Gerçekten de anlayamamıştık; insanların yol kenarındaki begonvilin önünde fotoğraf çekilmesinin ne sakıncası vardı? Siz siz olun canınızı sıkmak istemiyorsanız Hayıtbükü çıkışındaki Veziroğlu Pansiyonun önünde fotoğraf çekilmeye kalkmayın. Önünde fotoğraf çekilecek begonvil her yerde var.

Evet sevgili kardeşim, Çeşme’de milletin gürültüsüyle-patırtısıyla uğraşma. Gel Ovabükü’ne kemiklerin bile dinlensin. Bir yandan da ağzın lezzetli yemekler görsün. Deniz kenarında buzlu badem yiyerek bira içmek de cabası.

Ha, dönüşte badem ve kekik balı almayı da unutma!

3 yorum:

mahmutemin dedi ki...

Tatil ne de olsa.
Bulabilirsek,
Planlama, formalite,
Bir de giderleri halledersek,
Geriye bildirilen yere varmak kalır.
Ohhh..
Sayende iyice dinlendik, Erkan kardeş.
ses yok,seda yok.
Bir de tatili bulabilsek.
Tatil şunun şurasında ne olacak...
Di mi ya!..

Adsız dedi ki...

Okurken bile dinlendik be dayı,saol

Unknown dedi ki...

A ha! tam da seneye nereye çufçuflasak derken :))