DEMİREL’İN VETO ETTİĞİ DİYET LİSTESİ!


Yaşamın iyi tarafına talibim. Zahmeti ve tatsız tarafı başkasının olsun veya benden ırak olsun da kimin olursa olsun.

Tabi ki bu mümkün değil. Ancak hiç olmazsa kendi rızamla almayayım diyorum. Örneğin balık tutmak zevkli ancak sabahın beşinde gitmek eziyettir. İnsan hem uyuma zevkini hem de balık tutma zevkini neden bir arada alamasın?

Ya da yemek yemek. Neredeyse yemeğe lezzetini veren her şey zararlı. Yağsız, tatsız yiyeceksin ama sağlıklı olacaksın.

Ben katı bir biçimde yaşamın zevkine talip olunca göbek de aldı başını gitti. Bu sefer de rahat hareket etmek, istediğini giymek de güzel bir yaşamın alternatifi haline geldi.

Sabah erken kalkıp spor salonuna gitmek,  yediklerinden mahrum olmak bana göre değildi. Ne yapayım diye düşünürken televizyonda Osman Müftüoğlu’na rastladım. Demirel ile ilgili sorulara yanıt verirken tam aradığım reçeteyi verdi bana.

Efendim, Sayın Müftüoğlu Demirel’in doktoru olunca hemen bir diyet listesi hazırlamakla işe koyulmuş. Fakat ilk vetosunu da hemen yemiş. Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçesi şöyleymiş:

-İmajımı bozmayacaksın,

-Beni sevdiği  şeylerden mahrum etmeyeceksin,

-Bunlara rağmen de sağlıklı olacağım.

Müftüoğlu, bunun üzerine yeni bir reçete hazırlamış. Demirel’in onayı ile yürürlüğe girmiş. O günden görevi bitene kadar da o reçeteyi uygulamış. Can alıcı soruyu sordu spiker:

-Sayın Cumhurbaşkanı sağlıklı mı peki?

-Evet, gayet sağlıklı!

Eh, körün istediği bir göz Allah verdi iki göz. Düşündüm de Demirel o haliyle sağlıklı ise (ki yaş 92) ben de kendime eziyet etmeden neden sağlıklı olmayayım ki?

Sonunda ben de sevdiğim yemeklerden taviz vermeden, kendime eziyet etmeden bir yol buldum. Hafta sonları sahilde uzun yürüyüşlere başladım. Beş-on kilometre boyunca hem deniz havası alıyor hem de kendime eziyet etmeden sporumu yapıyorum.

Faydası mı? Henüz bir şey görmedim. Gördüğüm evde oturmaktan epeydir uzak kaldığım şehrimin güzellikleri şimdilik. Bu arada yürürken de düşünmeye başladım; birayı, bir şişesi için bir kilometre yürüyecek kadar seviyor muyum?  Çayın şekeri, yemeğin tuzu ve ekmek; yazık değil mi onlar için yürüdüğüm üç kilometreye.

Sonunda, on kilometre yürüyüşten sonra eve geldim. Birinci dolmayı yedikten sonra ayaklarımın ağrısı diğerlerini yememe engel oldu ve tabağımdakileri de iade ettim. Ve de düşündüm bir yandan, ikinci dolma için bir kilometre yürümeye değer mi?

Evet, kendime eziyet etmeden bulduğum formül, düşüncelerimi de değiştirmeye başladı. Şimdilik somut bir sonuç alamasam da umutluyum en azından… 

Hiç yorum yok: