ÇOCUK ARASINA NEDEN GİRİLMEZ?


“Çocuk kavgasına aileler de karıştı şu kadar ölü bu kadar yaralı” haberlerini sık sık duyarız. Hatta yıllar önce iki çocuğun birbirine söylediği bir söz, mahkeme salonlarına dahi taşınmıştı hakaret davası olarak. Belki de olay sadece çocuk meselesi de değil, geniş anlamda insanlar arası ilişkiye zorunlu haller dışında müdahale etmemenin gerekliliği. Zira iki insan ya da belli insanlar arasındaki ilişkinin kendi özel koşulları var. Hatta sadece o insanlara mahsus bir geçmişi, algısı var. Üçüncü kişiler olaya sadece problem olarak bakınca tabi ki çözüm mümkün değil.

Boşuna dememişler “karı-koca arasına girilmez” diye. Şiddet gibi zorunlu haller yoksa bence de girilmemeli. Hatta ne karı koca arasına ne de çocuklar arasına.

Efendim, yan apartmana bir anne-oğul taşındı. Genç bir anne ve sekiz-on yaşlarında da bir oğul. Baba nerede bilinmiyor. Kısa sürede çocuk, sokakta oynayan akranlarının arasına karıştı. Onlar da aldılar aralarına, her gün onu da oyuna çağırıyorlardı.

Hayır, komşusunu, etrafını sürekli gözleyenlerden değilim. Benim olaya olan ilgim sokakta oynayan çocuklar arasında benim oğlumun da olması. Her anne-baba gibi yoldan geçen arabalar nedeniyle bir nevi balkondan çocuğunu gözleme çabası benimkisi.

Bir gün bir baktım ki yeni gelen çocuğun annesi bir komşu çocuğun boğazına yapışmış bağırıyor:

-Bir daha oğluma öyle dersen…

-Anne o öyle demek istemedi.

Tabi ki boğazına yapışılan çocuk benimki olsa müdahale ederdim ancak olay sadece boğazına yapışarak uyarma aşamasında kalınca bir şey demedim. Oğlum gelince sordum. Komşu çocuğu kadının oğluna bir şey demiş ama önemli bir şey değilmiş. Her gün birbirlerine söyledikleri bir şeymiş.

Çocuk bencilliğini biliyordum ancak çocuk kinini yıllar önce oğlumun kreş öğretmeninden dinlemiştim. Çocuklar yanlışlıkla bir civcivin üzerine bastığı için ölümüne sebep olan arkadaşlarını linç etmek istemişler. Öğretmenler zor almışlar ellerinden.

İşte bu olaydan sonra mahallenin çocukları, yeni gelen çocuğa tavır aldılar. Onlar oynadı o çocuk seyretti. Bütün sevimliliğine rağmen ne oyuna aldılar ne de ona cevap verdiler. Annesi de ne kadar yaptığı hareketi düzeltmeye çalıştıysa ve ne kadar cips kola gibi şeylerle çocukların gönlünü almaya çalıştıysa da oğlunu dışlanmışlıktan kurtaramadı. Çocukların bir arkadaşlarının boğazının sıkılmasına olan kızgınlıkları geçmedi. Belki de kendi dünyalarına büyüklerin müdahalesiydi asıl tepki duydukları. Oğluma ve diğer çocuklara ben de ısrar ettim ancak geçmedi çocukların kini.

Sonunda çocuk da annesi de bu dışlanmaya daha fazla dayanamadılar ve taşındılar. O zavallı çocuğun, diğer çocukların arasına karışma çabası, bahçe duvarının üzerinde otururken yüzünde gördüğüm dışlanmışlıktan duyduğu acı hala gözlerimin önündedir. Anladım ki nasıl karı-koca arasına girilmezse çocuk arasına da girilmezmiş.

Hiç yorum yok: